Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Şubat '14

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Yaşama verilen mola

Yaşama verilen mola
 

Son günlerde basında sık rastladığımız bir haber. Bir çok ünlü dizinin ve en son Muhteşem Yüzyıl dizisinin yapımcısı Timur Savcı'nın bir süreliğine işinden , sorumluluklarından uzaklaşıp yaşama bir mola vermek isteği .
 
Bugün de gene köşe yazarlarımızın birinde oyuncu Cansu Dere'nin 2 yıldır ekranlardan isteği ile uzaklaşıp dünyayı gezdiğini  okudum. Sezon başında da Muhteşem Yüzyıl'în meşhur Hürrem Sultan'ı Meryem Uzerli, tükenmişlik sendromu sebebiyle diziyi bırakıp Almanya'ya gitmiş ve geri dönmemişti.
 
Nedir bu olay , ne oluyor bu insanlara. Tam en verimli zamanlarında çeşme akarken küplerini dolduracakları yerde neden kaçıyorlar. Bir zamanlar da Sanem Altan, Meltem Cumbul böyle bir süre ara vermişlerdi kariyerlerine.
 
Geçenlerde de Beren Saat'in İntikam dizisinin bitiminde bir yıllığına Amerika'ya gideceğini ve dinleneceğini okudum. Dizi tekliflerini de red etmiş bu sebeple.
 
Aslında derinliğine düşünürseniz bir süreliğine yaşamlarına, sanatlarına mola veren bu kişilere hak vereceksiniz. Sürekli çalışan bir kişi hele yaptığı sanatsa bir süre sonra bıkkınlıktan kendini tekrar etmeye başlıyor. Yaptığı işten eskisi kadar zevk almayan kişi renksiz eserler ortaya çıkartmaya başlıyor. İşte bir sanatçı için en korkuncu kendini tekrar etmek, üretmeyi bırakıp kendinden vermek ve eserlerinde yozlaşmak.
 
Olayı sadece sanatçılar açısından değil , tüm insanlar açısından da ele alırsak kişi bir süre sonra yaptığı işten, yaşadığı monoton hayattan bıkıp yaşamına mola vermek istiyor. Hangimiz zaman zaman kaçıp bir yerlere gitmek istemiyoruz. Savaşlarda bile askerler savaşın en civcivli zamanı geçince bir süre istihkam çukuruna inip dinlenip, matarasından bir kaç yudum su içip, bir kaç peksimet atar ağzına.
 
Yaşamı da bir savaş olarak görürsek her kişinin bir süre istikham çukuruna inip ,dinlenmek, olayları değerlendirmek  hakkı var  diye düşünüyorum.
 
Yıllar önce büyük kızımın Finlandiya'li Lotta diye bir arkadaşı vardı. İki genç kız 17 yaşlar civarında Fransa'da bir öğrenci kampında arkadaş olmuştu. Sonra benim kızım Türkiye'de Üniversiteye, Lotta Finlandiya'da Üniversiteye gitti. İkilinin yolları yıllar sonra Paris'te master sırasında gene çakıştı. Ha bu arada Lotta bir de Türkiye seyahatı yaptı bizim eve.
 
Kızlar masterlerini bitirince yolları gene ayrıldı. Benim kızım ülkesine döndü işe başladı. Lotta ülkesine dönmedi hemen. Ne yapacaksın diye sorduğumda ' Dünyanın bir çok ülkesini dolaşıp yaşamımı nerede sürdürmek istediğime karar vereceğim.Bir yıl çalışmayıp ,düşüneceğim.'demişti. Tabii Lotta gelişmiş ülke çocuğu, arkasında Finlandiya ve o ülkenin sağladığı sosyal imkanlar var. Bizim ülkemizin çocuğunun  böyle lüks düşünmeye hakkı var mı?
 
Yıllar sonra geçen yıl küçük kızım Amerika'da doktorasını bitirdiğinde 'Bir süre yaşamımı değiştirmek ve dinlenmek istiyorum, sonra tekrar solo konserler vermeye başlayacağım.'dedi. Ben endişe ettim tabii. Kariyerinin güzel bir yerinde bir mola tehlikeli olabilir mi acaba  diye düşündüm. Kızım beni 'Keman çalmamı engelleyen bir olay yok ki. Ben benim, kemanım aynı keman, ' diye rahatlattı.
 
Çok yoğun bir doktora çalışması geçirmişti, 8 yaşından beri çalışıyordu. 23 Yıldır doğru dürüst tatil bile yapmamıştı ve tüm yaşamını kariyerine odaklı hale getirmişti. Ona hak verdim.
 
Sonunda ne mi oldu. Yaşamını, yaşadığı şehri değiştirdi. Ama kendini değiştirmedi. kemanını gene çalıyor, amaçlarına devam ediyor. Sadece bir süre düşünmek için mola verdi. Ben bu molanın onun kariyerine çok yararlı olduğuna inanıyorum,
 
Herkesin yaşam savaşında bir süre istihkam çukuruna inip dinlenmek, matarasından su içmek, düşünmek ve olayları değerlendirmek hakkı vardır.
 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..