Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Haziran '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yaşamak keyfiiii!

Yaşamak keyfiiii!
 

Siz hiç yaz yağmuru sonrası domates bahçesine girdiniz mi? Bahçeye girip, kıpkırmızı domateslerin üzerinde çiğ damlası gibi duran yağmur tanelerini gördünüz mü? Öyle görüverince, bir koşu tuzluğu getirip, domateslerden en irisinin üstüne dökerek, ama dalından koparmadan eğilip, hart diye ısırdınız mı? Isırın ısırın…

Siz hiç çok sıkıldığınız bir partiden/misafirlikten çıkıp, trafiğin en işlek olduğu yerde arabayı sağa çektiniz ve CD çalardan, “Cemilemin gezdiği dağlar meşeli” türküsünü açıp, yol kenarında tepine tepine oynadınız mı? Oynayın oynayın…Hatta denk gelirseniz, bir sokak düğününde gelinle damada içtenlikle eşlik edin! Varsın davetliler kim olduğunuzu düşünedursun, siz keyfini aldıktan sonra kayboluverin…

Siz hiç dağlara çıkıp, çam ağaçlarının arasında, ellerinizi başınızın altına alıp, yüz yukarı uzandınız mı? İğne yaprakların arasından süzülen iğne uçlu güneş ışınlarına gözlerinizi kısarak bakıp; kirpiklerinizin arasında gökkuşakları oynaştırdınız mı?

Çıkın dağlara, çıkın… Hatta yağmurları, kar tanelerini dilinizle yakalayın, altında dans edin!

Siz hiç gece yarısı parkın çimlik alanına girip, saatlerce bir o tarafa, bir bu tarafa yuvarlandınız mı? Kör olasıca bekçinin başınıza dikilip; “Siz ne yapıyorsunuz” sorusuna muhatap oldunuz ve sadece dirseklerinizin üstünde doğrulup pişkin ve sert bir ifadeyle; “Ben ziraat mühendisiyim, bu çimlerin preslenmesi gerekiyor, ya sen de aynını yap, ya da çekil başımdan” deyip yuvarlanmaya devam ettiniz mi? Elbette ki; daha hızlı ve bekçinin görüş alanından çıkmaya programlanıp, anında oradan sıvışmanız şartıyla(!)

Peki siz hiç, bir karınca yuvasının başına oturup saatlerce onların yuvalarına kışlık yiyecek taşımalarını izlediniz mi? Birinin kaldıramayacağı kadar ağır olan yükü, hemen bir kaçının gelerek el verdiğine şahitlik ettiniz mi? Eğer bir sevgili veya eşiniz varsa, tutun elinden götürün bir karınca köresinin başına. Birlikte izleyin ve gösterin birbirine destek olmanın ne demek olduğunu… Hiçbir karınca aynı yükün altına girdiği türdeşini yarı yolda bırakmamıştır… Bir de kendi sırtınızdaki hançerlere bakın, ne çoklar öyle değil mi?...

Gece yarısı nöbetçi eczane aramışsınızıdır muhakkak! Peki hiç açık çiçekçi aradınız mı? Sırf bir tango figüründe, sapından ağıza alınacak tek bir gül bulmak için dolandınız mı sabahlara kadar? Ya gece yarısı canınız mantı çekince, hiç üşenmeden mantı açtınız, pişirdiniz ve yediniz mi? Yapın yapın! Üşenmeyin. Doğal istekler ertelemeye gelmez…

Peki ya hiç, bir atın yelelerine iki elinizle yapışıp; başınızı boynuna doğru yaslayarak, “Haydi tatlım, uçalım” dedikten sonra mahmuzlara dokunup, at nereye isterse onunla birlikte kendinizi rüzgara bıraktınız mı? Rüzgar demişken motorsuz olmaz! Bakmayın şarkılardaki, “Motorları mavilere süreceğiz çocuklar” sözlerine! Onlara kalırsak, ‘gün akşam’ olmaz. Siz motorunuzla kendi rüzgarınızı kendiniz yaratıp; kendi mavilerinize sürün!

Sahi, en basitinden; siz hiç avazınız çıktığı kadar haykırdınız, sesiniz kısılana kadar şarkılar söylediniz mi?

Söyleyin söyleyin…

Müzik notaları gibidir yaşamdan alınan keyif. Bir ‘gam’ oluşturursun, içinde kederden eser yok! Başlangıçtaki do notasına özsaygı’yı koyarsın. Re, huzur olur; mi, mutluluk! Fa notasına fazilet yakışır; aslı beyazdan mütevellit… Sevinç, sol notasında şakır. Neşe, la’ya yakışır. Coşkuyu ver gitsin si’ye! Şimdi şarkılar yaratmak zamanı…

Takılmayın el alemin yaşam üstüne söylediklerine! Şu yaşadığınız anlar bütünü size ait! Tadına varın! Tadını çıkarın! Asıl sanat, yaşamdan keyif almasını bilmektir..!

Notum: Tehlikeli(!) gruba girebilecek, "Siz hiç..." diye başlayan cümleler başka zamana kaldı. :)

 
Toplam blog
: 135
: 3170
Kayıt tarihi
: 23.07.08
 
 

Eğitim sürecinin bazı bölümleri Almanya ve İngiltere'de olmak üzere en son PAÜ'den eğitim uzmanlı..