- Kategori
- Öykü
Yaşanacakmış demek ki...

Ne zaman, uzaklara baksam, gözlerinin karası gelir aklıma,
Dokunsam, yağan kar tanelerine, buz gibi ellerin gelir aklıma,
Akşamın karanlığında yürürken,
Ne zaman çıkacaksın aklımdan diye merak eder dururum.
Burası bir akıl hastanesiymiş. Sordum bana öyle dediler, kenarda bir yerde çömelmiş otururken buldum kendimi. Eteğim de bir avuç sigara, ağzımda yanan bir tane daha. Ağzımın içi leş gibi acı. Ateş bulamam diye birini yakıp, diğerini söndürüyorum.
Ayaklarım buz gibi, sırtımda kenarı yırtılmış bir hırka, saçlarım darmadağan. Kendimi göremiyorum ama tahmin edebiliyorum. Karma karışık biçimdeyim. Yüzüm bembeyaz her halde.
Bana ne oldu, ben buraya neden geldim, bilemiyorum. Düşünmeye çalışıyorum, ama aklım da darmadağınık, Kime sorsam, ne olduğunu , soracak gücüm de yok.
İşte, karşıdan gelen şu beyaz gömlekli, iri yarı adam doktor herhalde. Ayağa kalktım, ona doğru yalpalayarak ilerledim. Gözlerinin içine bakarak tüm samimiyetimle, ben kimim buraya nasıl geldim, neden geldim, diyerek arka arkaya soruları yönelttim.
Elini omzuma koyup, merak etme hepsini sana anlatacağız, iyi olacaksın, ancak önce biraz dinlen, ilaçlarını iç ve uyu. Yarın sabah seninle konuşmaya geleceğim dedi.
Söyleneni yapmaktan başka çarem yoktu. Ancak yürürken tekrar arkamı dönüp bir kere daha bakayım dedim. O da bana bakıyordu. Sanki onun gözlerinde, benimle ilgili, bir acı, hikaye varmış gibi geldi.
Şu anda çok yorgunum, sadece çarşaftan ibaret olan, ranzaya uzandım, üzerime o çizgili battaniyeyi aldım. Battaniye çok sertti. Ama beni ısıtacağa benziyordu. Ayaklarımı karnıma doğru çekip, gözlerimi kapadım. Uyumak, ancak uyandığım da gözlerimi başka bir yerde açmak istiyordum.
Göz kapakları mın ağırlığı, ile yokuş aşağı doğru koşmaya başladım. Arkamda birileri vardı. Beni yakalamaya çalışıyorlardı. Ter içinde idim. Bu adamlardan nasıl kurtulacaktım. Ayağımdaki topuklu ayakkabıları çıkarırsam daha hızlı koşarım diye düşündüm, düşündüğümü yaptım. Ancak ayaklarım çok acıyordu, bir şeyler batıyordu. Ne de olsa burası sokaktı.
Çok fazla koşamadım. Beni yakalayarak çekiştirmeye başladılar. İki kişi idi. Bir anda karşımda beliren adamlardan birinin ayrılmış olduğum eski eşim olduğunu gördüm. O kocaman hayvani elleriyle bana vurmaya başlamıştı. Arkadan saçımı çeken ise kardeşi idi. Biri beni tutuyor diğeri de var gücü ile sürekli vuruyordu. Tek istediğim ellerinden bir an önce kurtulmaktı. Nasıl olacaktı, bilemiyordum. Artık bayılmak üzere olduğumu anladım.Ancak,
Bir gencin bıraksanıza hayvan herifler demesiyle, vurmalar bir an için durdu. Kocam olacak olan adam, sana ne velet sen ne karışıyorsun diye bağırmaya başladığında, iki bağrışma daha duydum. Bunlardan biri gencin anam diye inlemesi, diğeri de hayvan al sana .
Her yanım çok ağrıyor, canım yanıyordu. Çünkü berbat bir halde idim. Sadece, yanımda yatan , bir genç vardı, kolundan yada başka bir yerinden akan kan etrafımızı göle çevirmek üzereydi.
Bağırdım avazım çıktığı kadar, bağırdım, bağırdım.
Alnımda biriken terleri silen bir çift göz ile şimdi karşı karşıyayım. Biraz önce konuştuğum iri doktor. Bana bir rüya idi, sanırım.
Bağırmana geldik, korkma korkulacak bir şey yok. Biz buradayız. Hadi uyumaya çalış. Yarın sabah seninle konuşacağım dedi. Demek rüya görmüştüm.
Soğuk iyice içime işledi. Ne vardı ne olmuştu ben niçin burada yatmaktaydım. Sabahın ilk şıkları ile perdesiz camdan içeriye giren güneş, bile beni mutlandırmadı. Oysa ben eskiden her sabah güler yüzle kalkar, güneşe, güne, merhaba derdim. Şimdi öylemi ya, yerimden kalkacak halim yok. Ayaklarıma ve kollarıma baktım. Çürük içinde idiler. Bana ne olmuştu. Acaba rüyamda görmüş olduğum olaylar doğrumuydu?
Koridordan gelen kahvaltı için çay hazırlıklarının sesleri. Garip bağrışmalar, garip sesler. Ranzanın üzerine oturdum. Battaniyeyi sırtıma aldım. Üşüyordum. Kapıdan giren bir hizmetli elinde plastik bir bardak içinde açık bir çayla geldi, ister misin dedi.
Evet, yanıtını başımı sallayarak verdim. Çayı uzattı, bir parça da kuru bir ekmekle beraber , beyaz peynir. Ellerim titreyerek uzandım. Bana o dakikada verilen bu şeyler dünyanın en güzel kahvaltısı olarak geldi.
Ağzıma plastik çay bardağını götürdüğümde gerçekle karşılaştım, demek ki ağzımın içinin acısı bundanmış, elimle yokladım, dudaklarım şiş ve dişlerim acıyordu.
Bana ne olmuştu. Ben neden buradaydım. Neden başka bir hastanede değildim.
Tam bunları düşünürken karşımda dün karşılaştığım doktor , yanında bir hemşire ve iri yarı bir adamla birlikte içeri girdi. Doktor ranzanın kenarına ilişti, günaydın dedi.
Ben niçin buradayım Doktor lütfen anlat.
Doktorum yumuşak ve sakin sesi, ne zaman eşinizden ayrıldınız dedi. Bense şu anda gün ve ay olarak hatırlamıyordum. Her halde, iki ay olmuştur, dedim.
Doktor peki bu süre içinde hayatınızda neler oldu. Hadi hatırlamaya çalışın ki size yardımcı olalım. Seni bu hastane den normal bir sağlık kuruluşuna sevk edelim. Bana akli dengenin yerinde olduğunu kanıtla.
Ne, siz ne demek istiyorsunuz. Ben deli değilim. Ama şu üç gün içinde neler oldu, hatırlayamıyorum. Sadece dün akşam gördüğüm o rüya sanki gerçekti. Ama sizin de bildiğiniz gibi , beni uyandıran sizdiniz. Doktorun yanıtı evet oldu, şimdi anlat o rüyayı bakalım.
Rüyanın anlatımını bitirdiğimde çok yorulmuştum. Ama buradan bir an önce kurtulmak istiyordum. Doktorun gözleri dolu, dolu oldu. Sanki ağlayacakmış gibi geldi bana. Nedendi bu davranış biçimi.
Doktor şimdi beni iyi ve dikkatli dinle, rüya dediğin olayı gerçek hayatta yaşamışsın. Sana saldıran kocan ve onun kardeşi . Sana yardım etmek isteyen o genci bıçaklayıp, bıçağı da senin eline vermişler. Sen elinde bıçak ve o genci kanlar içinde gördüğünde ne yapacağını bilemez bir halde sağa sola koşmaya başlamışsın. Çıldırmış gibiymişsin. Aynı zamanda elinde bıçak ve kuvvetinin yettiği kadar da eline ne geçirirsen etrafta ne var ne yok kırıp dökmeye başlamışsın. Anlayacağın bir sinir krizi geçirmişsin, tabi bu bize göre doğru teşhis.
Nu arada, seni arkadan takip eden kocan ve kardeşi, durumunun daha vahim olmasını sağlamak amacıyla, polisi arayarak deli bir kadının, bir genci ağır yaraladığını ve müdahale etmelerini istemişler.
Zaten psikolojik ve bedensel olarak ağır bir darbe aldığından polisi görünce iyice çileden çıkmışsın. Onlara da saldırmaya başlamışsın. Bunun üzerine seni gerçekten deli zannederek bizden yardım istemişler. İşte böyle, bir deli gömleği ile buraya geldin. Seni sakinleştirmek için uyuttuk. Bu durum, sana biraz acı gelecek ama, gerçek şu ki seni inanılmayacak kadar dövmüşler. Geldiğinde inan çok daha perişandın.
Bütün bunları dinledikten sonra gözlerimden inanılmaz bir şekilde yaşlar akmaya başladı. Sanki bu yaşlar beni temizleyecekti. Doktora, şimdi yavaş yavaş sis perdesi gözümün önünden kalktı evet hatırlıyorum.
Kocam kaldığım eve geldi. Kardeşi ile birlikte önce evde dövmeye başladılar. Sana oh olsun bu sana az bile diyip dışarı çıkarlarken, arkalarından koşup onları öldürmek istedim.
Ancak benim onların arkasından koştuğumu görünce geri döndüler, yeniden beni dövmeye başladılar. İşte tam bu sırada, karanlık ta, yüzünü seçemediğim karşıdan gelen, bir genç gördüm. Bana yardım etmek istiyordu, tahminimce. Ama sizin söylediğiniz gibi ben o genci yaralamadım. Beni kurtarmak isteyen böyle bir insanı nasıl yaralarım.
Kendimi, o genç şimdi nasıl demekten alamadım.
O genç şu anda komada dua ette komadan çıksın. Senin suçlu olmadığını söylesin. Zaten o çocuk eskiden tinelci imiş, biri ona bir zaman yardım etmiş onu o bataktan kurtarmış ona bir iş ve aş bulmuş. O da bu kötü alışkanlığından kurtulup, mütevazi hayat süren bir kişi olmuş. Hatta ailesine ulaşmak istedik ailesini bulamadık, ancak hayatını çok yakın bir zamanda birleştirecek bir arkadaşı varmış onu bulduk her şeyi o anlattı bize, hayatının nasıl geçtiğini o iyi kalpli kadının kendisine nasıl iş bulduğunu ve onu kurtardığını.
Şimdi bu anlatıların sonucunda seni tekrar muayene edip rapor yazacağım, ortada bir de komada ağır yaralı bir genç var.
Ellerim buz gibi olmuşu, tüm bu anlatılanlardan sonra. Ne olacaktı bu genç, kurtulacak mıydı, eğer ölürse katili ben mi olacaktım.
Bütün bunları düşünürken doktorun sesi beni düşüncelerimden uyandırdı. Hadi muayeneye gidiyoruz.
Artık takatim kalmadı ne olacaksa olsun bir an önce.
Evet, raporu aldım. Deli değildim. Bana karşı bir şiddet ve öldüresiye bir dayak vardı. Bunların aydınlatılması gerekmekteydi . Normal bir hastaneye sevkim yapıldı. Muayene sonuçları bir evvelki hastanenin aynısı idi. Akıl sağlığım yerinde, ama şiddetli bir depresyon sonucu çıldırma noktasına gelen davranış biçimi. Aslında psikolojik bir tedaviye de ihtiyaç duyuluyordu.
Ancak, ortada komada olan, ölmek üzere ve benim yaraladığım iddia edilen genç bir insan vardı. Yetkililerden rica edip o genci görmek istedim. Bu isteğim zorda olsa kabul edildi. Camın, arka tarafında yatan bir genç, komada. Ama ben bunu bir yerden tanıyordum. Biraz daha cama yaklaşarak ve de aynı anda hafızamı yoklayarak bu gencin kim olduğunu düşünmeye çalışıyordum. Evet , evet, şimdi aklıma geldi. Ya işte o gençti.
Bundan yaklaşık üç yıl önceydi. Bir sabah erken vakitte işe giderken arkamdan ayak sesleri duymuştum. Bu ayak seslerini pek hayra yormadığım için biraz daha yavaş yürüyerek beni geçmesini istedim. Fakat yapmadı o da yavaşladı. Anladım ki kötü şeyler olacak. Arkamı dönüp baktığım da, işte şu anda yatakta ölmek üzere olan o gençti. O zaman daha çocuk tu. Kendisine ben bu merdivenleri çıkamayacağım, bana yardım edebilir misin, dedim.
Bir an durdu aptal, aptal yüzüme baktı. Kafasını olur der gibi salladı. Ben hemen onun koluna girip evladım çok teşekkür ederim. Bak ben senin annen yaşın dayım. Bana öyle bir iyilik yaptın ki dedim. O durmadan, şaşkınlık içinde kafasını sallıyordu. Ancak anladığım kadarı ile bu çocuk bir tinerci idi.
Aklınca arkadan çantamı kapacaktı. Ama ben buna bu davranış ile fırsat vermemiş tim. Nihayet merdivenleri bitirdiğimiz de kendisine onu kurtarabileceğimi iş bulabileceğimi tek, tek sade bir dille anlattım.
Akşama kadar beni aramasını söyledim. Kafasını sallayarak gitti. Öğlen civarı idi telefonum çaldı. Kay pak sesi ile bu gençti. Korkarak sizi aradım, hani bana yardım edecektiniz dedi. Ona şu anda nerde olduğunu yanına geleceğimi söyledim. 10 dakika sonra Taksim de bu delikanlı ile buluştum.
Önce onun karnını doyurdum. Sonra birlikte bir mağaza ya giderek pantolon kazak gömlek ayakkabı ve palto aldım. Yeni giysileri içinde işte o yatakta yatan gençti. Çok sevindi.
Onu arkadaşımın bürosuna götürerek orda çaycılık falan buna benzer işler yaptırmasını şimdilik evi olmadığı için de burada kalmasını istedim. Her defasında da aradım. Nasıl bir gidişatı vardı. Arkadaşım ondan çok memnun olduğunu maaşını artırdığını hatta ona ufak bir ev bulduğunu söyledi.
Öyle çok memnun olmuştum. Bir insanı çamurdan kurtarmıştık. Artık büroda da memur olarak çalıştırmaya başlamıştı. Son görmek için gittiğimde gerçekten kendisini tanıyamamıştım. Kravat, takım elbise. Hoş bir delikanlı olmuş tu. Bir de bana bir kız arkadaşının olduğunu ve de yakında onu isteyeceğini hatta benden birlikte giderek kızın ailesinden isteme işini benim yapmamı talep etmişti.
Başım dönüyordu. Camın, arkasındaki genci benim yaraladığım bu duruma düşürdüğüm doğru olamazdı. Ancak verilen tüm ifadeler benim aleyhime idi. Tek çare delikanlının bir an önce komadan çıkmasıydı. Bekleyecektik.
Beni adam yaralamaktan tutukladılar. O gencin iyi olması için günleri saymakla geçen ,o haftanın sonunda sevindirici bir haber ulaştı. Şimdi adını da hatırladığım genç uyanmış ve sorulanlara cevap vermişti.
Evet, o akşam bana uğrayıp kız arkadaşını ne zaman istemeye gideriz demek için geliyormuş. Beni saldırganların elinden kurtarmak istemiş ancak, onu ağır yaralamışlar.
Camın arkasından yavaşça başımı uzattım. Beni görünce gözlerindeki sevgi yi hiç unutamayacağım.
Artık şimdi serbesttim. Bir ay sonra hastane den çıkacak, sonrada kız istemeye gideceğiz.