- Kategori
- Kültür - Sanat
Yaşar Kemal için monolog
Yaşar Kemal'in ölümü, bana hiçbirşey hissettirmedi. Nedenini düşündüm. Birincisi, benim için vasat bir yazar olması geldi. İkincisi, yazar, insan ve entellektüel olarak, hiçbir noktada onunla koşut ve çakışık olmadım hiç. 21. Yüzyıl'da köy romanı yazmak, yaşamı çok kolaycı sürdürmek (2 evliliği) ve Kürtlük konusunda, kendisi de bir Kürt olsa da, sanıldığının tersine, anlamlı hiçbir duruş sergileyememişliği, onu benim için tıntın biri yaptı. 1950'de YK belki bir şeydi ama 1980'de bir hiçti, 2010'da ise bir çukurdu. Bunu görüntülü ve sesli olarak kendisi bizzat itiraf ederken onu izleyince şaşırdım: TC tarihçesinin buralara seyrini hiç mi hiç kestiremediğini ve anlayamadığını söylemiş. Bunu Menderes'in 0. liberalizmini bizzat yaşamış biri söylemiş. Yuh yani. Olay, resmen Yeşilçam senaryosu gibi yazıldı ve oynandı, 35 yıl boyunca. 50 ülkede daha. Yuh yani. Senaryonun sonu 1950'de zaten belliydi. Yani, benim gözümde YK, ot gelip sap gidemedi.
Dipnot 1: Yaşar Kemal, fotoğrafta Abdullah Gül ile birlikte görülüyor. İktidara yaklaşan entellektüele, ‘entelejensiya’ denir. YK, ölürayak onu da yapmış oldu.
Dipnot 2: Nobel Edebiyat Ödülü’nü almak için 40 yıl takla attı ama almayı beceremedi. Ödül, sonunda Orhan Pamuk’un oldu: Diğer bir entelejensiyanın. Laz fıkrası hesabınca, zeytini Kemal yordu, Pamuk yedi.
Dipnot 3: Yaşar Kemal’i öven Çetin Altan’a kendisinin, öldürülen eski başbakan Nihat Erim’in öldürüldüğü günün ertesinde, onun hakkında yazdığı metni anımsatırız: Evet, ölülerin de ardından olumsuz yazılır, ölüsüne bağlı tabii ki.