Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mayıs '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Yaşlanma korkusu

Yaşlanma korkusu
 

İlk insandan bugüne, insan canlısı daha iyiye, daha güzele, sığlıktan zenginliğe doğru bir ilerleme içindedir. Freud bu ihtiyacımızı içgüdülerimizin belirlediğini söylerken, bunun öz benimizden gelen bir istek olduğunu söylemiştir. Büyük önem kazanan " Nesne ilişkileri " varoluşçu terapistlere göre ise bireyin yaşamında varoluş referans noktası kişiler arası ilişkilerdir. Kişiler arası ilişkiler kuramında kabul edilme, değerli olma, ait olma, yapabilme, yaşam kalitesini artırma, ve yaratıcılık, kişisel zenginleşmeye doğru sürekli ilerleyen bir harekettir. Bu hareket bir gün kendimiz ve sevdiklerimiz için ölüm ve yaşlanma gerçeği ile bireyi yüz yüze getirecektir. Ölümsüzlük, genç kalmak, yaşlanmayı durdurmak, insanlık tarihinden bugüne, bilim adamları ve araştırmacıların en çok ilgisini çeken alanlardan birisi olmuştur.
Yaşlanma ve yaşlanma ile bedenimizin görüntüsünün değişmesi, bedenin eskimesi, organların bazı işlevlerinin bozulmasının sonucu olarak bir organın cerrahi olarak çıkarılması ve fiziksel görüntüsünün bozulması, herkeste değişik psikolojik tepkilere neden oluşturur. Bu tepkilerin derecesi kişiden kişiye ve ortaya çıkan bozulmanın derecesine göre farklılık gösterir.
Yaşlanmanın yanında bedensel kusurlar ve bedenin dış görünümündeki değişiklikler, kişiden kişiye değişik anlamlar taşıyabilir. Kişinin kişilik yapısı, beden imgesi, fiziksel görünümünü kabul ediş biçimi ve yorumlar, başkalarının kendilerini küçümseyebileceği kaygılarıyla toplum içine karışmak, kişiler arası ilişkiler kurmakta çekinceler yaşayacak boyuta ulaşabilir.

Birey, kimliğini geliştirme ve zenginleştirme, daha çekici olabilme, ya da kusurlu bulduğu bir beden bölgesinin, daha estetik ve düzgün bir görünüm kazanması amacıyla estetik bir cerraha başvurabilir. Olağan koşullarda çağdaş bireyin kendisini daha iyi hissedebilmesine hizmet verdiği günümüzde giderek gelişen tıbbi beceri ve teknikler büyüleyici sonuçlara ulaşmıştır. Kadınlarda hamilelik ve doğum sonrası kaçınılmaz olarak yağlanma ve sarkma gibi beden değişiklikleri oluşur. Rejim ve sporla bazen bu olumsuz değişiklikler düzelmemekte ya da uzun zamanı içermekte ve kadın kendi bedenine yabancılaşma duygusu yaşayarak bedenini kabul etmekte güçlük çekmektedir. Eşiyle olan " cinsel ilişkisinde", kendi bedenini sevmediği için çoğu kez bunu eşine yansıtmakta, eşinin artık onu beğenmediğini düşünerek yataktan çekilmektedir. Bazen erkek de eşinin bedeniyle ilgili yakınmalar getirebilmekte ve ilişki bozulabilmektedir.
Kadının kendini çekici hissedebilmesi için estetik cerrahi göğüslerin düzeltilmesi, fazla yağların emilmesi, hamilelik lekelerinin kaldırılması gibi işlemlerle kadına, kendi bedenine duyduğu güveni ve sevgiyi kazanmasında bugün büyük destek vermektedir.
Kazalardan sonra görülen bedensel deformasyonlarda aynı psikoloji, bireyi kişiler arası ilişkilerden uzaklaştırmakta, kaygılar bireyin yaşamının tüm alanını kapsamaktadır. Birey estetik cerrahi ile yanıklar, deforme olan organın düzeltilmesi, organ nakli ile " ben kabulü " kazanmaktadır ve psikoterapist bu varoluşu desteklemektedir.

Yaşlanmayı durdurmak ve genç kalmak, duygularda estetik, düşüncelerde estetik, yaşam alanlarında estetiği önemseyen bireylerin ihtiyacı olabilmektedir. Terapist kişinin yaşamını anlamlandırmasına duygu, düşünce ve davranışlarında genç kalabilmiş bir bireyin bedensel olarak da gençleşerek duygu, düşünce ve davranışları ile bütünleşme ihtiyacında estetik cerrahiyi önermektedir.
Bazen yaşamına anlam katmak, boşluk ve anlamsızlık duygularını bedeninde değişiklik yaparak giderebileceği yanılgısı, bireye hakim olabilir ve ameliyat sonrası bir boşluk duygusu ve bunalım yaşanabileceği durumlarda plastik cerrah bir psikoterapistin görüşünü almayı gerekli görebilir.
Bugün psikoterapist, estetik cerrah ve hastanın yollarının kesiştiği noktadaki amaç, bireyin kendisi için seçmiş olduğu yolda; iç dünyasındaki estetik, fiziksel görüntü dünyasındaki estetikle yaşamına estetik katma ihtiyacıdır. Bu tıpkı bireyin güzel sanatlarla, müzikle, şiirle ve dansla kendini ifade etmesi, zenginleşmesi ve yükselmesidir.

NE YAPARSAK YAPALIM BİRGÜN MUTLAKA YAŞLANACAĞIZ.........

 
Toplam blog
: 110
: 4498
Kayıt tarihi
: 10.03.07
 
 

Muhasebeciyim. Hep yazmak istedim fakat içimdekileri yazıya dökemiyorum. Bu ana kadar hiç denemed..