Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '08

 
Kategori
Kitap
 

Yaşlılığın aşka kavuşması: Benim hüzünlü orospularım

Yaşlılığın aşka kavuşması: Benim hüzünlü orospularım
 

1982 Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan Gabriel García Márquez, 1994'de yazdığı Aşk ve Öbür Cinler kitabından sonra yazmaya 10 yıl ara vermişti. 10 yıl sonra, 2004 yılında karşımıza yaşlılıkla aşkın sentezini yaptığı kitabı Benim Hüzünlü Orospularım ile çıktı.

1967'de yazdığı Yüzyıllık Yalnızlık ile Latin Amerika'nın en iyi yazarı olarak anılan (ikinci de Paulo Coelho olarak bilinir) Kolombiyalı yazarın bu kitabı alıştığımız karakterlerinden ve anlatım biçimlerinden oldukça farklı.

İlk kez Márquez okuyacaksınız yanaşmayın derim. Çok yanlış tanımanıza sebep olur.

Kitapta hayatı boyunca sürekli para karşılığı sevişmiş ve evlenmemiş 90 yaşında bir adamın, son yaşgününde kendine genç bir bakire ısmarlaması ve sonrasında gelişen olaylar birinci ağızdan anlatılıyor.

Gençliği ve ortayaşlılığı genelevlerde geçen bu adamın isteği çok geçmeden yerine getirilir. 14 yaşında okuma-yazması olmayan ve bir fabrikada düğme dikme işinde çalışan bir kız bulunur. Tatsızlık çıkarmaması içinde uyutucu ilaç verilir.

Heyecan içinde odaya giren adam kızın narin teni karşısında adeta büyülenir. Yanına sokulur, ona dokunur, okşar, öper ama daha ileriye gidemez.

***

Yaşlılığın özellikle de 90 yaşında olmanın getirdiği o tarifsiz duruş özellikle genç okurları etkileyecektir. Yalnız ve sevgisiz yaşamış bir insanın yaşlılığında son bir kez daha hayata tutunma çabası belli oluyor.

Tüm olumsuz durumuna rağmen okumaktan ve sanattan kopmayan, yeri gelince konserine giden, gazetede yazılar yazan ve belli bir kitlesi olan bir adam. Tek isteği aşk belki de.

Adını Delgadina koyduğu ve gerçek adını hiç öğrenmek istemediği kız, onu o kadar etkiler ki artık hayatı onun çevresinde dönmektedir. Üstelik kız, yatakta ona sadece sırtını dönmekte ve hiçbir tepki vermemektedir.

Bizim yaşın getirdiği düşünce bunun mantıksız ve saçma olduğunu söyleyebilir ama söz konusu 90 yaşında bir insansa durum değişir.

Konu bazında Lolita'yla benzeşebilir roman. Hatta daha da ileri giderek 2000'li yılların Lolita'sı bile diyebiliriz.

Yaklaşık 1-1.5 saat içinde bitirebilirsiniz. Bu esnada roman kahramanının hayatını, özeleştirisi ve yapmak istedikleriyle ilgili ilginç bir hayat hikayesi karşınıza çıkıyor.

İsmine aldanıp erotik ya da pornografik bir roman gibi düşünebilirsiniz ama değil. Bir yalnızlık, yaşlılık, aşk romanı.

***

Okuyunca aklınıza takılan ilginç sorulardan birisi de, aşkın yaşı var mıdır? olacaktır. Hayatı boyunca ciddi anlamda ilişki yaşamamış bir adam sadece uyurken seyrettiği yarı çıplak bir genç kıza aşık olabilir mi?

Yoksa bu bir tutku mudur? Kızın yeni tomurcuklanmaya başlayan göğüsleri, makyajla abartılmış narin yüzü, ince ayak bilekleri mi etkiliyordu onu?

14 yaşındaki bir kıza duyduğu aşk, bir pedofili hastasının kurbanlarına duyduğu şehvetle eşit miydi?

Görülen o ki insan 90 yaşına geldiğinde bunların hiçbirisinin önemi yok. Tek önemli olan şey içinde bulunduğu an. Doğumgününde kendine vermek istediği armağanın onun yaşamını nasıl değiştirdiği.. Aşk.. Yalnızlık..

Yaşlılığın insanda yarattığı tahribatın ve bunun tamiriyle ilgili tüm ahlaki tabularınızı yıkabilecek değişik bir çalışma...

 
Toplam blog
: 278
: 1369
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

Küçük bir kız çocuğu masumiyetidir yazmak, her satırı her cümleyi her kelimeyi tekrar tekrar gözden ..