Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ekim '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yaşlılık Üzerine

Yaşlılık Üzerine
 

Yaşlılık çoğu kişinin korkusudur, özellikle bayanların. Yaşlılık nedir, kaç yaşında başlar diye sorduğumuzda bir çok cevap alırız.

Önümüzdeki 8 Ekim Perşembe günü Ahmet OKER in Kadıköy de FİMA Kitabevinde "Yaşılılk Üzerine" adı altında bir konuşması olacak. İşte size bugün bu konuşmadan alıntılar yapmak istiyorum.

Yaşılık konusunda ilk yazılan kitaplardan biri Cicero'ya ait miş. Cicero'nun 62 yaşında MÖ 44 yılında yazdığı söyleniyor. Geçen 2000 küsür senede yüzlerce kitap yazılmış yaşlılık hakkında. Görünen o ki anlatılmak istenenler geçen yüzyıllara rağmen pek değişmemiş. İşte 2000 yıl öncesinden bir alıntı :

"kendilerinde iyi ve mutlu ömür sürmek için azıcık kabiliyet olmayan kimselere, her çağ ağır gelir. Son perdeye aldırış etmeyen beceriksiz şair gibi tabiatın öbür çağlara ehemmiyet verip de yaşlılığa aldırış etmemesi olacak şey değil. Fakat tıpkı ağaçta ve yerde yetişen meyvelerin zamanı gelince, olgunluktan geçmesi ve düşmesi gibi; insan ömrünün de, bir sonu olması kaçınılmazdır. Fakat öylelerini tanırım ki yaşlılığa sızlanmadan katlanırlar. “Ne iyi oldu da ihtirasların zincirinden kurtulduk” derler. Bu bir çeşit sızlanmaların hepsine sebep olan kabahat, yaşta değil, yaradılıştadır. Yaşlılık, başı pek darda olana, bilge olsa da, kolay gelmez; ama bilge olmayana, bolluk içinde yaşasa bile ağır gelir. Yaşlılığa karşı en mükemmel silahlar nedir, bilir misiniz? Bilgili ve faziletli olmak." “Kendini işe veren, çalışan insan, yaşlılığın ne vakit geldiğini duymaz. Böylece yavaş yavaş yaşlanır.” “Şehvetin hüküm sürdüğü yerde, fazilet tutunamaz.”

Cicero kitabında başka yerlerden de alıntılar yapmıştır. Solon’un bir mısraında şöyle der: “Her gün bildiklerime birçok şeyler katarak yaşlanıyorum” “ Eğitim, bilgiyle beslendiği takdirde, insana istediğini yapmak vaktini bırakan yaşlılıktan hoş bir şey yoktur.” “Ne ak saçlar, ne yüzdeki kırışıklar insana hemen itibar temin edemez; ancak şerefli bir hayattan sonra bu olgunluğa yetişen kimse, itibarın en güzel meyvelerine erişir.” “Sona varılınca, geçmiş zaman akıp gitmiştir; elde kala kala fazilet ve dürüstlükle kazandığın şey kalır.” Ya! Öyledir, işte…

“Saatler geçer gider, günler, aylar, yıllar hepsi geçer; ve geçmiş zaman hiç geri gelmez; geleceği de bilemezsin. Bize verilen ömür ne kadar olursa olsun, memnun olmak lazım. Bir aktörün hoşa gitmesi için piyesin bitmesine hacet yoktur, oynadığı perdede beğenilmesi yeter"

“Bu olgunluk bana öyle tatlı geliyor ki, ölüme yaklaştıkça uzun bir deniz yolculuğundan sonra karayı görür gibi oluyor, nihayet limana varacağımı sanıyorum.” Cicero kitabının sonunda şöyle diyor:

"Yaşlılık üzerine söyleyeceğim işte bu kadar; keşke siz de o çağa erseniz de, benden dinlediklerinizin doğru olduğunu kendi tecrübenizle görebilseniz"

Yüzyıllar boyunca ünlü düşünce adamlarına baktığımızda yaşlılığın ne kadar önemli bir hayat safhası olduğunu görüyoruz. İşte birkaç örnek :

Andre Maurois: “Yaşlılık denen şey, beyaz saçlardan ve yüz kırışıklığından ziyade, artık geç kalındığı, oyunun oynanmış olduğu ve bundan sonra, sahnenin başka bir nesle ait olduğu duygusunu hissetmektir.” “ En geç yaşlanan insanlar, yaşamak için bir takım gayeler muhafaza etmiş olanlardır.” “Yaşlılığın asıl felaketi, vücudun kuvvetten düşmesi değil, ruhun her şeye, kayıtsız bir hale gelmesidir.” “En kötü yaşlılık, bizden uzaklaşıp giden şeye takılmaktır.”

Montesquieu: “Hayatını iyi kullanmadan uzun müddet yaşamış olan, az yaşamış demektir.”

Gladston: “Uzun ömrümde iki hikmet kaidesi öğrendim, birincisi mümkün olduğu kadar çok affetmek, ikincisi asla unutmamaktır.”

Diogenes: Işığın yanından körler gibi geçip gideriz de bunu ancak yeniden karanlığa girince anlarız.” “ Hayatta en güzel şey; yaşamak ve ölümü düşünmeye vakti olmamak.

George Santayana: “Geçmişi hatırlayamayanlar, onu bir kez daha yaşamak zorunda kalırlar.”

Gasson: “Ömrün oldukça zor ve mesuliyetli bir hayat yaşa! Çünkü omuzun da bu gibi mecburiyet ve mesuliyetler olmazsa asıl o zaman hayat çekilmez bir yük olur.”

J.J.Rousseau: En çok yaşamış olan, uzun seneler yaşamış olan değil, hayatın manalarını en fazla anlamış olan insandır.”

Andre Gide: “Hayat yaşla değil, yaşamakla anlaşılır.”

Ve Büyük Şairimiz Nazım Hikmet bakın ne diyor: “ Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin.” Yaşlılık görüldüğü gibi korkulacak birşey değil, hayatımızın bir devresi, belki sona yaklaştığımız bir devre ama, en olgun ve tecrübeli olduğumuz bir devre. Hareket imkanımız belki yavaşladığı bir dönem ama görüş alanımızın genişlediği bir dönem.

Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir. Çıktıkça yorgunluğunuz artar. Nefesiniz daralır ama görüş alanınız genişler.

Saygılarımla...

 
Toplam blog
: 487
: 1730
Kayıt tarihi
: 01.04.07
 
 

1965 İstanbul doğumluyum. İTÜ Elektrik mühendisliğinden mezun oldum. Özel sektörde Kalite Bölümünde..