Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '09

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Yaya kaldırımı bekediyecilik

Yaya kaldırımı bekediyecilik
 

yayalar caddede,araçlar kaldırımda


Yaya kaldırımı: sözlük anlamı; caddenin iki yanında yayalara ayrılmış yol

Yaya Hakları :

    Yaya kaldırımları yayalarındır. Bütün yerleşim merkezlerinde örgün ve yaygın yaya kaldırımı bulunmalıdır. Bütün yerleşim merkezlerinde yaya kaldırımı zorunludur. Araçlar yaya kaldırımına park edemez. Kaldırım üzerindeki tüm fiziki ve toplumsal engeller serbest yürüyüşü aksatmayacak biçimde düzenlenir. Yaya kaldırımları tüm merkezleri kapsayacak biçimde genişletilir.

Burada yazıldığı şekilde sözlük tarifine veya yaya haklarına bakarsak ne kadar güzel diyerek mutlu olabiliriz. Ama bunlar sadece kâğıt üzerinde kalan kelimeler. İddialı olacak ama hiçbir anakent veya Anadolu şehrinde bu yazılanlara uygun, yayaların yürüyüş yapabileceği kaldırım bulamayız.

Yakında belediye seçimleri var. Belediye başkan aday adayları türlü vaatlerde bulunuyorlar, müthiş projeler sunuyorlar, aday oldukları beldeyi, ilçeyi, şehri güzelleştirmeyi vaat ediyorlar.

Fakat izliyorum da hiçbir aday adayı, kendisini seçecek vatandaşların en doğal hakkı olan “güvenli yürüme” kuralına yardımcı olacak yaya kaldırımlarından bahsetmiyorlar. İnsanın aklına ister istemez şöyle bir şey geliyor kaldırımları yapıp bozmak bir rant aracı olarak görüldüğünden onlar için hiçbir taahhütte bulunmak istemiyorlar mı acaba?

Kaldırımlarda yayalar hariç her şey mevcuttur. Araçlar, hazır giyim askıları, manav tezgâhları, alt yapı çalışmaları, kablolu TV kutuları, inşaat sahiplerinin kum, çakıl, demir gibi malzemelerini koymaları, mobilyalar, lokanta masaları, vb aklınıza gelebilecek her türlü şeyler kaldırımda mevcut, olması gereken yayalar ise bulunmaz çünkü oraları onlara ait değildir. Yayalar bu nedenlerle caddelerde yürümekte olup yaşamlarını tehlikeye atmaktadır. Kâğıt üzerinde yaya kaldırımı, yayalarındır. Gerçekte ise başka amaçlarla kullanılacak bir alandır. Bu tür engelleri belediyeye şikâyet ettiğiniz takdirde alacağınız cevap “onlar işgaliye parası veriyor veya zabıta memurumuz yetersiz, devamlı başlarında nöbetçi memur gibi duramayız” olur.

O zaman ticaret yapacak vatandaş dükkân tutmasın boşu boşuna elektrik su stopaj parası vermesin seyyar bir dolap yapıp her hangi bir işlek caddenin köşesine dolabını açsın ve satışa başlasın belediye ye de işgaliye parası versin. Veya bir kişi akşam saatlerinde kaldırımın bir köşesine çadır kursun ve geceleri orayı evi gibi kullansın olamaz mı? Düşünün kaldırımlar tüm vergisini veren, yaşadığı şehirde belediyelerin ve devletin istediği her türlü katkı payına iştirak eden vatandaşın ortak kullanımına ait yerler olduğuna göre; “ sadece işgaliye veriyor diye” herkesin ortak kullanım yeri olan bu kaldırımları, bir şahsın kullanımına verilme hakkı olabilir mi?

Bu tür mekân sahipleri bu yerleri kiralarken veya satın alırken kaç metre kare olduğunu bilerek işletmelerini açıyorlar. Daha sonra dükkânın önünde, cephenin genişliğine göre dükkânın içindeki mal kadar dışarıya da mal koyup satış yapıyorlar.

Bir engelli tekerlekli sandalyesiyle veya anne bebek arabasıyla, yaşadığı kentteki yaya kaldırımında kesintisiz olarak 200 metre gidebileceği bir kaldırım bulabilir mi? İmkânsız bir şey söyledim değil mi?

Kaldırımlarımızın hali içler acısı; dar, inişli çıkışlı, bozuk, kimi yeri çökmüş, kimi yeri resmi kuruluşun koymuş olduğu TV kutu engelleri. TV kutuları derken aklıma geldi, acaba ihaleyi almış olan müteahhidin elemanları veya resmi elemanlar her kimse o kutuları yerleştirirken hiç akıllarını çalıştırmıyorlar mı? Kaldırım dar, yanda elektrik direği mevcut ve sen gidip kutuyu enlemesine monte ediyorsun. Tabi sonuç ne oluyor o kaldırımın o kısmında sadece bir kişi ancak yan dönerek geçebilecek hale geliyor. Olsun o görevini yaptı ya gerisi onu ilgilendirmez.

Belediyecilik sadece masa başında oturarak iş yürütmek değildir. O projeyi çizen mimar, mühendis gidip yerinde inceleme yapmalı, montaja giden mutlaka teknik adam olmalı, bir sorun varsa anında çözüme kavuşturacak yetkiye sahip olmalı ve en önemlisi yaptığı işi önemsemeli ve sorumluk sahibi olmalıdır.

İşte Türkiye’nin en büyük derdi adam sendecilik ve sorumluluk almamak.

Biz vatandaş olarak sesiz kaldığımız sürece, haklarımızı aramadığımız müddetçe, derdimizi yetkili mercilere aktarmadığımız zaman, sadece böyle kendi aramızda konuşur sinirlenir ve sineye çekip otururuz.

Emniyetli, engelsiz ve serbest yürüyüş yapabileceğimiz kaldırımlarımızı, çağdaş düzgün modern zamana uygun bir vaziyette istiyorum.

Erhan Sirekin

 
Toplam blog
: 55
: 4108
Kayıt tarihi
: 27.06.08
 
 

Genç emeklilerden olup, hayat denen tiyatro içinde rol alan bir oyuncu gibi yaşamın kıymetini bil..