Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '09

 
Kategori
Blog
 

Yazı...yorum...

Yazı...yorum...
 

Evet bugün. Uzun zaman sonra ilk kez bugün çok istedim yazmayı. İstemekle de yetinmeyip nihayet oturdum ve başladım yazmaya.

Hissettim. Karmaşayı, sessizliği, sesi, azabı, çığlığı, çaresizliği, bilinmezliği taa içimde hissettim.

Neden tüm bunlarla hep aynı anda başa çıkmak zorunda bırakılıyoruz? Neden tüm bunlar hep yalnızlığımızda bizimle boğuşuyor?

Son zamanlarda nasılsın diyen herkese iyiyim diyorum ama ikinci cümlem hep hayatla boğuşuyorum oluyor.

Boğuşuyor muyum sahiden? Yoksa şu evrenin muhteşem sonsuzluğundan hep bunu dile getirdiğimden, sipariş mi veriyorum?

Ya var, ya yok ya her şey benim için; yok olma zamanlarını tüketmeye bu kadar hazır mıyım gerçekten?

Ne zaman çıkarım kıyıya bu dalgalardan kurtulup? Ya da ne zaman yüzmeyi öğrenebilirim dersiniz?

Bulanıyor her şey gözümün önünde. Son zamanlardaki gözlüklerimle aramdaki bağ, bu yüzden mi bu kadar sağlamlaştı?

Gelgitlerimden korkar mıydım eskiden de? Yoksa büyüdükçe dalgalar da mı büyüyor?

Niçin herkesi görmeyi bu kadar çok isterken, neden herkesten de kaçıyorum?

Bu koca şehir eskiden de bu kadar büyük müydü sahiden? Yoksa artık ulaşamadığımdan mı her yer bana uzak kalıyor?

Yakınlarımdaki kayaları aşamazken, uzak kayalardan batan güneşin ışığı hep kamaştırır mıydı eskiden de gözlerimi?

Nerdedir acaba eski aşklarımın külleri? Yaktım mı sahiden? Yoksa benim vazgeçmek isteğimdeki ateş miydi onları yok eden?

Bitmez mi hiç ilk acılar? O acıların verdiği azap hep mi kanatır ciğerini insanın?

Her gün milyonlarca ilaç sürülürken piyasaya, hala neden yapılmaz aşk acısını dindiren anti-depresan?

Çocuklar iyi gelirken yaralarıma, neden uzaklaştırırlar birer birer onları çevremden? Hiç mi bilmezler, bir bebektir cana can katıp hayata bağlayan?

Bir geri gelmeyenlere, bir de bebeklerin o masun sarılmalarına katlanamaz bu içimdeki özlem.

Özlemek demişken de hatırlatayım, ben özlemekten ibaret olanım.

Özlemeyi bildiğim kadar da kaçmayı da bilirim yitirmek istediklerimden.

Gözyaşlarımı özgür bıraktığım kadar kendimi de bıraksam şu azgın dalgaların kucağına. Korkmasam artık boğulmaktan da, rengimi maviye çevirsem şu sevmediğim grilerden.

Koruma kalkanlarımı aralamaya başladığım herkesi kaybediyorum tek tek. Bilmediğim öğretilmeyen bir toz bulutu görüyorum şu sıralar onlarla aramda. Geçer elbet diye bakıyorum öylece arkalarından.

Özlem, aşk ve inançla başım dertte bu aralar. Görmezden gelmelerimin sonuna hoş geldim…

 
Toplam blog
: 33
: 611
Kayıt tarihi
: 05.05.09
 
 

Yazı genelde beni rahatlatır... Ancak yazabiliyorsam... Bazen içimde düğümlenir herşey... Bazen de ç..