Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '09

 
Kategori
Güncel
 

Yazıcıoğlu'nun ve kazanın ardından

Yazıcıoğlu'nun ve kazanın ardından
 

BBP Genel Başkanı. M, Yazıcıoğlu


Havayolu kazası ile alakalı ilk yazımı, THY uçağı Hollanda'da düştüğünde yazmıştım.

İkincisini de, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nu mitinge götüren helikopterin düşmesi nedeniyle yazıyorum. Öncelikle, başta Merhum Yazıcıoğlu olmak üzere kazada hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet; ailelerine, yakınlarına, parti mensuplarına ve milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum.

Enkazın, aradan tam 46 saat geçtikten sonra bulunması; mevcut teknolojimizle ve onu kullanmamızla ilgili bütün paradigmaları alt üst etti. Uçan kuşu bile gördüğünü sandığımız radarlarımız, koskoca helikoptere kör kaldı! Baz istasyonlarının hiç bir faydası olmadı! Düşen helikopterdeki sinyal verici çalışmadı. Belki de bu yüzden, nokta tesbiti yapan yer belirleme aygıtları bir işe yaramadı.

İHA muhabiri İsmail Güneş, telefonunu kullanarak ilgililere ulaştı ama ilgililer, teknolojiyi kullanarak ona ulaşamadılar. İsmail'i kurtaramadılar. O, telefonuyla acil servisteki hemşireyle konuşurken BBP Sıvas İl Başkanı'na, "Erhan abi!" diye tekrar tekrar bağırıyor ve kimseden ses çıkmadığını, kendisinden başka herkesin hayatını kaybetiğini söylüyordu. "Bacağım kırık... kıpırdayamıyorum... burası çok soğuk!" diyordu. Bir de bulundukları yerin tesbit edilip edilmediğini soruyordu.

Bir insanın, kurtarılmayı beklerken ölmesi hüzün verici, hatta kahredici. Kadere inanıyorum ama bu acı veren sonuca gönlümü ikna edemiyorum. Keşke kaza mahalline kısa sürede ulaşılabilseydi de İsmail, (eğer vardıysa, diğer sağ kalanlarla birlikte) kurtarılabilseydi diyorum. Ama olmadı. Ötekilerden geçtik, o bile kurtarılamadı. Bundan böyle onun sesi, bilmediğim bir zamana kadar beynimde dönüp duracak. Çünkü unutamadığım bazı hadiseler gibi o da, hafızamda bir yerelere kazındı.

Demek ki, "modern çağın ilahı sayılan" teknolojinin hiç bir işe yaramadığı veya yaratılamadığı durumlar da varmış. O da zaman zaman insanlar gibi çaresiz kalabiliyor, doğal engeller karşısında pes edebiliyormuş. Yanılabiliyor veya yanıltabiliyormuş. Söylendiğine göre, bazı elektronik cihazlar kaza yeri olarak dağın beri tarafını, bazıları da öbür tarafını göstermiş. Yani, olay yerine olabildiğince çabuk ulaşmanın hayati önem taşıdığı bir zamanda cihazlar, medyumlar gibi davranmış ve farklı seçenekler sunmuş. Açıkçası, resmen fal bakmış.

Verilen farklı koordinatlar nedeniyle kaza mahaline geç ulaşıldığının iddia edilmesi ve kaynağı meçhul olan asılsız bilgiler, olayı spekülasyona açık hale getirdi. Bu gergin, telaşlı ortamda ilgilileri ihmalkarlıkla, beceriksizlikle ve işi savsaklamakla itham edenler; yer tesbitinin kasten yanlış yapıldığını seslendirenler bile oldu.

Şahsen ben, burada bir kasıt veya ihmal olduğunu düşünemiyorum. Sisli ve tipili havalarda arazide bulunmayanlar, böyle anlarda görüş mesafesi daraldığı için yön duygusunun kolayca kaybedildiğini bilmeyenler, bu konuda farklı düşünebilirler.

Soğuk, kar, tipi, sis ve zorlu coğrafî şartlar gibi geciktirici engelleri bilmeme rağmen, olay yerine bu kadar geç ulaşılmasına çok üzülüyorum. Bu gecikmeyi, bu soğuk ve trajik ölümleri bir türlü kabullenemiyorum. Ayrıca aynı kaza, aynı koşullarda Amerika'da veya Avrupa'da meydana gelseydi, acaba ortaya nasıl bir sonuç çıkardı diye merak da ediyorum.

Muhsin Yazıcıoğlu konuşmasında, helikopter kiralamayı arkadaşlarının istediğini söylemiş. Bir hafta önceki Karaman ziyaretinde ise, sanki bir şeyler hissetmiş; kendisi için ayrılık zamanının geldiğini farketmiş gibi şunları anlatmış:

"Bir saniyenize bile hakim değilsiniz. Bir saniyesine bile hakim olamadığınız, hükmedemediğiniz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur. Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız, doğru gideceğiz. Allah’ın izniyle hayatım boyunca hep böyle gittim. Allah’ın izniyle, olsak da milletle olacağız. Olmasak da, milletle olmayacağız. Yarın ahirette Allah, bize ‘Niye iktidar olmadın’ diye sormayacak. Sorsa da ‘Vermediniz’ diyeceğiz"

Merhum Yazıcıoğlu bir mücadele adamıydı. Bu yüzden zor ve çetin zamanlar geçirdi. Ömrünün yedi buçuk yılı hapishanelerde tükendi. Sanıyorum bunun beş yılı da hücre cezasıydı. Bu kadar yıl yattıktan sonra devlet ona, "pardon" dedi. Bir yanlışlık olduğunu söyleyerek serbest bıraktı.

Normal hayata döndükten sonra haksızlığa uğrayan bir çok kişinin yaptığı gibi isyan etmedi; devletine, milletine ve Allah'ına hep sadık kaldı. Bunu, yukarıdaki sözlerinden de anlayabilirsiniz. Rahmet, onun ve beraberindekilerin üzerine olsun. Rabbim hepsine cennetini nasip etsin.

Resim: www.bbpsivas.net/haberoku343/duyuru-duyuru-duyuru

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..