Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '09

 
Kategori
Güncel
 

Yemekteyiz! Ama birbirimizi yemekteyiz.

Yemekteyiz! Ama birbirimizi yemekteyiz.
 

Buyrun kurbağaya


Verdikleri "evet" oylarından pişmanlık duyan CHP milletvekillerinden bahsediyorum.

Kameraların önünde, daha doğrusu halkın karşısında konuşuyorlar.

Bir şeyler söylüyorlar, bazı iddialarda bulunuyorlar.

Ağır cezalık suç işleyen askerlerin sivil mahkemede yargılanmasını öngören yasaya verdikleri oy için, "kandırıldık!" diyorlar.

Gerekçesini sorduğunuzda ise, "uykusuzduk, farkedemedik" cevabını veriyorlar. Esasen, "milleti temsil yükümlülüğü" açısından düşünüldüğünde, "uykusuz olmak veya kandırılmak mazeret" sayılamaz. Üstelik literatürümüzde, vekiller dahil tüm insanlar için, "tongaya düştüğünü" cümle aleme itiraf etmek biraz ayıptır. Racona terstir. İtirafçıyı gözden düşürür.

Okuyup dinlediklerime göre, CHP'li vekiller tongaya düşmüş falan değildir. Çünkü bir partinin vekillerinin hepsi aynı anda hem uykusuz, hem de kandırılmaya müsait durumda olamazlar. Buna asla inanamam.

Yasa üzerindeki değişiklikle ilgili bilgiler ve gerekçeleri tüm partilerin yetkililerine dağıtılmış, üzerinde mutabakata da varılmıştır. Yani meselenin anlaşılmayacak bir yanı yoktur. O zaman, vekilleri nedamet getirmeye yönelten başka bir sebep bulmamız gerekiyor.

Bence burada anlaşılamayan ve pişmanlığa neden olan meclisten geçen yasa değil, "iyi saatte olsunlar"ın fikridir. Vakit gece, o ya da onlar da uykuda olduğundan bu konuda ne diyeceği/diyecekleri öğrenilememiştir. Artık telefonlara da güvenilmiyordur. Ne zaman birine, gizli kalması kaydıyla bir kaç kelâm etsen, ertesi gün gazetelere manşet oluyordur. Sanırım, sokakların tenha, gazetecilerin bol olduğu bir saatte, etkili veya yetkili bazı kişilerin görüşünü almak için başka türlü irtibat ta kurulamıyordur.

Ne zaman ki, "iyi saatte olsunlar" yeni güne gözlerini açmış ve durumu görmüştür; işte o an her şey değişmiştir. Yani "o ya da onlar" yapılanı beğenmemiştir. "Bu bizim felsefemize ters" demiştir. Ez cümle, CHP'li vekillerin eteklerini tutuşturan, telâşla sağda solda konuşturan ve kararlarından caydıran neden, anlaşılamayan yasa değil, olsa olsa budur. Bu hususta öne sürülen mazeretler de adı üstünde sadece bahanedir.

Her zamanki gibi bu defa da hukukçular, siyasetçiler, yazarlar, akademisyenler ve ideologlar konuyla alâkalı görüşlerini belirttiler. Kimisi askerleri sivillerin yargılamasına engel bir durumun bulunmadığını ifade ederken, kimisi de kanundaki değişikliğin anayasaya aykırı olduğunu söylediler.

Dolambaçlı yollara kaçmadıkları sürece insanların fikir değiştirmelerini saygı ile karşılıyorum. Yani, kafamdaki danaların kuyruğu böyle durumlarda kopmuyor. İsterseniz hangi sebeple koptuğunu anlatayım.

Kopmanın sebebi, Sincan 1. ağır Ceza Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e "yargılanmalı" kararı verince, bunda hiç bir yasal engel görmeyenlerin ve durumdan son derece hoşnut ve mutlu olanların şu anki pozisyonudur. Yani bu olayda, tam tersi bir tutum almalarıdır.

Ben, Gül konusunda, "Yargı ve biz... Toptan nereye gidiyoruz? Kendimize gelelim!" başlıklı Blog'umda, "... bürokratların, muvazzaf askerlerin, milletvekili ve bakanların bile yargılanmalarının bazı kurallara bağlı olduğu bu ülkede bir mahkeme, "devletin en başındaki insanın" teklifsiz yargılanabileceğine dair karar veriyor. Buna şaşıralım mı, sevinelim mi?" demiştim.

O zaman makam ve statüyü akıllarına bile getirmeyen malûm kişiler şimdi aniden ezberlerini bozdular ve "Başbakan, bakan ve üst düzey memurların yargılanmasının belli kurallara bağlandığı bir ülkede generaller, nasıl olur da doğrudan ağır cezada yargılanabilir" gibi sözler söylemeye başladılar. Bence haklılar da acaba neden bunu, daha önce (Cumhurbaşkanı Gül kararında) dile getirmediler? Evet doğrudur. Statüde eşit olanlar, yargılanmada da eşit olmalıdırlar.

Fakat onlara göre bu kuralın Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan, Necmettin Erbakan gibi hayat görüşü farklı kişiler hakkında geçerli olmaması kendi ilkeleri açısından idealdir. Kenan Evren ve 12 eylül yargılanmalıdır, suçluları cezalandırılmalıdır. Ancaaaak... 27 mayıstan, 28 şubattan, 27 nisandan, Özden Örnek'in Darbe Günlükleri'nden ve Ergenekon'dan hiç sözedilmemelidir. Bunlardan bahsedenlerin ağzına biber sürülmelidir. İşte kafamdaki danaların kuyruğunu, malum zevattaki bu akıl tutulması koparıyor.

Tahsil, kariyer, makam, mevki, tecrübe, onursal başkanlık mutlaka bir şeydir ama "adam gibi adam olmak" her şeydir. Bilmem anlatabildim mi?

Resim:

arayanlarbulamaz.blogspot.com/

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..