- Kategori
- Etkinlikler / Festivaller
Yeni bir gün ve Kardeş Türküler…

Mesai saatinin bitimine yarım saatten az bir zaman kala, güzel bir tesadüf yaşadım. Kardeş Türküler’in 14 Eylül günü Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda vereceği konsere bir bilet geçti elime.
Ayın tabak gibi gök yüzüne asıldığı ve yanına bir yıldız kondurduğu tılsımlı bir geceyi Harbiye’de karşıladım. Neminden yapıştığımız yaz gecelerinin yerine gelen hafif serinliği ısıtan, sıcacık insanlarla birlikte oldum. Keyifli bir konsere tanıklık etmenin mutluluğunu aktarmak istedim.
Yaşadığımız gerginlikler ve korkular. Birbirine düşürülmek üzere her an ateş alacakmış korkusuyla, her akşam yastığım altında sanki bir bomba. Kardeş olduklarıma düşman oldurulmak eylemlerinin içinden sıyrılabilmemiz için ettiğim dualar, yazdım yazılar.
Ama, korkular. Kafamı yastığa koyarken yaşadığım buhranlar. Yarının ne getireceğinden habersizliğin huzursuzluğu. Bilemediğim yerlerde yapılan, ne olursa olsun sonucunun beni acıtacağını bildiğim o planlar.
Halkların birbirine düşmanlığı yokken, düşmanlaştırılmak ve kışkırtılmaya çalışıldığı gergin ortamlar.
Türk, Çerkez, Ermeni, Laz, Gürcü, Kürt, Alevi, Rum ve Yahudi. Bir parça toprağı kendinin bilen ve o toprağa köklerini salan insanlar. Aynı sudan içip, aynı havayı soluyan. Aynı müziklerle coşan.
Zengindir benim insanım. Tam da müzik noktasında. Üstelik şanslıdır da bana kalırsa. Büyük bir kültür topluluğuna sahip olmanın keyifli ve hüzünlü anlarını yine o kültürlerin şarkıları, türküleri, zılgıtları, halayları, semahları, ağıtları, horonları, zeybekleri, efeleri ve düğünleriyle anlatabilmektedirler.
Renkli, çeşitli ve göz alıcıdır benim topraklarım. Her yanından ayrı bir renkte çiçek fışkırır. Elini attığın her taşın altından nice kültürel miraslara yaptığı yurtluğun en güzel örneklerine ulaşırsın.
Diyeceğim; Bir başkadır benim memleketim.
Dün geceye döneceğim. Kardeş Türküler’in Yeni Bir Gün ismini verdiği konsere. Konuklar arasında Sezen Aksu, Arto Tunçboyacıyan, Ara Dinkjian vardı. Aynur’un da katılacağı duyurulmuş, kendisi sağlık sorunları nedeniyle katılamayacağını bildiren bir açıklama göndermişti. Yani Aynur, Kardeş Türküler konserinde yoktu.
Okmeydanı Çocuk Korosu’nun minik insanlarının renklendiği konser tema olarak; Yeni günün üzerine atıf yapıyordu. Yeni gün. Çok hoştu. Yeni gün, yeni bebek, yeni hayat. Yani her şeyin en filizi, en canlısı.
Kürd’ün, Türk’ün, Ermeni’nin, Rum’un, Laz’ın, Alevi’nin, Çerkez’in, Gürcü’nün, Yahudi’nin… Yeni günleri, yeni bebekleri.
Toprağı kendinin bilip, köklerini sıkı sıkıya toprağına salanların yenileri.
Konser alını doluydu. Merdivenler dahil boş alan kalmayacak şekilde dinleyici vardı. Her kimlikten insan. Her çeşitten ve her türden.
Dil, inanç, cinsiyet ve cinsel yönelime karşı kurgulanmış her türlü ayrımcılığa karşı duruşun simgesi haline gelen Kardeş Türküler’i dinlemeye gelen onca insana baktım.
Bir ağızdan eşlik ettikleri müzikler ve sözler. Duygulandım. Halkların birbirleriyle bu denli barış ve sevgi içinde bulunmasına karşın, halkların düşmanlığının tetikleniyor olmasının sebebinin halk olmayışı gerçeği yüzümüze bir kez daha vurdu. Anlarsak…
Birbirimizin müziklerine ritim tutup, el ele halay ve horon teptik. Bilmediğim dillerde okunan şarkıların tınıları, sözlerini anlayanların yaşadığı hissiyatı paylaşmak için yetti.
Hoş, barışçıl ve insaniydi. Yani BİZ, BİZ olmuştuk. BİZ kalabilmeyi başarmanın yolu müzikse, durmadan söyleyelim;
BİZ, BİZ kalmak niyetini yatırıp yeni bir bebek gibi kalplerimize.
Nakşedip beyinlerimize insan olmanın getirisini, barış içinde BİZ kalacağız.
BİZ, BİZLİKTEN dönmemek için gerekirse HİÇ olacağız.
Konsere ilişkin olumsuz hiçbir duyguya kapılmadım. Onlar muhteşem bir sahne ortaya koyarken, seyirci de layıkıyla karşılık verdi.
Çıkışta kapının karşısında oturup dağılan insanları izledim. Bu da ayrı bir keyif benim için. Duyguların geçişlerini görmek. Düşünürken aklım grubun verdiği mesajlara takıldı. “Hadi canım, daha ne mesaj versinler?” cevabı kulaklarımı kızartsa da, söylemeden geçemeyeceğim.
Çoğunluğunu kadınların oluşturduğu gurubun, ülkemde kadınların içinde bulunduğu duruma karşı bir söylem getirmemiş olmalarına biraz kırıldım açıkçası.
Sokaklarda boğazlanan, evlerinde katledilen kadınlar. Sahipsiz ve kimliksiz kadınlar. Onların da seslerinin sahneden yankılanmasını ve “Kadına şiddete hayır” denilmesini çok isterdim.
“Sende çok şey istiyorsun kardeşim” diye bilir grup bana. Her türlü eleştiriye açığım. Sağ olsunlar.
BİZ olmanın mutluluğu kısacık bir zaman diliminde de olsa yaşama şansını verdikleri için onlara teşekkür ediyorum.
Sesleri artarak yükselsin ki; KİM olduğumuzun değil, BİZ olduğumuz gerçeğinin peşine düşme zamanı geldiğini daha iyi kavrayalım. Ayırımsız bir BİZLİK için yaşayalım.
YENİ BİR GÜN, YENİ BİR BEBEK, YENİ BİR UMUT GEREK…
Sağlıkla ve mutlu kalın 15/09/2011
Gülay Mustafaoğlu