- Kategori
- Sınavlar
Yeni sınav sistemi ile ilgili birkaç düşünce

sınavlar
Sistem değişti, değişmeyen tek şey çalışmak.
Öğrencilik yıllarımı da dikkate aldığımda üniversiteye yerleşmek amacıyla gerçekleştirilen eleme amaçlı sınav sistemlerinde sayamayacağım kadar değişiklikler oldu. 1981 yılında başlayan iki aşamalı sınav sistemi 1999 yılında Meslek liselerinin önünü tıkamak için yeniden değiştirildi. Daha sonra 2005 yılında benim de bir kitabıma (değişiklikten dolayı parasını alamadığım) mal olan ortak ve alan konularını içeren ÖSS sistemi uygulanmaya başlandı. Şimdi de çiçeği burnunda YGS ve LYS sistemi. Doğabilecek ufak tefek aksaklıkları onarmayla uzun ömürlü bir sistem olmuş olur yeni sistem. Geleceğin mimarı gençlerin geleceğiyle oynamak bir ülkenin ufkunu karartmak olduğunu anlamayı inşallah beceririz.
Yukarıda da belirttiğim gibi ÖSS’ye bu yıl veda ettik. Gelecek yıldan itibaren ilk kez 1981 yılında denenen ve 18 yıl devam eden iki aşamalı sistem geri gelmiş oldu. Sınav, sorular bakımından son 4 yılın sınavlarıyla paralellik arz edecek. Ancak soru sayısı ve teknik yönden farklılıklar içerecektir.
Sınav YGS ve LYS olmak üzere temelde iki bölümden oluşmaktadır. Yükseköğrenime Geçiş sınavı 11 Nisan’da yapılacak ve soru mantığı bakımından geçen yılki sınavın ortak bölümü gibi olacak. Bu sınavın amacı öğrencinin ilköğretim ve lise-1 temeline dayalı birikimini, işlem yapabilme ve analiz etme becerisini ölçmek olacaktır. İkinci aşama ise Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) olup herhangi bir branş öğrencisi en az iki LYS’ye girmek zorunda olacak.
Sınavın iki aşamada yapılacak olması eskiden olduğu gibi bence çok daha sağlıklı bir ölçme ortaya çıkaracak. Öğrenciler bildiklerini daha geniş zaman aralığında ve daha çok soruyla ispatlama imkânına kavuşacak. Bir öğrencinin kaderi dar zamana sıkışmış kısıtlı sorularla (aşureye döndürülmüş bir sınavla) belirlenmeyecek. Amiyane tabirle, “iki ayağı bir pabuca sıkışmayacak” öğrencinin.
Sınavın bir başka olumlu yanı puan türlerinin daha çok çeşitlenmiş olmasıdır. Alanların gerçeğe yakın bir şekilde ayrıştırılması ve alanlara uygun derslerin yüzdelerinin farklı olması olumlu bir yaklaşım oldu. Örneğin Tıp, Diş Hekimliği ve Eczacılık fakülteleri için kimya ve biyoloji testlerinin yüzdelerinin fazla olduğu, aynı şekilde mühendisliklerde geometri ve fiziğin ağırlık kazanması; düşünülerek hazırlanan bir sistem olduğunu gösteriyor. Eleştirilecek yönü elbette olacak. Mesela, bana göre eskiden olduğu bir yanlışın devamına ısrar edildi. Hukuk fakültesine ağırlıklı olarak TM puanıyla gidilmesi sürekli eleştirildi. Aynı yanlış devam ettiriliyor. Oysa hukuk fakültesi ağırlıklı olarak TS puanıyla öğrenci almalı. Sınav uygulandıkça bunun gibi aksaklıklar ortaya çıkacaktır. Ama temelde mantıklı bir sistem olduğunu bir kez daha söyleyebilirim.
Yeni sistemde Türkiye’de kanayan bir yara olan ve meslek seçememeden kaynaklanan alan seçimi faciası az çok önlendi bu sistemde. Yeterli bilgilenme olmadan lisede gerçekleştirilen alan seçimi bazıları için 30-40 yıllık meslek yaşamını zehir etmekte idi. Bu sınav sisteminde Lise-1’de yapılan bir hatayı biraz daha fazla çalışarak giderme şansı söz konusu olabilecektir. Bu da okullar arasındaki katsayı farkının kaldırılmasıyla gerçekleşmiş oldu. Artık okul türüne göre değil, bilgi birikimine göre üniversite kazanmak mümkün olacak. Yani tüm öğrenciler hangi bölümü tercih ederlerse etsinler Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanları 0, 15 katsayısıyla çarpılacak. Sadece meslek liseliler kendi alanlarıyla ilgili bir tercih yaparlarsa 20-30 puan aralığında bir ek puan alacaklar.
Yine belirtmeliyim ki uzun yıllar pek çok öğrenciyi mağdur etmiş, onları devletiyle karşı karşıya getirmiş olan farklı Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanları uygulamasının kaldırılması sevinç vericidir. Düşünebiliyor musunuz sosyal bilimler mezunu bir öğrencinin hukuk fakültesine gidememesi, ticaret lisesi mezununun işletme okuyamaması, anadolu teknik lise mezununun makine mühendisliği okuyamaması ne garip bir olaydır. İnsan haklarının en koyu ihlali olabilecek bir durumdu bu. Bu durum, dünyanın en geri ülkesinde görülebilecek bir olay iken dünyaya medeniyet, insan hakları öğretmiş bir milletin memleketinde, Türkiye’de yaşandı.
Sistemde Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı etkisinin azaltılması da bir başka olumlu özellik ortaya çıkardı. Lisede aklı başında olmayan bir öğrencinin Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanının düşük gelmesini ömür boyu alnına çalınmış bir kara leke olarak taşıyordu. ÖSS’nin farkına vardığında ise iş işten geçmiş oluyordu. Özellikle mezun olduktan sonra akıllanıp çalışanlar Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı denizinde boğulmayla karşı karşıya kalıyorlardı. Aşırı çalışan, sınavda neredeyse %80-90 başarı gösterenler ya bir yer kazanamıyor ya da gerçek başarısının karşılığı olmayan bir bölüm kazanıyorlardı. Bu sistemde okul notlarının etkisi azaldığından bu tür, sonradan uyanan (hiç tavsiye etmem) öğrencilere şans getireceğini düşünüyorum.
Sınava yeni sistemle girecek öğrencilere ilk tavsiyem öncelikle yeni sistemin karışıklığından korkmamaları şeklinde olacak. Sistemin görünürde karışıklığı OSYM’nin ve hesaplamaları gerçekleştirecek bilgisayarların sorunudur. Öğrenciler öncelikle sistemi iyi tanımaları, hangi alanlara ağırlık vereceklerini analiz etmeliler. Bu konuda rehberlerden ve öğretmenlerden yardım almalılar, sene başında sistemi beyinlerine oturtmalılar, daha sonra bir daha sistemle ilgilenmemeli asli görevleri; dağarcıklarını bilgi ile doldurmak olmalı.
En önemlisi düz liseli öğrenciler YGS, LYS ayırımı yapmadan sezon başından itibaren her ikisine yönelik hazırlıklarını başlatmalılar. Özellikle “hele nisanda YGS’ye bir gireyim. Allah Kerimdir, LYS’ye sonra çalışırım.” mantığı felaket getirir. Bu yanılgıya asla düşülmemeli. Bu sınav sistemi bilen ile bilmeyeni, çalışanla çalışmayanı daha net bir şekilde ayıracaktır. Bu bir realitedir. Ancak bu gerçek karşısında korkmanın da bir anlamı yoktur. Sisteme şimdiden güvenmeli gençlerimiz.
Sınav sistemi ne olursa olsun, ne kadar değişirse değişsin değişmeyen bir gerçek var o da sistem zeki ile aptalı(!) -bu arada Allah kimseyi aptal yaratmaz- ayırmıyor. Sistem çalışanla çalışmayanı ayırıyor. Unutmayın ki “hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” “Hiçbir başarı tesadüf değildir.” Bedeli ödenmeyen bir başarı söz konusu olmamıştır bu güne kadar. Başarının bedeli de, bıkmadan usanmadan çalışmaktır.
Önümüzdeki yıl sınava girecek tüm ÖSS ve SBS adaylarına başarılar dilerim.
2009-2010 sezonunu tüm öğretmen ve öğrenci camiasına hayırlı olmasını dilerim.
Tüm vatandaşların Ramazan Bayramını tebrik eder sağlık ve başarılar dilerim.