Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

29 Ocak '17

 
Kategori
Sosyoloji
 

Yeniden doğuş

Yeniden doğuş
 

Çocukluğumu özledim


Farkında mısınız, artık insanlığımızdan uzaklaşıyoruz. Ülkece bütün hepimiz tımarhanelik olmuş durumdayız. Eskiden sevdiğimiz şarkıcılar vardı, kasetleri çıkınca deli gibi koşar kasetlerini alır dinlerdik. Hatta sesini son ses açari sevdiğimiz kişiye dinletirdik.

Konser olduğu zaman biriktirdiğimiz harçlıklarımızla konsere gider, bir güzel eğlenirdik. Sevdiğimiz sanatçıların filmlerini merakla beklerdik. Bazılarımızın abone olduğu dergiler vardı. Mesela ben karikatür dergilerinden hiç vazgeçmedim. Liseye giderken Kadıköy / Beşiktaş vapuruna bindiğimde mutlaka elimde bir simit, bir de karikatür dergisi olurdu.

Hangi tiyatroya gideceğimizi düşünmekten uyuyamazdık. Hatta arkadaşlarla hangi entsrümanı çalsak diye birbirimizle yarışırdık. Saç kesimlerimizle kendimizden söz ettirirdik. Mutlaka bir sanat dalı öğrenmek zorundaydık. Hafta sonları ailecek mutlaka bir piknik yapardık.

Bütün bunları yaparken inanın çok mutluyduk. Aklımızda yalnızca üniversite telaşı vardı. Birimiz modacı olmak istiyordu. Birimiz doktor, öğretmen, bankacı... vs.

O zamanlar aklımızda siyaset yoktu!

Şimdi her şeyi bir kanara attık. Sevdiğimiz şarkıcılar bizim partimize oy vermediğinde hemen küfürler yağdırıyoruz. Vatan Hainisin diye kestirip atıyoruz. O saatten sonra ne müziklerini dinliyoruz, ne de konserlerine gidiyoruz. Niye? Siyaset ayırdı bizi.

Sevdiğimiz sanatçıların bir politik açıklamasıyla onu yerden yere vuruyoruz. Hemen hedef tahtası yapıyoruz. Neden? Çünkü benim oy verdiğim partiye oy vermediği için. Çünkü o hain! Filmlerini dizilerini izlemiyoruz. Boykot ediyoruz, hatta bununla da kalmıyor, sosyal medya hesaplarından sürekli onu taciz edip küfürler yağdırıyoruz.

Arkadaşlarımızla bir hafta sonu buluşup adam akıllı sohbet edemez olduk. Oturur oturmaz hemen aklımıza siyaset geliyor. Eskiden kahvehanelerde “Ne olacak bu memleketin hali?” diye muhabbetler yapılırdı, şimdi artık 79 milyon Türk Halkı onları aştık. Direk politikacı , tarihçi , hukukçu, bürokrat ağzıyla konuşmaya başladık. Hatta bunlar yetmez oldu, sohbetin en hararetli yerinde hakaretler, küfürleşmeler, kavgalar eder olduk. Sırf siyasi görüşlerimizden dolayı küsmelere başladık.

Azıcık da olsa kitap okuma alışkanlığımız vardı, onu da kaybettik. Şimdinin yazarlarına bakıyorsun, ne edebiyatçısı edebiyatçı, ne tarihçisi tarihçi, ne gazetecesi gazeteci, ne din bilimcisi din biliminden anlıyor. Herkes kendi siyasi görüşüne göre bir türkü tutturmuş, içi politika dolu, siyaset dolu argümanlarla bizleri zehirlemeye çalışıyor. Gözünü sevdiğimin Sebahattin Ali’si, Reşat Nuri Gültekin’i, Tezer Özlü’sü, Ömer Seyfettin’i neredesiniz ya, neredesiniz? Okudukça ders alırdık, okudukça gelişirdik, öğrenirdik. Şimdi öyle mi?

Tiyatroya da gidemez olduk. O heyecanlar da özenle bitirildi. Hangi tiyatroya gideriz diye sormadan önce, sanatçının politik duruşuna bakar olduk. Eğer bizim gibi düşünmüyorsa gitmiyoruz. Zaten şehir tiyatrolarının sahipleri Belediyeler, kendileri gibi düşünmeyen sanatçılara ambargo koyuyor. Sevdiğimiz oyuncuları bulamıyoruz. Kaybolup gittiler, nereye gittilerse!

Enstrüman çalmak mı? Elimize herhangi bir müzik aleti almıyoruz bile. Ne gerek var? Bütün günümüz sanal alemde, elimizdeki telefonla fotoğraf çekip sosyal medya hesaplarımıza koyuyoruz. Yediğimiz içtiğimiz bilinsin, tuttuğumuz takım, oy verdiğimiz siyasi parti bilinsin yeter diyoruz. Müzik aleti çalmakla uğraşacak vakit mi var? Daha twitterda birilerinin ağzının payını vermem lazım. Karşıt görüşe laf yetiştirmeliyim. Çok işim var, çoook!

Hafta sonları akrabalarlaieşle dostla, aileyle pazar kahvaltısı, mangal partisi gibi işlere de girişmiyoruz. Mazallah biri çıkar benim partime bir şey derse ağzını burnunu kırarım. Bir de başımıza akraba kavgası çıkmasın diyoruz!

Arkadaşlar, farkında mısınız?

Bizim neslimize apolitik der, bizleri sürekli aşağılarlardı. Siyasetten uzak olduğumuz için bizi ayıplar, küçümserlerdi. Şimdi bakıyorum da bize, biz ne hale geldik böyle?

Kimimiz 25 yaşında en azılı politikacıdan bile daha azılı politikacı oldu. Din işlerinde hepimiz fetvalar veriyoruz. Ayrımlarımızı yaparken inanılmaz derecede keskin ve uçlarda geziyoruz. ya hainiz,ya da vatan sever. Tarihin gerçeklerini okumadan tarihçi olduk. Bu üç gizli kötülükle bizi birbirimizden kopardılar.

Din, siyaset ve tarih!

Yalan yanlış dini bilgilerle, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı siyasetle, uydurma tarihle koparıldık. Bu ülkenin vatandaşları artık birbirinden nefret ediyor. Birinin ak dediğine, diğeri kara diyor. Farkında değil misiniz ey ahali, farkında değil misiniz hâlâ?

Siyasetçilerin dümeninde savrulup duruyoruz. Yemekte, iş yerinde, dost sohbetlerinde, sosyal medyada, otobüste, sokakta ama yaşam alanımızın her noktasında hepimiz birer siyasetçi olduk! Siyasetten başka bir şey düşünemiyoruz. Varsa yoksa siyaset diyoruz.

Birilerinin çıkıp sanattan da bahsetmesi gerekmiyor mu? Bilimden, çiçeklerden, nehirlerden, doğadan, sevgiden, saygıdan, hoşgörüden, dostluktan, arkadaşlıktan, vefadan, hayırseverlikten... Bunları konuşmayalı bir hayli uzun zaman olmuş arkadaşlar!

Farkında değil misiniz? Ömrümüz bu kısır çekişmeler içinde heba olup gidiyor. Ve bu yaptığımız kavgalar içi boş, hayatımızın hiç bir yerinde bizlere dolu dolu bir şeyler katmayan, hatta saçma sapan şeyler. Birinin çıkıp bana faydası oldu diyeceğini sanmıyorum. Çünkü her yerde mutsuz insanlarla karşılaşıyorum.

Eşler mutsuz, gençler mutsuz, yaşlılar, öğrenciler, işçiler, patronlar, sanatçılar, öğretmenler, doktorlar, hukuçular, polisler, askerler, hatta ve hatta siyasetçiler bile mutsuz! Suratlarına baktınız mı? Gözlerinin içlerinde nefret var! Kin, hınç, intikam var! Herkes birbirinin gözünü oymak için fırsat kollar gibi.

Yahu kimden alacaksınız hesabınızı? Bu kininizin dibi yok mu? Niye karanlık her yer? Niye geleceğimizi göremiyoruz?

Kusura bakmayın ama biz insan olmaktan çıktık. Artık kendimize gelmeliyiz.

Bırakın artık siyasetçilerin dümenine su taşımayı. Hayatın bize sunduğu bu güzel evrenin tadını beraberce çıkaralım. Unutun karşıt fikirli insanlardan öç alma istediğinizi. Bırakın nefretlerinizi bir kenara. Herkese yetecek kadar toprak var bu memlekette. Herkese yetecek kadar sevgi var. Gözlerimizi oymaktan bıkmadık mı? Beraber yaşamanın suyu mu çıktı? Bırakın siyasetçilerin yalanlarını dolanlarını! Onların menfaatlerini gütmekten yorulmadınız mı?

Çocuklarınıza bakın... Annenize, babanıza, sevgilinize, arkadaşlarınıza, dostlarınıza, sevdiğiniz sanatçıları takip edin, güzel bulduğunuz şarkıları mırıldanın tekrar. Eski masallardan anlatın yeğenlerinize, güzel yemek sofraları hazırlayın. Boş verin takım tutar gibi bir siyasi parti tutmayı. Bir siyasetçinin peşinden koşmayın, gidin sevgilinizin peşinden koşun.

Tekrar şiir yazın. Türküler söyleyin yeniden. Avuçlarımızın içinden kayıp gidiyor hayat. Zaman o kadar hızlı ki, bugün varız, yarın yokuz!

Bırakın siyasetçilerin yalanlarını...

Biz artık insan olmalıyız.

Affetmek Allah’ın işidir. Biz insanlar ancak ve ancak bazı şeyleri “kabul” edebiliriz. Politikacıları Allah affetsin. Biz onları olduğu gibi kabul edelim ve bırakalım bir popçuymuş gibi onların peşinden koşmayı. Ne halleri varsa görsünler!

 
Toplam blog
: 28
: 2562
Kayıt tarihi
: 16.04.13
 
 

Yazar, çizer  ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara