Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Yeniden

Yeniden
 

Zaten soğumuş ellerim. Kış da bir gelip bir gidiyor. Üşüsem olmuyor üşümesem de olmuyor. Taslaklar kaydolunup kayboluyor. Şaşırmayacağız. Nasıl olsa her kayboluş bize hayatı anımsatıyor. 

Dün bir düş kurdum, her yanı dopdoluydu da şimdi içi boşaldıkça boşalıyor. Zihnim kaydedemeyecek kadar yorgun, anımsayamayacak kadar da utanmaz. Biri bana hatırlatmazsa unutulacak görülmüş her göz, söylenmiş her söz, atılmış her adım. Üzülmedik desem yalan olacaksa ve üzülmesek desem de yalan olacaksa bulunduğumuz yerin neresi, aynada gördüğümüz gülen kadının kimin nesi olduğuna dair şüpheye düşüp, bu da düştür diyip kahve suyu koymaktan başka çıkar yol bulamayacağız. Bildiğimiz o ki, uslanmayacağız. Aşksız kalınca gene biz, aşklayken ah siz yok musunuz siz, aşktayken pek bir kimliksiz... Gene de haber edince bilmem nerelerden gelecek yarin soframıza bir kahkaha iki lakırdıyı meze yapması için bolca doldurulmaya hazır yerimiz olsun. Belki, görülür, duyulur olmadı tesadüfün böylesi bir kaza olur. Yeter ki yerimiz dar demeyelim. 

Öyleyse yer açmak için herkesi bırakıp biz önceden gidelim. Ne demişti şair? Evet, biz, çoğul türküleriz. 

Toparlanıyorum. Bir peynirli sandviç, biraz tuzlu fıstık, dün geceden bir küfür öncekinden bir kahkaha günün içinden bir gözyaşı, tarak, diş fırçası, yeni ayakkabılar, 30 bilemedin 50 sayfası bir de bakarsın hepsi okunacak bir kitap, tetikte kalem, arsız bir bakış, kıvrılacak dudak, bir belirsizlik biraz sessizlik dengesinde coşku, hava soğursa hırka. Hazır değilsek de nazırız artık. İşte koskoca bir sessizlik trenin kalkış düdüğünden önce, çakmağın sesinden sonra kendini kaplayacağı yeri alıyor. Boşaldıkça boşalıyor içimiz, içim, iç... hiç... Sigara söndürülene kadarki zaman içinde, ama yine de tutunmadan, düşler özetini yapıyor yapıyor da her şeyin, dünün bugünün geleceğin, trenin şefi unutturuyor hepsini. Hadi gidelim. Biz kaç gözbebeğinden atlayıp burnun direğinden sızıp boğazın tıkanıklığından geçip kalbe düştük. Etrafımızda kırıkları. Acıya duyarsızlaşmadıysak da acıtmıyor artık. Hoşsohbetten pansumana tavız. İntiharımız masumiyetimizin delili, biraz da uslanmazın deliliği. 

Durulmuyor hayat. Ne diye durulacakmış, durulanacakmış, duracakmış? Satılacak birkaç anı da yanımıza alalım. Bazen ucuza gider. İşler kesat diller fesatlaşır. Satamazsak değiş tokuş yaparız. Olmadı hayrına deriz, hayır işidir bizimkisi, her hayırdan sonra çekip gideriz. 

Trenin durduğu yerde duran ben değilsem, gittiği yerde de ben olmayacağım. Şimdilik bu bileti sevip koynuma alacağım, yalanıma inanç katacağım ki yalan kendini ispatlasın. Aşkın hikaye kipinden gelecek bir varoluşa doğru, eteklerimi savuracağım. Birini biri için kullanıyoruz, yüzler birbirine dönüşürken. 

Halbuki biz de biliyoruz bir sıcak söz bir demlik çayın hikayesini. Ama henüz bilmiyoruz dargın mıyız diye önümüze konacak çeşnili pilavın lezzetini. Elimiz, belki çatala gitmez, tüm yuttuğumuz sözler karnımızı doyurmuştur, tüm kurduğumuz düşler gözümüzü. Hem belki demlik paslı, demlene demlene acımıştır çay. Ondan ağzımızda buruk tadı. 

Haydarpaşa'da ineceğim. Gerisi gene hikaye olacak. Adımı bile yeniden koyacağım. Her gün doğurabilmek ne güzel kendini. Sırtımda bir çocuk sevinci. Yine de taşıması ağır bu keyifsizlikte. 

- (Adam ayna gibi bir satranç tahtasının bir ucunda, kadın diğer. Siyah ve beyaz tüm renkler. Derken, saatler tek tek kendini saydırıyorken, çat diye kırılıyor ayna, binlerce parçaya bölünüyor mekan, uğursuz zaman, parçapinçik oluyor nerene baksan). 

‘Atımı dört nala sürmeliyim. Piyonlarım kan gibi kayıp. Kalem fethedildi. Vezirim rezil oldu. Filim kulaklarına küstü. Şahımı kendine bıraktım, tacı üzerinde. Ama atımı dört nala sürmeliyim. Bir düzlük olmalı, en azından, kırık olmamalı bastığım yer. Düşerim’.- 

İndim. Sonra sindiğim bir aşkın içindeki kendimi sildim. Sonra aşkın içindeki ötekini. Geriye aşk kaldı, onu da bir kenara yazdım. Görüşürüz dedim, elbet yeniden... 

 
Toplam blog
: 16
: 2070
Kayıt tarihi
: 31.08.06
 
 

Yazmazsam ölmem ama yazarsam hiç ölmem gibi... Yazmazsam kendime ihanet ederim gibi... Yazmayarak ke..