- Kategori
- Ankara
Yenilenen Hamamönü’n de Zaman ve Ramazan
Geçen hafta sonu kentin moda olan ve sorgusuz sualsiz tüketim ve gezi mabetleri niteliğindeki AVM’lerden yorulan bedenimi ve ruhumu -çok değerli bir arkadaşımla birlikte- Ulus’a, Kale çevresi ve Pirinç Han'a oradan da Hamamönü'ne sürdüm. Çok değişik, nostaljik (özlemli), egzotik ve dinlendirici bir atmosferin dinginliğine ulaşarak arındığımı hissettim. Bu gözlem ve duygularımı yazmak istedim. Kale, Kale içi ve mucizevî Pirinç Han konusunda birbirinden değerli Blog yazılarını görünce (MB'dan başta Mehmet Tuncer üstad olmak üzere Nuray G. ve Haluk Seki'ye ait yazılar) ben de burada pek değinilmeyen Hamamönü’ne ait gözlem ve bilgilerimi sizlerle paylaşarak çoğaltmak istedim. Ayrıca bu paylaşımın içinde bulunduğumuz '11 Ayın Sultanı’nın mekânsal ruhuna da uygun düşeceğini düşündüm.
Başkent Ankara değeri ve önemi pek bilinmese de Frig, Galat, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dönemlerini içeren, binlerce yıl boyunca üst üste birikerek günümüze ulaşan bir kent kimliğine ve mimari ögelere sahiptir.
Bilindiği üzere bir kentin kimliği, o kentin topografyası, kliması, bitki örtüsü gibi çevresel öğelerle insan yapısı, mimari yapısal öğelerden oluşur. Bu mimari, yapısal unsurlar arasında anıtsal yapıların yanı sıra, yöreye özgü mimari tarz ve malzeme ile yapılmış, konaklar, evler ve daha mütevazı ölçeklerde bir doku oluşturan sivil mimarlık örnekleri de kent kimliğinin oluşumunda büyük önem taşırlar.(1)
Geçmişe çok kısa bir göz atmak gerekirse, birçok gelişim gösteren ve başta ‘Jansen planı’ olmak üzere birçok plan, proje ve düzenlemeye konu olan başkentin mimari dokusunda bazı talihsiz gelişmeler de yaşanmıştır. Örneğin 1960’lı yılların ortalarından itibaren -eğitim ve sağlık ağırlıklı bir dönüşümü gerçekleştirmeye yönelik olarak- Hacettepe Üniversitesi ve hastanesi kurulurken Kurtuluş ve Kırgız mahallelerinde -çok bakımsız görünse de- tarihi bir kent dokusu içeren bölüm yıkılmıştır. Ayrıca geniş, modern ve işlevsel bir kimliğe sahip olması planlanırken bu amaca pek ulaşamayan Altındağ Belediye Binası inşa edilirken Esenpark kesimi de yenilenmiştir. Fakat bu çalışmalar sonucu kentin bu bölümünün mimari kimliği de tamamen değişmiş, aşırı betonlaşma, taşıt trafiğinde yoğunlaşma ve otopark sorunlarını beraberinde getirmiştir.
Bu gelişmelerin akabinde Altındağ Belediyesi tarafından Hacettepe Hastanesi ve yerleşkesinin arkasında (Kırgız Sokak ve yakın çevresinde) yapılan uygulama projeleriyle geleneksel Ankara sokaklarının yeniden canlandırması açısından dikkate değer bir çalışma olarak gündeme gelmiştir. Bu çerçevede 100’ü aşkın tarihi ev ve 10'a yakın sokakta yürütülen restorasyon çalışmalarının ardından sosyo-kültürel ve turistik-ticari mekânların artmasıyla bölgenin ekonomik ve turistik anlamda önemli ölçüde canlanması beklenmekte...
Bölgede sivil mimari alanında yapılan bu yenileme çalışmaları Dutlu, Fırın ve Filiz Kurnaz Sokaklar ile Hamamönü, İnanlı, İnci, Koyunpazarı, Neşat Erteş, Yörük Dede, Mehmet Akif Ersoy ve Sarı Kadın sokakları kapsamakta. Tarihi dokuyu yeniden canlandırmak için pek çok proje başlatan Altındağ Belediyesi, sokak iyileştirmeleri ile eski Ankara evlerinin tarihi havasını günümüzde de yeniden estirmekte… Planlama çalışmalarıyla birlikte bir buçuk yıldır süren proje tümüyle tamamlanıp ticari, turistik ve kültürel yerleşimler gerçekleştiğinde bu havanın daha da etkileyici bir hâl alacağı gün gibi âşikâr.
Hamamönü, adını Oğuz Türk’lerinin Bayındır boyu beylerinden Karacabey'in yaptırdığı çifte hamamdan almıştır. Hemen yan tarafındaki park Mehmet Akif Ersoy parkı olarak adlandırılır. Parkın içinde İstiklal Marşı’nın yazıldığı ev de bulunmaktadır. Hamamönü Mahallesi'nin çevresinde Mehmet Akif Ersoy Evi, Taceddin Sultan Camii, Mehmet Akif Ersoy Parkı, Hacı Musa Camii ve Karacabey tarihi hamamı yer almakta. Geçtiğimiz aylarda Dutlu ve İnci sokaklarını da içine alan bir restorasyon projesiyle Hamamönü Mahallesi’ne yeni bir çehre kazandırmak için kolları sıvayan Altındağ Belediyesi, bölgedeki çalışma alanını giderek daha da genişletmekte... Hamamönü’nde birinci aşamada 36 Ankara evinin dış cephesinde restorasyon çalışmalarını başlatan Belediye, bu çalışmaların kısa sürede sonuç vermesini takiben 40 evin daha restorasyonunu gündeme almış.
Son dönem Osmanlı zamanından kalma evler tamamen Türk motifleri ile bezenmiş olup sokaklarda gezdiğinizde kendinizi 19. yüzyıldaymış gibi hissediyorsunuz. Adeta günümüzden 150 yıl öncesinin sosyal yaşamını teneffüs edebiliyorsunuz. Bu evlerin bir özelliği de, onurlu ve şanlı Kurtuluş Savaşımız esnasında cepheden gelen yaralı Mehmetçiklere de ev sahipliği yapmış olması... Kimi gazilerimizin şifa bulduğu, bir kısmının da şehitlik makamına eriştikleri mekânlar olması! Bizler gibi yurtseverlerin gözünde evlerin değerini kat be kat artıran bir özellik bu!
Yenileme çalışmaları henüz tümüyle tamamlanmamış olsa bile Hamamönü'nün sokaklarına girdiğinizde, hele de zamanınız ‘11 Ayın Sultanı’na denk düşmüşse adeta eski Ramazanları yaşayabilirsiniz. İftar öncesinde açılan stantlarda Türkiye'nin dört bir yanından gelen el sanatları ustaları başkentlilerle buluşmakta, Türk Sanat Müziği ve Tasavvuf Müziği konserleri, şiir dinletileri, edebiyat ve kültür söyleşileri ile Ramazan bir kent kültürü olarak yaşatılmakta... Hem yetişkinler hem de çocuklar için birbirinden güzel etkinlikler söz konusu. Hamamönü’nü ziyaret edenler için pek çoğumuzun yakınarak sorduğu "Nerede o eski Ramazanlar' sorusuna iç ferahlatıcı bir cevap bulacakları, çocuklar içinse çocukluğumuzdaki Ramazan keyfini ve kültürünü yaşayarak öğrenebilecekleri bir atmosfer hakim. Nitekim, bu özgün ve güzel atmosferi ekranlarımızda bir kanalın her akşamüzeri yayımlanan iftar programında da izlemek mümkün.
Ankaralı dostlarım sizler de bir hafta sonu yarım gününüzü ayırın, bölgeyi gezin. Buna zaman bulamazsanız Hacettepe'ye yolunuz düştüğünüzde bir ara uğrayabirsiniz. Ulaşım çok kolay ve bu küçük bölge turu hiç de yorucu değil. Ama hissettikleriniz eminim ki sizlere de çok güzel, özlemli ruhsal ve zihinsel tatlar taşıyacaktır…
İyi, hoş da, madalyonun diğer yüzüne baktığımızda ise, koskocaman bir beton deryası içinde özlemli (nostaljik) bir "adacık"tır burada bahsedilen! Bunu da unutmadan...
İ.Ersin KABAOĞLU,
1 Eylül 2009, Ankara
Kaynakça:
(1) Mehmet Tuncer, ‘Kent ve kent kimliği: Ankara’, 18.03.2009, Milliyet Blog