- Kategori
- Siyaset
Yerel yönetimlerin “güçlendirilmesi”nin anlamı

Herkesin bildiği gibi Osmanlı, Sevr anlaşması ile parçalara bölünmüştü.
Yeni Türkiye Cumhuriyeti bu parçaları İstiklal Savaşı vererek birleştirdi.
Savaşın adı, bu nedenle İstiklal, yani bağımsızlık savaşıdır.
Ülkemiz, işte kazanılan bu bağımsızlık savaşının rövanşı ilgili bir sürecin içinden geçmektedir. Bu gerçeğin tespiti, Türkiye üzerine üretilen politikaların anlaşılması ve de-şifre edilebilmesi için yaşamsal bir önem taşımaktadır.
Bağımsızlık savaşı ile yaratılan özgür ülke, yeniden parçalanarak, sömürgeleştirilmek istenmektedir. İçinde yaşadığımız siyasal görünümlü mücadelenin hedefi ve boyutları bu tespitin içinde yer almaktadır.
Türkiye parçalanma riskinin kıyısına getirilmiştir.
Güneydoğu’da sürdürülen terör eylemleri, ülkenin bütünlüğüne karşı girişilmiş topyekûn bir savaş düzeyindedir.
Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı ayrılıkçı güçlerin sürdürmekte olduğu fiili savaşın ardında, onu besleyen bir propaganda ve psikolojik savaş unsurları yer almaktadır.
Yürütülen bu psikolojik savaş ve propaganda içinde en göze çarpan öğeler, katılımcı demokrasi ve insan hakları propagandası yanında yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yönündeki sloganlardır…
Seçilen unsurlar, ilk bakışta oldukça masum ve cezp edicidir…
Kim katılımcı bir demokrasiden yana olmayabilir ki?..
Kim, yerel demokrasinin güçlenmesine karşı olabilir ki?..
Ancak kazın ayağı öyle değildir.
Bu güzel ve cilalı kavramların ardına gizlenmiş önemli, ciddi ve oldukça tehlikeli niyet ve stratejiler bulunmaktadır.
Yerel yönetimler güçlendirilecektir… Peki, kime karşı?
Bilindiği üzere demokratik bir ülke, yerel yönetimlerle merkezi yönetim arasında kurulmuş bulunan bir denge üzerine inşa edilir…
Merkezi yönetim, ülkenin ulusal birliğini tesis eden, bölgeler arasındaki farklılıkları kaynaştıran ve “ulusal birliğin” kurulması yönünde çok önemli bir sorumluluk ve görev üstlenen bir öğedir.
Merkezi yönetimin zayıflaması, ulusal birliğin çökmesi anlamına gelir.
İşte, kendinden açıkça söz edilmeden zayıflatılmak istenen güç, devletin bu en önemli işlevidir ve erkidir…
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ise, [pratikte], merkezi yönetim ile yerel yönetim arasında kurulmuş bulunan dengenin, merkezi yönetim aleyhine bozulması anlamına gelmektedir.
Emperyalist devletlerin ve bu devletlerin ülkemiz içindeki işbirlikçilerinin [ya da bu psikolojik savaş argümanına bilmeden alet olan sevgili yurttaşlarımızın], diline yerleşmiş olan propaganda aracı, sadece yerel yönetimlerin güçlendirilmesi sloganıdır…
Merkezi yönetimin zaafa uğratılmasının gerektiği açıklıkla söylenemediği için, bu noktaya gelinip, fren yapılmaktadır...
Sözün bundan ötesine geçilmemektedir.
Ama bizler, sözün tamamını, bu son derece tehlikeli emperyalist propaganda unsurunun bütününü ortaya koymak ve halka anlatmakla kendimizi yükümlü tutuyoruz.
Hayır, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü ve tam bağımsızlığını savunan güçler, merkezi yönetimin zaafa uğratılmasına izin vermeyeceklerdir. Demokrasinin gelişmesi, Devletin gücünün zayıflatılması anlamına gelmez; gelemez…
Demokrasi, ancak Devlet yönetiminde halk iradesinin tam olarak egemen kılınması, kişisel hak ve özgürlüklerin garanti altına alınması ve hukuk devletinin bütün unsurları ile hayata geçirilmesi ile geliştirilebilir…