Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

19 Ekim '08

 
Kategori
Siyaset
 

Yeryüzünün Lanetlileri (3)

Yeryüzünün Lanetlileri (3)
 

algerijnen, resimsakla.com


Kulaklarında hücredeki mahkumun sözleri çınlayıp duruyordu:

''Bu topraklar nereden sizin topraklarınız oluyor?''

Doktor Fanon o gün ve sonraki günlerini işte bu sorunun cevabını aramakla geçirdi. Gerçekten, nasıl oluyor da Afrika kıtasındaki Cezayir toprakları, binlerce mil ötedeki Fransanın toprağı oluyordu? Ya kendi ülkesi Dominik? Nasıl da kanmıştı bunca zaman bu yalanlara! Ya, esmer tenli Dominiklilerin soyunun sarı saçlı, mavi gözlü Gallerden geldiği zırvası? Bütün bunlara inanmış, daha doğrusu inandırılmıştı.

Nöbetçi olduğu gecelerde ya bodrumdaki hücreye iniyor ya da hücredeki direnişçiyi odasına getirtiyor, onunla sabahlara kadar konuşuyordu. Fanon git gide hem Fransanın nasıl bir sömürgeci devlet olduğunu, hem de sömürgeciliğin gerçek yüzünü görüyor, Cezayirli direnişçilere sempatiyle bakmaya başlıyordu. Artık ne Fransız vatandaşı olması, ne savaşta kazandığı kahramanlık madalyası umrunda değildi. Fırsat buldukça yaralı direnişçileri tedavi ediyor, onlar için birşeyler yapmaya çalışıyordu. Zamanla direnişçiler için yaptıklarını az bulan Fanon bir gün çok sıradışı bir şey yapmaya karar verdi.

Bir kaç gün sonra doktor Fanon aniden ortadan kayboldu! Artık sömürgeci bir devlete hizmet etmeyi vicdanına sığdıramamış ve Fransanın düşmanı olan, kendi topraklarının özgürlüğü için savaşan Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesine katılmıştı!

Haber bir bomba gibi patladığında Fanon çoktan dağdaki direnişçilerin yanındaydı. Hem Cezayir'de, hem Fransa'da yer yerinden oynadı. Yıllar yılı ülkelerinin sömürgeciliğinı gizleyerek arka çıkan Fransız gazeteleri dr. Fanon'u vatan haini ilan etmekte gecikmediler. Yalnız Fanon'un değil, onun hareketinden sorumlu olanların da kellesini istiyorlardı. Fanon o günden sonra yalnız savaş mağduru insanları tedavi etmekle kalmadı. Sömürgeciliğin içyüzünü deşifre ettiği makale ve kitapları ile bütün sömürge ülkelerinin halklarına sömürgecilere karşı savaşmayı öğretti. Bunu ömrünün sonuna dek sürdürdü.

Yalan mızraklarının çuvala rahatça sığdığı zamanlar geçmişti artık. Fransaya karşı bağımsızlık savaşını geliştiren devrimci örgütün devamı niteliğinde olan FLN (Ulusal Kurtuluş Cephesi) giderek güç kazandı ve büyük bir ayaklanma başlattı.Bu ayaklanma giderek Avrupalılara yönelik bir kıyıma dönüştü. Fransa bunu fırsat bilerek FNL'nin etkisini kırmak için 50 bin kişilik yeni bir ordu daha gönderdi Cezayir'e. Ama bu tam tersine, daha önce bağımsızlık savaşı için silahlı mücadeleye karşı çıkan Cezayirlilerin de  FLN'ye katılmasına neden oldu. Ülke yeniden işkenceler ve idamlarla sarsıldı.

Bütün bunlar sonunda Fransada büyük bir bunalıma yol açtı. Başını büyük düşünür J.P.Sartre'ın çektiği bir çok aydın bu ayıba daha fazla ortak olmayıp Fransız devletine karşı sokak gösterileri başlattı.

Şu satırlar Sartre'ın bir başka özgürlük savaşçısı Henri Alleg'in Sorgu adlı kitabına yazdığı sunuş yazısından:

'' 1958 yılı ve bugün Cezayir'de halka sürekli işkence yapılıyor. Bunu validen köylüye kadar herkes biliyor, ama hiç kimse bu konuda konuşamıyor. Saf değiliz, iğrençiz!.. Herkes işkenceleri duydu. Tirajı düşük ama dürüst gazeteler tanıkların anlattıklarını yayınladılar. Toplumun ormanı içinde herşey yitiyor ya da körleşiyor.''

Aydınlar herşeyi göze alıp sokaklarda gazete ve broşürler dağıttılar. İlk ciddi tavır Paris Üniversitesi Rektöründen geldi. Bir sabah okula geldi ve bir kağıda:

'' Dünya halklarına özgürlük ve bağımsızlık fikrini aşılayan Fransa'nın, başka bir ulusu sömürgeleştirmesini protesto ediyor, rektörlük görevimden istifa ediyorum.'' diye yazdı.

Yaşlı rektör daha üniversitenin kapısından çıkmadan haber bütün Parise yayılmıştı bile. Bu haber de Fransayı derinden etkiledi. Kesintisiz gerilla savaşları ve şiddet eğilimleri ile sürdürülen bağımsızlık savaşının bu inanılmaz direnişi karşısında artık tutunamayan ve uluslararası baskı ile de karşılaşan Fransa 1830 yılından beri sömürgeleştirdiği Cezayirlilerle tam 132 yıl sonra 1962' de anlaşma masasına oturmak zorunda kaldı.

Bunun üzerine Fransız okullarında yıllar yılı yalana alıştırılmış Fransız milliyetçileri çeşitli olaylar çıkardılar. Sonunda zevahiri kurtarmak amacıyla eski savaş kahramanı emekli general De Gaulle'ü Cumhurbaşkanı yaptılar. Ona bile tahammül edemeyen Fransız Özel Kuvvetleri De Gaulle'e 3 kez suikast tertipledi. Bunlardan kıl payı kurtulan De Gaulle'ün öncülüğünde Fransız ordusu Cezayirden çekilmeye başladı.

Cezayirde yapılan referandumda halk ezici bir çoğunlukla kendi kaderini belirleme yönünde oy kullandı ve 3 temmuz 1962 de Cezayir Halk Cemahiriyesi bütün dünyaya bağımsızlığını ilan etti.

Bu yazı dizisini gerçek bir öykü ile bitiriyorum:

Yer Habeşistan. 1. Dünya savaşı yılları. Addis-Ababa'nın en büyük camiisinin önündeki meydandayız. Meydan yoksul dilencilerle, ayakkabı boyacıları ve işportacılar ile dolu.

Bir de parlak düğmeli, ütülü ve çok şık üniformalarının içinde gururla dolaşan İtalyan askerler ve subayları var.

Körüklü deri çizmesini boyatan bir subay, caka satarak, o sırada yanından geçmekte olan yaşlı bir dilenciye para verir. Yaşlı dilenci merakla sorar:

'' Nereden geldiniz siz? ''

Subay cevap verir:

'' Taa, İtalyadan!''

'' O kadar uzaktan buraya niye geldinizki? ''

Subay göğsünü kabartarak yüksek bir sesle haykırır:

'' İtalyanın şerefi için! ''

Yaşlı dilenci üzüntüyle cevap verir:

'' Vah, vah, vah! Demek, hiç şerefiniz kalmamıştı ha? ''

Taner Yılmaz, 19 Ekim 2008

 
Toplam blog
: 36
: 7030
Kayıt tarihi
: 12.12.07
 
 

Elazığ'ın, şimdiki adı Alacakaya olan, ama eskiden küçük bir madenci kasabasında; Güleman'da doğd..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara