- Kategori
- Gündelik Yaşam
Yeşil gözlü, mor farlı, ruj allıklı doğal sarışın…

Ulus olarak bizi diğer uluslardan ayırdığını her fırsatta dile getirdiğimiz ‘İnsani duygularımızın yoğunluğu!’ konusunu, arkadaş sohbetlerinde, hiç olmazsa bir kez bile konuşmayanımız yoktur.
Radyolarda, küçük kasabaların belediye anons sistemlerinde hatta bazı bölgelerde cami hopörlörlerinden çevreye yayılan “ kanamalı bir hasta için çok acele 0 grubu Rh pozitif kana ihtiyaç vardır. Kan vermek isteyenlerin feşmekan hastanesine başvurmaları rica olunur” ilanının ardından günün hangi saati olursa olsun kanı grubu tutanlar adeta akın ederler(di) verilen adrese..
Küçük kasabalarda bu özellik halen var olsa da , nüfusu yoğunlaşan ilçe ve illerde bu özelliğimizi yitirir olduk. Kimsenin bu ilanları iplediği yok!
Neden acaba?
Nedeni çok basit!..
Son birkaç yıldır mantar gibi çoğalan özel hastanelerin konuya yaklaşımları..
İşte size başımdan geçen trajikomik kan ver(eme)me öyküm..
Belediye Anons sisteminden duydum kan grubuma gereksinim duyan bir hasta olduğunu. İşimi bırakıp yaklaşık 4 kilometre mesafedeki hastaneye gittim.
Fazla kalabalık olmayan giriş katında, hepsi birbirinden alımlı genç hanımların bulunduğu bankoya yürürken ‘ Braveheart’ Mel Gibson edasındayım; az sonra Kemal Sunal ‘şaban’lığını yaşayacağımı bilmeden…
-İyi günler.. İlan üzerine geldim. Sıfır rh pozitif’im. Banko’da bulunan yeşil gözlü, mor farlı, ruj allıklı doğal sarışın “Pardon?” sözcüğünü soru kipi ile sorunca , hemen yanda bulunan 107 ekran plazma Tv’deki İbrahim Tatlıses’in Türk mutfağına kattığı büyük hizmet “balık kavurması!”nın türküsü çalıyor. ‘melekem kavur balıkları…’ türküsünden dolayı duyamadığını düşünüp biraz daha yüksek sesle
- İyi günler.. İlan üzerine geldim. Sıfır rh pozitif’im…
Banko’da bulunan yeşil gözlü, mor farlı, ruj allıklı doğal sarışın
- Niye bağırıyorsunuz beyefendi, sağır değiliz herhalde.. Alla alla yafuuu dediğinde
“Sabır oğlum sabır” dedi içimdeki ses.. Ama nereye kadar?
Hoppalaaa.. Nektar iriliğindeki göğüslerini yarma Şeftali iriliğinde göstersin diye pamukla beslediği her halinden belli olan yeşil gözlü, mor farlı, ruj allıklı doğal sarışın bankodan çıktı gidiyor.
Hem de “ Kız Aysel baksana şu beyfendiye” diyerek ..
“ sabır çocuğum, diyorum içimdeki ‘ Braveheart’ a... Ve ekliyorum “ Bak, bu sarışın değil” İkinci yeni yetme, genç kız ile kadınlık arasında sıkışıp kalmış zavallı zamanesine dönüyorum; telefon ile konuştuğunu fark etmeden yineliyorum
- İyi günler.. İlan üzerine geldim. Sıfır rh pozitif’im…
Kendime de kızıyorum. İç sesim yine iş başı yapıyor “ Ulan papağan gibisin aynı şeyleri tekrarlayıp durmasana..” -
"Bir dakika…" diyor, “görüyorsunuz ki telefon ile konuşuyorum.”
“Afedersiniz” dememden güç alarak telefonda konuştuğu kişiye
“ Ay şekerim kimsede saygı kalmadı. Nereye gidiyor bu ülke böyle? Seninle konuştuğumu gördüğü halde adam başıma dikilmiş bişeyler soruyor.. Sanki biz burada devlet memuruyuz. Dantel örüp, bugün git yarın gel diyoruz. Off şekerim yaa Nilgün de gitti. Başımdaki ihtiyara sinirlendi galiba”
İşte ne beyefendilik, ne nezaket ne de hastanede olduğumun bilincinin kalmadığı an ‘Bam teli’min 'tııınnnnnnnn' diye ses çıkararak koptuğu an..
Emniyet Amirliği’nin asayiş bürosunda Ali Gülcü, ellerimdeki saçları temizlerken kendime geldim.
-Niye karakola geldik? Diye sorduğumda Ali’nin yüz ifadesini görmeliydiniz?
Sonra ne mi oldu?
Banko’da bulunan yeşil gözlü, mor farlı, ruj allıklı doğal sarışın ile saç tutamları Ali tarafından ellirimden temizlenen genç kızlık ile kadınlık arasına sıkışmış bayan artık o bankonun arkasında değiller…
Kan aranan hasta mı?
Umarım ameliyat masasında kalmamıştır…