Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ocak '13

 
Kategori
Deneme
 

Yeter ki dik tut sen, başını. yeter ki dik tut sen, omurganı.

Yeter ki dik tut sen, başını. yeter ki dik tut sen, omurganı.
 

Eğme başını ey güzel at! Güzel günler yakın çünkü. Senin için, benim için, hepimiz için. Eğme başını, sen şahlanmana bak!


Evet güzel arkadaşım!... Sana söylüyorum. Baskı altında direnebiliyorsan, kimse, yere getiremez sırtını... Baskı yapanlara karşı, dimdikse başın... Korku bilmiyorsa yüreğin... Emin ol ki, girdiğin savaşı, sen kazanacaksın.

Bir insanın, bir adamın gerçekten sağlam, gerçekten karekterli bir adam olup olmadığını önemsiyor, merak ediyorsan, pusulan, adamın, baskı altında sergilediği tavırlar olsun.

Güneşli havalarda esip, gürleyip, azıcık yağmur damlası değse yere, şöyle hafiften şiddetlenen bir rüzgar, gelse tenine; geri geri basıyorsa adam, basın tekmeyi adamın en uygun gördüğünüz yerine. Boşverin gitsin, adamın öylesine...

Bir adam, başı azıcık dara düştüğünde, ayağı, ilk taşa takıldığında, uzlaşmanın, anlaşmanın yollarını aramaya başlıyorsa, yine o aynı adam, en ihtiyacınız olduğu anda, bırakabilir sizi bir başınıza. Haberiniz olsun isterim.

Bir adamın ne kadar adam, bir insanın ne kadar insan olduğunu anlamak, bence dünyanın en kolay işi...

O adam ki, inandığı değerler için, uğruna savaştığı birçok şeyi bile kaybedebilecek kadar riske girebiliyor; ama doğrularına, her ne hal olursa olsun, sahip çıkabiliyorsa, henüz tam olarak olmamış olsa da, en azından, sonuna kadar iyi niyetli olandır o. Bu söylediğim, böyle biline...

O adam ki, rüzgar nereden eserse, oraya doğru eğer, büker, hatta yetinmez, yamultursa kendini... Belki her devrin geçer akçesidir kendisi... Ama... Çoktan uçup gitmiştir yüreği... çoktan satılmıştır kalemi... Çoktan kırılmış, dökülmüş, harcanıp gitmiştir değeri... Unutulalı, çok olmuştur kelamı... O adama, geçmiş olsun canım! Benden selam söyleyin!

Peki bunların hepsi ne içindi?

Hepi topu, iki tas fazladan çorba içebilmek, kiminin ekmeğine, kiminin yağına, kiminin  tuzuna musallat olmak, kiminin onuruna, kiminin alın terine kara çalmak, alın teri dökmeden hazıra konabilmek içindi.

Öyle değil mi? Allah aşkına doğruyu söyleyin şimdi.

Değer mi? İnsanlık bu kadar öldü mü?

Tamam... Kabül... Devir, haklı olanın değil, güçlü olanın devri... Tamam, kabül de...

İnsanın başını dik tutabilmesi için, çokça onura, bir o kadar da cesarete ihtiyacı var. Başka neye gerek var? Sorarım size, Allah aşkına! Duyup da sesimi, bi' cevap yetiştireniniz olma mı?

Devir mazlumun değil, zalimin devri gibi gözükse de...

Başı dik olana, gidecek daha çooook yol, yiyecek daha çooook ekmek var. Üstelik, sayısız nimetler, kapında bekler. Sen hiç üzme o tatlı canını. Yaradan gönderir sana nasıl olsa; kısmetini...

Yeter ki, dik tut sen, başını. Yeter ki dik tut sen, omurganı... Güzel günler yakın, belki yarın, belki yarından da yakın...

Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..