Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '16

 
Kategori
Öykü
 

Yetim kalan dostluk

Yetim kalan dostluk
 

Gerçek dost ilk gözyaşını gören, ikincisini yakalayan ve üçüncüsünü durdurandır.


Bir nefeste inivermişti merdivenleri, zihni adeta bir film şeridi gibi yaşadığı onca anıyı nasıl da hızla geçiriyordu gözünün önünden. Bir an tökezler gibi oldu bu anı trafiğine lakin ayakları kendi kendine gidiyor uçuyor gibiydi. Sevinç böyle bir şey olsa gerek diye sonradan düşünecekti, o an kendisinden haberi yoktu...
 
Kahveler pişmiş yavaş yavaş servise geliyordu Gülse, kahveleri koydu ve o da katıldı muhabbete. Kaç kişi olduklarını kahveyi yapandan başkası düşünmemiş, herkes kahvelerini yudumluyor lokumları ile afiyete varıyorlardı. Sonra erteledikleri gerçekler dillerinin ucuna geldi. Yasemin yurt dışına gidecekti, buna ailesi mecbur bırakmıştı. Tüm düzeni alt üst olacaktı ama dinleyen yoktu. Gergindi. Aralarında en çok da Betül üzülüyordu çünkü son zamanlarda birlikte çokça fazla vakit geçirmiş ve eskisine nazaran bir hayli yakın olmuşlardı. Birbirlerinden ayrı kalmak onlara koyuyordu. Hande zaten kariyeri için onların yanından daha önce ayrılmış, olaylara uzaktan üzülmekle yetiniyordu. Seda, Şura ve Gülse sessizliklerini koruyorlardı. Ne de olsa Yasemin ve Betül onlardan yaşça büyüktü.  Teselli etmekten başka ne gelirdi ki elden.. Gülse girdi araya, "o Zaman bu hafta sonu deli gibi eğleniyoruz!" Hepsinin yapacak işleri vardı ancak Yasemin için ertelemeye ya da işlerini kısıtlı zamana sıkıştırmaya değerdi. Kahveleri yudumlamaya devam ettiler konu dağıldı gitti. En azında görünürde...
 
Hafta sonu Yasemin'in telefonu ısrarla çalıyordu. Annesi eşyalarını toplamasını hafta içi yola çıkacağını söyleyip duruyordu. Dönünce toplardı. Sanki neyi vardı ki haftasonunu dolduracak kadar! "Tamam anne dönünce toplarım ne var bunda zaten son günlerimiz bırak da kızlarla birlikte olayım! " sesi yükseliyordu... Betül odanın kapısını usulca açtı; Yasemin annesi ile arkadaş gibiydi, onu daha önce hiç bu kadar öfkeli görmemişti. Önce arkadaşını sakinleştirmek istedi. Sonra Yasemin'in öfkesinden o da nasibini aldı ve vurdu kapıyı çıktı.Telefonu kapatınca Yasemin, Betül'ü Geri döner diye bekledi ama dönmedi. Kendisi de gurur yaptı. Anlamsızca... Oturdu ağladı, sinirle eşyalarını topladı, dağıttı, yeniden topladı.. Bi kaç şey kırdı. Duvarlara bağırdı. Tekrar ağladı.. Çöktü bir köşeye ve saate baktı.. 3 saat geçmiş telefonuna bildirim gelmiş; Betül, planladıkları gibi iki arkadaşını da alıp Bebek sahile inmişti.. İçi yandı, öfkelendi. Bunu hak etmemişti. En azından o böyle düşünüyordu çünkü annesine, arkadaşları ile birlikte olamadığından öfkelenmişti. Zamansız ayrılık onu yıpratmıştı. Bıraktı ağlamayı. Topladı kendini, arkadaşını aradı. Yarın bu iş bitecekti; " sabah gel, beni al!" Dedi ve kapattı daha fazla konuşmadan. 
Nihayet dönüş vakti gelmiş, Betül yüzünde ki hüznü savurmuş Mutlu bir şekilde dönmüştü. Hiç konuşmadılar. Yataklarına girdi ikisinde.. Aralarında sadece bir komidin vardı. Ancak o mesafe hiç bu kadar aşılmaz olmamıştı. Söze Yasemin başladı; özür diledi. Betül, başta yumuşaktı ama nedense sonra eskisi gibi olmadığını farkettirdi ve hayatının en acı anını yaşattı Yasemin'e. Bitmişti arkadaşlıkları.. Üstü kapalı bunu söylemişti. Pişmanlıktan boğulacak gibi oldu ve zorla uyumaya çalıştı Yasemin. Ertesi gün kimseye görünmeden çıkıp gitti. Sanki bir yabancı gibi...
 
Yasemin gittiğinde her şeye uzaktan da olsa devam etmek için çok zorlamıştı kendini ama Betül'ü dolduran, dost bildiği düşmanı varmış... Sedef o gün orada bile değildi ancak nasıl olduysa Betül'e Yasemin'i yalancı gibi anlatmış, zaten pamuk ipliğinde ki arkadaşlık da kopmuştu. Sedef ile Yasemin de iyi Arkadaşlardı. Üçü bu yüzden birlikte yaşıyordu. Bu kadar nefret ettirecek ne yaşatmıştı onlara? Yoksa başından beri hiç sevilmemiş miydi? Hayatının en zor yılını geçirdi.. Gözyaşları hiç dinmedi. Mesajlarını, fotoğraflarını, sevdikleri şarkıları... Her gün tekrar tekrar kendine eziyet için alet ediyordu. Öyle ya da böyle geçti o yıl. Döndüğünde önce bir kaç ay yalnız yaşadı. Kabus gibiydi. Onların, özellikle de Betül ve Hande'nin eksikliğini çekiyordu. Daha fazla duramadı o bölgeyi terk edip ailesi ile birlikte yaşamaya başladı. 
 
Hande bu süreçte oradaki kariyerini tamamlamış memlekete dönmüştü. Betül de okulu bırakmış memleketine dönmüş, orada okumaya devam ediyordu. Her şey değişmişti. Hande ile her şey normaldi, konuşuyor aynı şehire denk geldiklerinde buluşuyorlardı. Betül ile de bir şekilde tekrar iletişime geçmişlerdi. İki yabancı gibi, sanki onca yıllık anı yok gibi.. Yasemin'in içinde kalan en kötü şey ise sıkı sıkı sarılıp veda edememişti dostuna. Bir hiç gibi çıkıp gitmişti. Oysa Betül onun canıydı. Hande gibi... Üniversiteden kazanıdığı nadir insanlardı..
 
Son basamağı da inince hafif bi duraksadı asansörü kullanmayı akıl edememişti; "Sevinç böyle bir şey olsa gerek."diye geçirdi içinden ve sonra saatine baktı. Uçağı kaçırmamıştı. Yeni iniş yapıyordu. Betül'ün bundan elbette haberi yoktu. İstanbul'a döndüğünü gizlememiş ama Yasemin'in karşılamaya gelebilecek olma ihtimalini de hiç düşünmemişti. Yasemin Sonunda hak ettiği vedayı yaşayacaktı. Anıların hatırına buna değerdi. Olabilecek her şeyi göze alıp düşmüştü yola. Ya sarılacaktı sımsıkı dostuna ya da iki yabancı gibi noktası koyulacaktı; yıllar önce mutluluklarını ağırlayan eski odalarında üstün körü konuşulan dostluğa...  
 
Toplam blog
: 35
: 225
Kayıt tarihi
: 21.05.11
 
 

Henüz hayatının "öğrenme" aşamasında olmakla birlikte  yıllardır yazmak ve yazdıklarımı paylaşmak..