Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '10

 
Kategori
Siyaset
 

Yiğit lakabıyla anılır derler ya...

Yiğit lakabıyla anılır derler ya...
 

İnsanlar vardır, kimsenin yapamadığı işler başarmışlardır. İnsanlar vardır, çoğu kimsede olmayan özelliklerle donatılmışlardır. İnsanlar vardır, kendilerinden beklenmeyecek başarılar ortaya koymuşlardır. İnsanlar vardır, sahip oldukları bu “yiğit”likleriyle tanınırlar. Hani yiğit lakabıyla anılır derler ya…

Fenerbahçeli bir Mustafa vardı bir zamanlar, futbolcu… Gençler bilmezler tabii onu. Kısacık boylu biriydi, “futbolcu” olamayacak kadar. Ama o sahada klasını konuştururdu. Bir röveşata yapardı inanamazdınız. O küçücük boyuyla büyük işler başarınca, ona “Mikro” lakabı takılmıştı.

Siz de zihninizi birazcık yorarsanız, çevrenizde böyle yaptıklarından dolayı kendisine lakap takılmış, sonra onunla özdeşleşerek meşhur olmuş insanları hatırlayabilirsiniz.

*****

“Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür” diye bir söz vardır. Doğrudur. Özellikle bizim Türk milleti hafızasına çok güvenir, not tutmaz, yazılı belge düzenlemez, sonra da unutup aklında kalanların doğru olduğu varsayımıyla iddialarda bulunur.

Dünkü gazetelerde Kılıçdaroğlu’nun adaylığıyla Ecevit arasında bağlantı kuranlar, “Karaoğlan” lakabıyla meşhur Ecevit gibi, “Gandi” Kemal’in de CHP’nin başına geçip büyük işler başaracağından söz ediyorlardı. Bülent Ecevit, Genel Başkan seçildiğinde henüz “Karaoğlan” değildi. Yani Karaoğlan olduğu için başkan seçilmedi, Karaoğlan olduğu için başarılı olmadı.

Gandi Kemal’in nasıl “Gandi” olduğu konusunu ise henüz ben anlayabilmiş değilim. Eğer bu lakap sadece gözlüklü yüzünün ona benzemesinden kaynaklanıyorsa, -ki başka somut bir neden de görünmüyor- bu tür lakaplar daha çok alay edilmek için kullanılır.

Necip Türk Basın’ın kaç gündür dört taraftan estirdiği “Gandi” rüzgarı, sadece bu fiziksel benzerlikle sınırlıysa, Kılıçdaroğlu balonunun ömrü pek uzun olmaz sanırım.

*****

İster CHP’li olun ister başka partili, siz Kılıçdaroğlu’ndan bugüne kadar iç ve dış politika ile ilgili bir yöntem işittiniz mi? CHP’nin başına geldiğinde hangi sorunu nasıl çözeceğine dair bir öneri duydunuz mu? Baykal’ın başarısız, ya da yetersiz kaldığı konularda farklı bir fikir öne sürdüğünü gördünüz mü? Hayır…

Gerçi bunları zaten göremezdiniz de duyamazdınız da… Çünkü CHP’de –hadi açık konuşalım diğer partilerde de– genel başkana rağmen kimse değişik fikir öne süremez. Hatırlarsanız İstanbul Belediye Başkanı adayı olduğunda sayın Baykal, Kılıçdaroğlu’na mitingde konuşma hakkı bile vermemiş, sadece seyircileri selamlamasıyla yetindirmişti.

Fakat derler ya adam olacak çocuk her şeyinden belli olur, sayın Kılıçdaroğlu’nun iyi bir genel başkan, ya da Baykal’dan daha başarılı olacağını gösterecek bir gelişme de olmadı.

Bir televizyon tartışmasında sakin tavrıyla sadece karşısındakini sinirlendireek ünlenen Kılıçdaroğlu, yenilik arayışındaki CHP’liler için birdenbire bir umut oluverdi. “Yolsuzlukların üstesinden gelmek vaadiyle iktidara gelen Ak Partinin de yolsuzlukları olduğu” iddiası da bunda büyük pay sahibiydi.

Kılıçdaroğlu Belediye Başkanlığı seçimleri sürecinde hep koltuğunun altında dosyalarla dolaştı. İnsanlar da bu dosyalarda ne var merakıyla onu bir hayli takip ettiler. Sonuçta “Sol”un tek adayla katıldığı İstanbul’da CHP’nin oyları tırmanınca Kılıçdaroğlu adı biraz daha öne çıktı.

Peki ne oldu o dosyalar, şimdi neredeler, yargıya intikal ettirildiler mi dersiniz? Eğer böyle bir girişim olmadıysa, bu dosyaların içi boş muydu yoksa?

*****

Belediye Başkanlığı adaylığı sırasında ilgi gören Kılıçdaroğlu’nu, fırsattan istifade bazı partililer CHP’nin başında görmek istedikleri gibi bir şeyler mırıldanmaya başladılar ama, bu imkânsız denecek kadar zor bir işti.

Delegeleri avucunun içine alan Baykal’a karşı aday olabilmek öyle kolay değildi. Bir önceki kurultayda ciddi ciddi bu işe soyunan Haluk Koç’u hatırlıyorsunuzdur belki… Partiye genel başkan adayı olabilmek için öyle “ben adayım” demek yetmiyor. Bilmem kaç yüz delegenin sizi teklif etmesi gerekiyor. Tabii ki Haluk Koç böyle bir teklifle karşılaşamadı; dolayısıyla genel başkan seçilmeyi bırakın aday bile olamadı.

Kılıçdaroğlu bunları bildiği için, etraftan kendisine böyle teklifler geldikçe, kızarıp bozararak ”ben aday değilim” diyebildi sadece….

Gel zaman git zaman devran döndü, Baykal’ın başına bir kaset kazası gelince, herkes ne yapacağını şaşırdı. Gerçi bütün milletvekilleri “partideki her arkadaşımız bu görevi yapacak kapasitedir” falan şeklinde vecizeler söyleseler de, kimse çıkıp “ben adayım” diyemedi.

Sonunda Kılıçdaroğlu’nu birileri öne itiverdiler.

Şu anda genel başkan olması kesin gibi. Şimdilik buna bir engel görünmüyor. Ama bu kendisini sağladığı bir başarı olmadığı gibi, genel başkan olarak başarılı olacağının da bir kanıtı değil.

*****

Peki Kılıçdaroğlu başarılı olabilir mi?

Bu sorunun cevabı biraz da başarıdan ne anladığınıza bağlı.

Eğer başarı CHP oylarının birkaç puan artmasıysa, bu mümkün olabilir. Kurulduğu günden beri hiç seçim kazanamamış bir partinin genel başkanı değişirse, partililerin yeni bir heyecana kapılması doğaldır değil mi?

Bu yüzden değişimin sonucu olarak uzun yıllardır yeni bir yüzle karşılaşan insanların oylarında bir kıpırdanma olmasını yadırgamamak lazım. Ama bu umut ne kadar sürer bilemem.

Kılıçdaroğlunun Dersimli bir Kürt ve Alevi olması beni ilgilendirmiyor. Daha doğrusu böyle olması, yani bir partinin böyle bir kişiyi lider seçmesi sevindirici. Fakat salt bu özellikler başarı için yeterli değil.

Gerçi ilk bakışta düz mantıkla Alevi ve Kürt oylarının da CHP’ye akmasıyla partinin çok büyük bir çıkış yakalayacağı gibi bir varsayım düşünülebilir. Ama bu gibi hesapların bizim ülkemizde bir türlü tutmadığını bilirsiniz.

Kılıçdaroğlu, bürokrat kökenli bir milletvekili. Statükocu bir yapısı var. Yenilikçi, açılımcı olsaydı, zaten emekli oluncaya kadar memurluk işkencesine dayanamaz kendine yeni bir yol bulurdu. Parti içinde de yıllardır edindiği tecrübe, birikim hep bu yönde…

Yeniliğe kapalı, değişime kapalı, sadece iktidarı tenkit etmek, yapılan her şeye karşı çıkmak, salt muhalefet için muhalefet yapmak stratejisiyle bütünleşmiş bir siyaset anlayışı.

Bunun en açık iki örneğini versem yeter.

Biri Avrupa Birliği… Uzun yıllardır Avrupa Birliği’ne muhafazakâr kaygılarla sağ partilerin karşı çıkmasını eleştiren CHP, Ak Parti’nin Avrupa Birliği girişimleri karşısında sırf onun zıddı hareket edebilmek için, AB karşıtı bir tavır sergileyebilmiştir.

Yine 12 Eylül’de kapatılan CHP, 1982 Anayasası’nı hep yetersiz bulmasına rağmen, Ak Parti’nin yaptığı Anayasa değişikliklerine, sırf Ak Parti yapıyor diye destek olmamış, hatta köstek olmak için elinden geleni yapmış, bunu başaramayınca da soluğu Anayasa Mahkemesi’nde almıştır.

Sayın Kılıçdaroğlu aynı statükocu yapıyı devam ettirecekse, CHP’nin dünden nasıl bir farkı olacaktır? Yok, farklı bir yol çizilecekse, Kılıçdaroğlu bunu nasıl başaracaktır?

*****

Bu yazının amacı Kılıçdaroğlu’nu ne peşin peşin başarılı, ne de başarısız ilan etmektir. Bunu zaten bilmek mümkün değildir. Ben sadece Basın’ın rüzgarıyla şişen yelkenlerin bu gemiyi nereye, ne kadar ve nasıl götüreceğini, biraz daha mantıklı düşünceyle irdelemek istedim.

Genellikle tahmin diye ortaya attıklarımız, olmasını ya da olmamasını istediğimiz şeylerdir. Halbuki nelerin olabileceğini, ya da olamayacağını bilirsek, hayal kırıklığına uğramaktan da kurtuluruz.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..