Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yıkılmış kent'te iki kişilik akşam yemeği !

Yıkılmış kent'te iki kişilik akşam yemeği !
 

Sevmek... Sevmek dünya'nın en güzel duygusudur. Heleki o insan seninde hislerine karşılık veriyor ve senin yanıbaşında ise bu daha bir başkalaşıyor.Kısa zaman'da alışıyor insan ona, birlikte vakit geçirmeye, birlikte gece gezmelerine, birlikte karşılıklı yemek yemeye, doya doya eğlenmeye...
Hiç kimseye değer vermediğin kadar ona veriyorsun değeri ve oda sana aynı değeri veriyor zannediyorsun... seni en çok seveni kırıyorsun belki onun için , belki bilmeyerek ama ona güvenerek...

Ve Zaman su gibi geçip gider onunla neler yaşadığını anlamıyorsun...

Şehir şehir dolaşıp tatil yapıyorsunuz şehirin O gürültüsünden kaçmak için yalnız kalabilmak için... Hayatta hiç eğlenmediğin kadar eğleniyorsun onunla.Çünkü sevdiğin insanın senin yanında olması kadar güzel bir duygu olamaz hayatta. Onunla gelir çocukluğun, onunla hatırlarsın tekrardan çocukluk yanlarını.O senin baştan aşağıya değiştirmiştir huylarını ve davranışlarını... Hiçbirşeyi hatırlayamazsın onun yanında, unutturur sana aklında ki kötü düşüneleri.Kendine odaklatır sadece... Seni düşüneni bile düşünmez olursun o yanındayken.Hep yanında kalıcak zannedersin...

İki kişilik akşam yemeklerine gidersiniz. Deniz yanıbaşında, bir masa üzerinde çiçek desenli bardaklar, tabakların üzerinde insanın içine huzur işleyen desenler ve pırıl pırıl parlayan çatal bıçaklar, masa'nın üzerinde güller'in koparılmış yaprakları serpilmiş, ve tabiki Aşk'ın simgesi olan çiçekler bir vazo'nun içine konulmuş. Baştan aşağıya hazır masa, peki ya siz ?, siz hazırmısınız bu aşk'a ? Fon'da sakin bir fransız müziği.Bir eksiklik var masa'da ama ne ?kısa bir süre sonra hatırlanıyor eksiklik, getiriliyor baş köşeye bir şarap.Kadehlere koyulup içilmeye başlıyor yudum yudum.... Bir ışık vuruyor yüzüne aniden, güneş yavaş yavaş batmaya başlıyor.Deniz daha'da dalgalanıyor, ve deniz'in sesi müziğin sesini geçmeyi başarıyor. Gün tam anlamıyla batıyor... Yemekler yeniliyor, masa'da huzur, mutluluk hakim oluyor, kahkalar atılıyor olmadık şeylere, ve birden durgunlaşılıyor.gözgöze geliyorsunuz dakikalrca hiç ayırmıyorsunuz gözlerinizi birbirinizden. Sadece ' seni seviyorum' diyorsun içinden, kalkıp sarılmak istiyorsun, ellerini tutuyorsun sımsıkı.Gözlerin doluyor, aklında seni sevenler yok karşındaki esir almıştır aklını...

Ve bir sabah onu yanında göremezsin, bitmiştir bu aşk. Ayrılık kaplamıştır bedenini. Acı vardır kalbinin en derinliklerinde. Etraftan gelen birkaç cümledir seni teselli eden. Mutlu gibi gözüksende, yüzün gülsede hep, o gülümseme 'acı'gülümsemeden başka hiçbirşey değildir....

Bir telaşla çıkıp evden, en son gittiğin yere bakarsın. Mimoza gümüşlük... Akşam'dan kalma birşey varmı diye. Aynı masa'ya oturursun, .Deniz yine yanıbaşında, bir masa üzerinde çiçek desenli bardaklar, tabaklar ve pırıl pırıl parlayan çatal bıçaklar, masa'nın üzerinde güller'in koparılmış yaprakları serpilmiş yine. Ama huzur ve mutluluk yok ! dün akşam'ki Aşk'ta yok etrafta, o zaman burda durmanında hiç anlamı yok ! Gitmeli buralardan, eğer kalırsan anılarla yaşayamazsın, nefes aldırmaz sana.en azından gidersen, anıların peşinden gelmez... Bu gece burada ki son akşam'ın.Tekrar eve gidiyorsun, bavulunu topluyorsun. Üzerine temiz bir takım elbise giyiyorsun, çıkıyorsun yola elinde bavulun ve yol'dan bir demet papatya alıyorsun.Yine gümüşlük'e geliyorsun ve yine aynı masa... Önce bavulu'nu yere koyuyorsun, sandalye'ye karşı eğilip çiçekleri uzatıyorsun, onun hayaline doğru. Oturuyorsun yerine, veda konuşmasını yapıyorsun, mumları yakıyorsun ve mumlar eriyene kadar oturuyorsun son kez gümüşlüğün havasını çekiyorsun içine. Ve artık onun hayalide gidiyordur karşı sandalyeden.Ve artık yıkılmış bir ken'te iki kişilik akşam yemeklerinde tek başına kalıyorsun.Bundan sonra iki kişilik akşam yemekleri yok, artık hiç birşey yok, herşey anlamsız.Gitme vakti geliyor. Mumlar sönüyor, yalnızlıklar çoğalıyor. Bavulunuda alıp gidiyorsun buralardan bir daha hiç gelmemek üzere...

 
Toplam blog
: 11
: 1004
Kayıt tarihi
: 03.06.10
 
 

Elime kağıdı kalemi aldığımda herşey bambaşkaydı benim için, hayal kırıklığı, hayatın verdiği yıkıkl..