Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Haziran '07

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Yıldız Dağları

Yıldız Dağları
 

20 Haziran 2007 tarihli Hürriyet Gazetesinde Sayın Yalçın Bayer’in değinmiş olduğu İSKİ’ nin “Yıldız Dağları Projesi” ile ilgili olarak bu yörede yaşayan bizlerin de çok ciddi tedirginlikleri var.


Belki duymuşsunuzdur Türkiye’de yedi yıldır (GEF – 2 Projesi) olarak adlandırılan proje ile


1- İğneada Longoz Ormanları,

2- Kayseri Sultan Sazlığı,

3- Antalya Köprülü Kanyonu,

4- Artvin Camili Ormanları


Mutlak Koruma alanı olarak tespit edilmiş ve Dünya Bankasının “Hibe” olarak adlandırılan maddi yardımlarıyla bu projeler uygulamaya konulmuştur.


İSKİCİLERİN GÖZ DİKTİĞİ ISTRANCA DERELERİ


Yukarıda da belirttiğim gibi bu coğrafyada yaşayan insanlar olarak kaygılarımızdan en büyüğü de İSKİ’ nin meşhur “YILDIZ DERELERİ PROJESİ” dir.


4 kademeden oluşan bu projenin ilk iki kademesi bitirilmiş durumda. Üçüncü kademedeki 5 ve dördüncü kademedeki 2 derenin suları da İstanbul’a yönlendirildiğinde proje tamamlanmış olacak.


İSKİ bu projesiyle bölgemizde kalan üçüncü kademedeki derelerden yılda 68 Milyon metreküp, Dördüncü kademedeki derelerden de yılda 61, 7 Milyon metreküp olmak üzere takriben 130 Milyon metreküp suyu inşa edilecek baraj ve regülâtörlerle toplayıp İstanbul’a pompalamayı planlamaktadır.


Ancak üçüncü kademedeki beş dereden üçü olan Bulanıkdere, Madaradere ve Çavuşdere ile dördüncü kademedeki Balabandere 1 ve Balabandere 2 projelerindeki sular doğrudan doğruya İğneada subasar ormanlarının yani “LONGOZLARIN” su ihtiyacının tamamını sağlayan derelerdir ve abartısız bir benzetmeyle Longozların şah damarıdır. Şayet bu dereler olmasaydı Longozlar da olmazdı. (Bu arada Çok zengin bir biyoçeşitlilik arz eden Longoz ormanlarının sanayinin gelişmesi neticesinde Avrupa’da sadece Polonya’da az bir miktar kaldığını, Ülkemizde ise sadece İğneada’da mevcut olduğunu belirtmem gerekiyor)


Kış aylarındaki yağışlar ve bahar aylarında da karların erimesi ile Istrancaların yüksek tepelerinden derelerle gelen ve zengin organik maddeler içeren sular Longoz toprağını tamamıyla kaplar daha sonra suların azalmasıyla da longoz ormanları toprağına çökelir. Bu çökelme besin maddesi bakımından çok zengin olan bu suyun toprağı her yıl doğal olarak gübrelemesi anlamına gelmektedir. Bu sayede alttan genç jenerasyonun gelmesi ve Longozların çökmesi (kuruması ve yok olması) doğal olarak önlenmektedir. Yaz aylarında longozların toprağından doğal tohumlamayla ortaya çıkan genç jenerasyon yağışların azalmasıyla azalan nem oranının kaybolmasına, dik olarak gelen güneş ışınlarına bir nevi doğal perdeleme yaparak toprağa varmasını dolayısıyla kurumasını engellemektedir.


İğneada çevresindeki Longozlar Mert gölü Longozu, Saka gölü Longozu ve Erikli göl Longozu olarak anılmaktadır.


Mert Gölü Longozu 419 Hektar,

Saka Gölü Longozu 736 Hektar,

Erikli Gölü Longozu 683 Hektar.

Bu üç Longoz ormanının denizle buluştuğu yerlerde yukarıda adı geçen göller oluşmuştur. Kış aylarında fazla gelen suların bir kısmı bu göllerin şişip patlamasıyla denize akmakta ve deniz canlılarının ihtiyacı olan planktonları ve siltasyon içeriklerini körfeze boşaltarak deniz ekosistemindeki canlıların gıdalanmaları için önemli bir görevi de yerine getirmektedir.


Suların getirdiği planktonları yemeye gelen küçük balıkların peşinden büyük balıklar da gelmekte ve bu etkileşim yörede balıkçılık sektörünün oluşumunu sağlamaktadır. Daha açık bir ifadeyle bu suların İğneada körfezine akmaması yöredeki balıkçılığın da sonu anlamına gelmektedir.


Bilimsel veriler göstermiştir ki Mısırlıların Nil nehri üzerine Asuan barajını inşa etmelerinden sonraki yıllarda Akdeniz’deki balık popülâsyonunda % 40 azalma gözlemlenmiştir.


Ayrıca irili ufaklı birçok derenin getirmiş olduğu sularla oluşmuş olan ve deniz ile longozlar arasında kalan göller, longoz ormanları için adeta bir sigorta görevi üstlenmekte ve doğal bir tatlı su perdesi oluşturarak denizle hemen hemen ayni seviyede olan ormanlara alttan ve üstten tuzlu deniz suyunun alana tersine doğru deşarj olmasını önlemektedir.


Tuzlu olan deniz suyunun longoz toprağına yayılması demek bu longozlarda yaşayan 544 tür bitkinin (ki bunun 3 tanesi endemik ve 11 türü de küresel ölçüde tehlike altındadır.) 310 tür böceğin, 28 tür balığın, 46 tür memelinin, 194 tür kuşun ve 17 tür sürüngenin yaşam alanlarını kaybetmesi anlamına gelmektedir.


Devlet Su İşlerinin, İSKİ’ nin baraj projesini onaylamadığı, Trakya Üniversitesi’nin hazırladığı raporla İSKİ’ nin karşısında yer aldığı, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesinde görevli bir gurup öğretim üyesi tarafından hazırlanan raporda, longozlar dikkate alınmadan bir su hesabı yapılmasının yanlış olduğu bu havzadaki suyun miktarının İSKİCİLERİN! Hesapladıkları kadar olmadığı belirtildiği halde, zat-ı muhteremler bir türlü anlamak istemiyorlar. Vazgeçmiyorlar.


Aslında İSKİ’ cilerden önce de İstanbul’daki büyük düşünürlerin ve devlet adamlarının! Istrancalar’daki sulara sulanmalarına! Tarihi kaynaklarda da rastlamak mümkün. Bizans zamanında da, Osmanlılar zamanında da bu dağlardaki derelerden İstanbul’a su getirilmiş.


Biz yine günümüze, İSKİ’cilerin marifetlerine dönelim: 15. Nisan. 2004 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı, Edirne Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulundan aşağıdaki kararı çıkartıyorlar.


“Kırklareli ili, Demirköy İlçesi, Sivriler Köyü, Pedina Tepe mevkiindeki İSKİ tarafından İstanbul içme suyunu temin amacıyla inşa edilecek Demirköy Barajının inşaatında kullanılacak taş ihtiyacının karşılanabilmesi maksadıyla açılmak istenen taş ocağının bulunduğu alanın 2863 sayılı yasa kapsamına girmediğine karar verildi.”

(İmzalar ve mühürler.)


Daha sonraki günlerdeyse olaylar şöyle gelişiyor:


Enerji Ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Etüt ve Plan Dairesi Başkanlığı’nın, Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneğinden Sayın Asaf Ertan’ın dilekçesine 20 Ağustos 2004 tarihinde verdiği cevabı aynen şöyle


“İlgili dilekçenizde belirtilen konu, Kurumumuz görev ve yetkileri açısından incelenmiş ve aşağıdaki hususlar belirlenmiştir.


Kırklareli – Demirköy ilçesi İğneada civarındaki Longoz (su basar) ormanlarının su ihtiyacını sağlayan, Bulanık dere üzerinde kurulması planlanan Demirköy Barajı, Kurumumuzun uzun vadeli çalışma programında bulunmaktadır. Bu projenin planlama raporu hazırlanması aşamasında çevresel etki değerlendirme çalışmalarında Longoz Ormanlarının su ihtiyacı da göz önünde bulundurulacaktır.”


Bilginizi rica ederim.


Gene Müdür Yardımcısı

Longozların yapısını bütünüyle incelemeden ve bu ifadeleri kullanarak böyle bir cevap vermek çok büyük bir ilgisizlik (ya da biraz amiyane olacak ama) bir CEHALET örneği olarak karşımıza çıkmaktadır.


Ne yazıktır ki daha önceki yıllarda da, 2001’in Mayıs ayında Orman Bakanlığı APK Mevzuat Dairesi Başkanlığı 398 – 1272 sayılı işlemiyle ön izin anlamına gelebilecek bir görüş de belirtmiş bulunuyor.


Demirköy Barajı ile ilgili olarak, henüz izin işlemleri tamamlanmadan bazı yatırımlara girişildiği ve izin verilmezse bu yatırımların heba olacağı şeklinde yıllardır uygulanan bir çarpıtma taktiğinin de sahnelenmeye çalışıldığını duymaktayız. Bir takım inşaatlara girişilerek yangından mal kaçırırcasına yalap şalap bir şeyler yaparak ve sonra da karşımıza çıkıp “yahu kardeşim buraya şu kadar milyar liralık yatırım yaptık bu parada tüyü bitmemiş yetimin hakkı var niye karşı çıkıyorsunuz, yazık değil mi ?” söylemleriyle ve şark kurnazlığıyla oldubittiye getirilmek istenen fakat aslında planlı olarak yapılan bu işler karşısında çevre bilinci olanların ve biz yöre insanlarının çok dikkatli olması gerektiğine inanıyorum.


Gerekli izinler alınmadan, gecekonducu mantığı ile bir takım yatırımlara başlamak İSKİ gibi bir kuruluşa da hiç yakışmamaktadır. Bu yörede yaşayan bizlerin bu projeyle derelerimizdeki suların İstanbul’a taşınarak yalnız İğneada’nın ve İğneadalılar’ın değil tüm insanlığın ortak değeri ve bir doğa mirası olan Longozların yok edilmemesi için yasal ortamda ne gerekiyorsa yapmaya kararlı olduğumuzu ve siz değerli blog yazarlarımızın da desteğini beklediğimizi bu vesile ile belirtmek istiyorum.


130 milyon metre küp su İstanbul için çok büyük bir rakam değildir. Fakat longozlar için, buradaki doğa için çok önemlidir. Bu sular olmazsa longozlar da olmaz. Ölür giderler... Beklentilerimiz İskicilerin bu ihtiraslarından vazgeçmeleri yönündedir.


Düşünürün biri yıllar önce şöyle bir laf etmiş

İSKİCİLERE saygıyla sunuyorum:


“Doğa bütün ihtiyaçlarımızı karşılamak üzere düzenlenmiştir.
Sadece ihtirasları karşılayamaz.”

Herkese sevgiler gönderiyorum.

 
Toplam blog
: 4
: 1511
Kayıt tarihi
: 07.02.07
 
 

1953 İğneada doğumluyum. A.İ.T.İ. Akademisinden mezun olduğum gün bulduğum ilk otobüse atlayarak yin..