Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yıllar ne çabuk geçmiş

Yıllar ne çabuk geçmiş
 

Yıllar ne de çabuk geçiyor fark etmeden biz. Ardına bakmadan koştururcasına giderken yıllar, günlerin ayların teker teker avuçlarımızdan kayıp gidişini fark etmiyoruz. Sonra ardımıza dönüp baktığımızda şaşırıp kalıyoruz katettiğimiz yollara. Bu yollar nasıl aşılmış, neler yapılmış, bunca sene nasıl geçmiş, ne zaman gelmişiz buralara? Kendimize cevabını bilemediğimiz soruları şaşkınlıkla sorup duruyoruz. 

Hiçbir şey yaşamamışız gibi gelir bunca koşturmaca arasında, üstelik daha yaşanacak onca şey varken. Yapılmamış, yaşanmamış bunca şeyi yapmak için sabırsızca dilekler tutuşur içimizde. Kısa zamanlara sığdırmaya çalışırız yapmayı istediğimiz şeyleri. Ve anlamayız, nasıl oldu da harcadık biz bunca seneyi bozuk para gibi? Nasıl oluyor da günler bir türlü geçmiyor gibi gelirken, bunca yıl geçip gidivermiş hayatımızdan. Zamanı durdurmak mümkün değil. 

Evet, aynen bu ruh halindeyken, bir de baktım ki yaşlanıyor muyum ne? Çok sık sorar oldum son zamanlarda bunu kendime. İnsan yaşlılığı da kabul etmiyor ki. Her ne kadar her yaşın ayrı güzelliği var desek de bir türlü yaşlılığı kabul edemeyiz ki biz kadınlar. Bir teselli kelimesidir bence bu. Gençlik enerjisi ve güzelliği gibi olur mu hiç bu yaşın insanı. Zaman biriktirilmiyor ve biz de hoyratça harcıyoruz. 

Üstelik kişinin kimlik yaşı ile ruh yaşı beraber de büyümüyor. Bir de vücut yaşı bunlara kafa tutuyorsa işte uyumsuzluk. Kimlik yaşım “yavaşla” artık derken, ruh yaşım “daha yaşanacak çok şey var, kesinlikle yavaşlama, devam” diyor. Vücut yaşım da ruh yaşıma destek verince, kimlik yaşımla uyumsuzluk yaşanmasın diye çabalıyorum bir de. 

Bunca sene parmaklarımın arasından akıp giden kum taneleri gibi akıp gidivermiş. Hiç anlamamışım. 

20 li yaşlardayken, eğleniyor, yaşamı sorgulamıyordum. Önümde daha çok fazla vaktimin olduğunu sanıyor, hiç bir şeyi dert bile etmiyordum. Hiç büyümeyecekmişim gibi davranıyordum. Her şey etrafımda kendi kendine oluyordu zaten, benim parmağımı bile kımıldatmama gerek yoktu. Derslerim ve arkadaşlarım yetiyordu. Ancak zaman parmaklarımın arasından uçup gidiyordu. 

30 lu yaşlardayken, tüm vaktimi iş hayatı, ev ve çocukların bakımı doldurdu. Çocuklarım büyüyorlardı, okulları vardı, yapılacak dersleri vardı. Bunca hareketli yaşam içinde enerjim de vardı ki hepsine yetişiyordum. Kahvaltı bile yapmadan fırlayıp gidilen iş hayatı, gün içinde koşturmalı bir çalışma sonrası eve gelip yemek hazırlığı, çocuklarla ilgilenme faslı derken bir gün daha geçmiş farkına bile varmıyordum. Kendime zaman ayırmayı düşünmeden yıllar yarışırcasına koşuyordu. 

40 lı yaşlardayken, çalışma hayatı, yaşam zorlukları, sıkıntılar derken çocukların büyüdüğünü fark etmedim. Artık yetişkin bireyler olmuşlardı ve her biri ayrı ergenlik sorunları yaşıyorlardı. Ben ise anne olarak her sıkıntılarına kalkan olmak dışında, ev işleri, alışverişler, iş derken hayatı erteliyordum sürekli. Bu arada zaman geçip gitmiş ben daha yaşımın geçtiğini bile anlamamıştım. Neredeydim, ne zaman buraya gelmiştim? 

50 li yaşlardayken, çocuklar artık kendi yaşamlarının sahibi olmuşlardı. Evden çıkıp gittiler. Artık kendime zaman ayırma vaktim gelmişti. Artık kendim için bir şeyler yapabilecektim. Emekli de olmuştum. Hayatın tadını çıkarmak istiyordum. Ancak bu sefer sağlık sorunları da ortaya çıkmaya başlamıştı. Eskisi gibi enerji dolu değildim. Çabuk yoruluyordum. Başka işler çıkıyordu ve ben zamanı bir türlü yakalayamıyordum. 

60 lı yaşlarda da olacağım. Büyükanne olma yaşım gelecek. İnsanın kimlik yaşı büyüyor ama bakalım ruh yaşı da beraberinde büyüyor mu? Bu nasıl bir çelişki. Artık önümde uzun yollar yok, bunu biliyorum. Ne yaşayacaksam çabuk olmalıyım. Yarınlar bilinmiyor çünkü. Ve ben yaşadığım hayatın önemini biliyorum. Artık benim için şu an önemli. Hayatın iplerini elime alma zamanım gelmiş de geçiyor. 

Hayat kısa, artık biliyorum. 

 

Şükran Demirtaş 

 
Toplam blog
: 249
: 3042
Kayıt tarihi
: 19.03.11
 
 

Doğup büyüdüğüm şehirde, İstanbul'da yaşıyorum. Emekliyim. Gezmeyi, görmeyi, keşfetmeyi sevdiğim ..