Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

27 Mart '17

 
Kategori
Deneme
 

Yoksulun, güçsüzün, çaresizliğini şiirle dile getirmek

Yoksulun, güçsüzün, çaresizliğini şiirle dile getirmek
 

Görsel alıntı


Vatan candır, yüreğin müstesna yerinde korunur. İnsansız vatan, vatansız insan olmaz.

Vatanın sınırları vatan evlatlarının canlarıyla ( şehitler, gaziler ) belirlendiğine göre insanlar vatanını canından daha üstün sayarak yaşamını sürdürmelidir.  

Sınırları kanunla belirlenmiş, çizilmiş vatan içinde birileri yeni bir vatan, yeni bir sınır isteyemez ve böyle bir istek asla kabul edilemez.   

Vatanım Türkiye için düşüncelerim yüreğimde. Kimse o düşüncelerimi yüreğimden çıkaramaz, silemez. O doğru, sağlam ve muhkem düşüncelerimle birlikte bu dünyadan göç edeceğim.  

Ülkemdeki yoksulun, fakirin güçsüzün ve çaresiz kalanların dertlerini dile getiren ve onlara tercüman olan kim olursa olsun ona saygı duyarım.

Yıllar önce notlarım arasında tükenmez kalemle yazdığım “ Aramayın beni başka yerde” notunu görünce kim yazdı, bu notu neden yazdım kime ait ve ne demek istedi diye araştırdım.

Defalarca okudum, gerek halkın anlayacağı dilde yazılması ve gerekse paha biçilmez değerli sözcükler beni derinden derine duygulandırdı.  

İşte o gezinti sırasında Rahmetli Şemsi Belli’nin bir başka“ Anayasso “ adlı şiirine ulaştım.

Doğuda Zap suyunun kıyısında yaşayan ve tel gererek tehlike içinde suyun ötesine geçmek zorunda kalan insanların çaresizliği dile getiriyor.

Bir Yunanlının veya bir Bulgarlının durumunu anlatsa beni ilgilendirmez.

Kimin durumunu dile getiriyor, ülkem Türkiye sınırları içerisinde yaşayan insanların çaresizliğini dile getiriyor. Bu beni de seni de ilgilendirir ve duygulandırır.  

Şiir ilk defa 15 Mart 1968 tarihli Savaş Gazetesi'nin bir haberinde dile getirilmiş.

Trabzon’da Devrim Ocağı'nın kuruluşunun 6. yılında Atilla Aşut tarafındanAnayasso adlı bir şiir okunur, şiir çok beğenilir kime ait olduğu sorulur ancak şairinin bilinmediği belirtilir. 

Dönemin Milliyet gazetesi köşe yazarı Rahmetli Hasan Pulur, 3 Nisan 1968'de şiiri haber yaparak şairini aramaya başlar.

Boğaz Köprüsü inşası hakkında tartışmaların sürdüğü bir dönemde Zap Suyu’ nu tel üzerinde geçen insanların çilesini şiir yoluyla öğrenmek toplumda büyük yankı doğurur.   

Gazeteye şairin Malatyalı Şemsi Belli olduğuna dair haberler ulaştır. Bir gazete muhabiri kendisini bulup sorunca şairin Şemsi Belli olduğu ve şiirini ilk defa Anayasso dergisinde yayınladığı, daha sonra Rahmetli Hasan Pulur'a gönderdiği ortaya çıkar.

Bizler 1968 de bir dergide, daha sonra gazetede yayımlanan şiiri dinleyemedik ve okuyamadık. Lakin civan yaşımızda bu şiir kasetlerde çalınıyordu ve dilden dile dolaşıyordu.   

O tarihlerde İstanbul’a Boğaz köprüsü yapılıyormuş. Yapılsın hatta bir yerine iki köprü yapılsın.

Aynı ülkenin sınırları içinde yaşayan Zap suyunu tel gererek geçen insanların durumuna da bir çare bulunsun demek haksızlık mı?

Kısacası güzel ülkemin insanları ne badireler geçirmiş, en acısı ise onlar o tarihte bir alfabeye bile hasret kalmışlar.

Onların bu dertlerine, çilelerine de Rahmetli Şemsi Belli misali şairler şiirlerle dile getirip tercüman olmuşlar. Bu vatan içinde yaşayan her can bu ülke için miskalde zerre kadar olsa dahi yararlı bir şeyler yapmalı.

Bakın Sayın, Şükrü Erbaş’ta “ Köylüleri niçin öldürmeliyiz “ başlıklı bir şiir yazmış. ( Antolojide kayıtlı )

Ne bana, ne köylülere, hitap etmiyor. Kendi iç duygularını tatmin etmiş, bir avuç insana hitap etmiş. Vatanın sınırları içinde yaşayan tüm köylülerin onuruyla oynamış yanlışların, ihmallerin üzerini siyah perdeyle örtmüş derim.

Vaktinde köylülere öğretmen yokluğunda bile sadece birer alfabe gönderseydiniz köylülerde siz gökten inmiş şehirliler gibi olurlardı!

Biz rahmetli Şemsi Belli’nin gerçekleri ifade eden, Zap Suyu’nu yürüyerek geçeren, hasta bebeklerini hastaneye götürmeye çalışan ailelerin hikâyesinin anlatıldığı Anayasso şiirin sözlerini okuyalım.

Gul, gurban olduğum Hökümet Baba!

Baa bir alfabe veremez miydin?

Gara dağlar gar altında galan da,

Ben gülmezem. Dil bilmezem,

Şavata'dan Hakkâri’ye yol bilmezem,

Gurban olam, çaresi ne, hooy babooov….

*****

Bebek yanir, bebek hasda, bebek ataş içinde,

Ben fakiro. Ben hakiro,

Dohdor ilaç, çarşı bazar tam - takiro,

Gurban olam bu ne işdir hooy babooov….

*****

Çoçiğ ağliir, çoçiğ öliir, Zap suyu geçit vermii,

Ben parasizo. Ben çaresizo,

Ben halsizo, ben dilsizo, şeher uzah, yolsizo

Bu ne haldır,  bu ne iştir hooy  babooov….

*****

Gara dağda, gar altında ufağ ufağ mezerler,

Yeddi ceset hetim hetim Zap Suyunda yüzerler,

Hökümata arz eylesem azarlar.Ben ketimo,

Ben yetimo. Ne biçim vatandaşım hooy babooov….

*****

Şavata'tan Angara'ya ses getmiir,

Biz getmeğe guvvatımız hiç yetmiir,

Malımız yoh. Yolumuz yoh,

Ganadımız, golumuz yoh,

Angara'ya ses verecek dilimiz yoh….

Bu ne biçim memlekettir hooy babooov?

*****

Yerin, yurdun adresesin bilmirem,

Angara'da:  Anayasso! 

Ellerinden öpiy Hasso,

Yap bize de iltimaso

Bu işin mümkini yoh mi hooy baboov? ( Şemsi Belli )

İşte vatanın bir yerinde halkın dertlerini, çaresizliğini  yöre halkın diliyle, anlaşılır şekilde Rahmetli Şemsi Belli şiirle dile getirmiş ve onlara tercüman olmuş. Buda ülke insanları için bir hizmettir

 

Kıymetli okurlarımıza saygılar sunuyorum.

Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN

 
Toplam blog
: 608
: 2204
Kayıt tarihi
: 12.04.12
 
 

Bingöl'de, Baharın son ayında, ikindi üzeri un ambarı (kiler) arkasında, ebesiz, hemşiresiz, Emin..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara