Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Şubat '13

 
Kategori
Blog
 

Yol açın beyler, şiir geliyor!.. (Blog’da şiir yayımlamak...)

Yol açın beyler, şiir geliyor!.. (Blog’da şiir yayımlamak...)
 

Herkes yazar.

O kadar değişik tür var ki, yazan, anlatımı neye yatkınsa ona göre yazar. Ama her yazan, kendine bir “yazma unvanı” verse de, çoğu kez, “o” olamaz; bir “hevesli” olarak kalır. Yazanlardan kimileri, gün gelir bırakır yazmayı, kimileri de bir yaşam biçimi sayar. “Yazma unvanı”nı gerçekten hak edenler, işte bunlardan/sonunculardan çıkar. Çıkmasına çıkar da, etkisinin ne olacağı bilinmez. Kimileri aile çevresinde kalır, kimileri o sınırları aşar..

Yazmanın yaşı yoktur!

En kolay yazılan da, şiirdir; öyle bir algı var.

Niye şiir?

Şiir, en eski yazınsal türdür. Bütün toplumlarda, güzel söz söyleyenler, şiir yazmamış, şiir söylemişlerdir. Yazının bilinmediği çağlarda, şiirsel öğelerle yüklü “sözler” akılda daha iyi kalır da... Bu bakımdan, yazı bulunduktan sonra da, şiir yazmak/ söylemek için de, okuryazar olmaya gerek yok/tu.

(Değerli hocamız Prof. Dr. Doğan Aksan, “Şiir, söze dayanan sanatlarda olduğu gibi çeşitli sosyal bilimlerin başlangıç çizgisinde duruyor, kanısındayım. Bir başka deyişle, şiire eğilimi olanlar genellikle insan bilimlerine yatkın, şiiri bıraktıklarında çoğu zaman bu alanlara yönelen kimselerdir. Ünlü romancılar ve öykücüler gibi, tiyatro yazarlarının, edebiyat tarihçilerinin, eleştirmenlerin, dilcilerin, tarihçilerin yolu, büyük bir çoğunlukla hep şiirden geçmiştir.” der.

Necati Cumalı da, başka türlerde yazanların “kısmetlerini önce şiirde aradıklarını” söyler.)


*****

Şiiri bugünümüzde ille de belli kalıplara sokmak mı gerekir?

Divan şairleri, kendilerini bir “kalıp”a sokmak zorundaydı.  Halk şairleri de öyle... Bu, hem "biçimsel", hem “öz” yönündendi. Belli kalıpların olması, şiiri değerli ya da değersiz yapmaz. Her şiiri, şiirin yeşerdiği ortama/ çağa, bağlı olduğu akıma göre ele almak gerekir. Bugünün koşullarına göre değerlendirmek sağlıklı değildir. Çünkü her olay/ gelişme, kendi tarihsel koşulları içinde değerlendirilir.

Halk şiirinde olsun, Divan şiirlerinde olsun “nazım türleri”, “nazım biçimleri” vardır. Gazel mi yazacaksın, koşma mı söyleyeceksin, ne yaparsan yap, biçimsel özelliklere (ölçü, uyak, uyak dizilişi, birim sayısı) uymak gerekir.

Ya günümüzde?

Nasıl yazarsan yaz, istersen “mensur şiir” yaz!...

Biri de kalkar sana, “Ne biçin yazıyorsun?”, “Bunlar da şiir mi?”, “Şiirde şunlar, şunlar olmalıdır.” dedi mi, bil ki, onun şiirden miirden anladığı yok.

Duymazlıktan gel, uzaklaş oradan; merak edip de sorma:

“Arkadaş, sen kimsin, bu engin bilgiye nerede ulaştın?”

Sorarsan, hak etmediği, ama beklediği “değer"i vermiş olursun ona.


*****

İsteyen kısa yazar, isteyen uzun, yazana sınır koymak kimin haddine?

Orhan Veli Kanık da kısa şiirler yazmış:

Bir insan daha var, çok şükür, evde;
Nefes var,
Ayak sesi var;
Çok şükür, çok şükür
. (Çok Şükür, Yeni Ufuklar, Mayıs 1958)

Güzel kadınları severim,
İşçi kadınları de severim;
Güzel işçi kadınları
Daha çok severim.
(Quantitatif, Mehmet Ali Sel adıyla, Varlık, Ocak 1938)

Rüştü Onur’un Varlık’ta (1941,sayı: 188) yayımlanan ilk şiiri (Dua) de şöyle:

Helal süt emmişim anamdan,
Allah affeder taksiratımı.
Yaşamak,
Ve şiir yazmaktan başka
Günahım olmadığını
Kullar da bilir.


*****

Bizim Blog’da şiir yazanlar; güzel, okunacak şiirler çok.

Dizeler, çok şey anlatıyor bana. Dizelerin “çağrışımsal anlamı"nı yazmak, bazen bir öyküye uzanır. Ben şiirde daha farklı bir tat buluyorum. Öyle de, sizin de benzer tadı almanızı beklemem, bu konuda bir zorunluluk var gibi davranmam, vazgeçelim sizi, önce kendime karşı bir saygısızlık sayarım.

Kimi şiir sever, kimi öykü, kimi bilmem hangi türü...

Unutmayalım:

Şiirden tat almasını bilmek gerek; o tat da, zorlamayla olmaz. Şiirde “neyin anlatıldığı” değil, şiirden “ne anlandığı” önemlidir.

(Şiir sevmeyen, kendi yazdığından başkasını şiir saymayan, şiiri belli kalıplara sığdırmak isteyenler, sakın “Kelebeğin Rüyası” filmine gitmesin/ler. Çünkü orada Muzaffer Tayyip Uslu ile Rüştü Onur karşılarında olacak, onların şiirlerini, şiirsel konuşmalarını duyacaklardır. İki şairimizin de, sevdikleri aynı kıza yazdıkları şu dizeleri şiirden saymayacak olanlar olabilir:

Bir güzele güzelliğini hatırlatmak isterdim
Aynalardan evvel

Ne kucak açar hatıralar
Ne de dönerler gemiler bir daha
)

*****

Bizim Blog’da şiir yayımlayan blogdaşlar, hangi ortamda, nasıl yazarlar?

Söylenmeyince nereden bileceğiz?

Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın nasıl yazdığını biliyoruz:

Ben şiir yazarken özel gömleğimi giyerim, düğmelerimi iliklerim. Gelecek şiire gereken saygıyı gösteririm. Bu saygım eksik olsa utanırım.”

Şiire saygı duymak...

Son söz:

Yol açın beyler, şiir geliyor!..

http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutc@ttmail.com

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..