- Kategori
- Anılar
Yolcuya yol yaraşır...
Acemiydi hayatta, acemiydi heyecanlarını kontrol etmekte, acemiydi işte..."Deneyim" dediğiyse kendisi olmaktan ibaretti onca yıl boyunca...
Hayatta ve sunduklarına karşı, ufak tefek korkuları dışında açıktı. Uygulayamayana beceremediği şey zordur ya...ona da; taktik, plan ,düzmece, yalanlarla zorlanmış ne var ne yoksa; o zor gelirdi işte...
Kimine göre gençti daha, kimine göreyse hayat yorgunu...
Burası göreceli de olsa, hayat onu yüreğini çocuk bırakarak büyütmüştü...
Ama geçen yıllar boyunca arzu etmenin kendisine duyduğu arzu; arzu ettiklerinden her zaman daha fazla olmuştu...Aşkda da, sevgide de hep böyleydi onun duyguları...
Çoşkuluydu....bunun verdiği temkinliksizlik; cesaret sanılsa da çoğuna göre; o sadace gözü karalığı acemiliğinde
bir çocuktu...
Kötüyü tanımazdı...annesinin ona; " tanrı seni kötülerle karşılaştırmasın" diye dua ettiğinden miydi bilinmez...
O mu kötülerle karşılaşmazdı? Karşılaştıkarına "kötü" diyemeyecek kadar mı iyi niyetliydi? Orası bilinmez fakat, kimseyi "kötü" diye etiketlemezdi...
Yaşadıklarından aldığı irili ufaklı yaralar olsa da zaman zaman, ah etmezdi. Kendine "yaşanması gereken yaşanabilir ancak, madem kaza oldu alınacağa bak" der, gülümsemeye gayret ederek yolunda yürümeye devam ederdi... Büyük adaletsizlikler yaşadığında bile, bunu yaşatan için dahi söylediği "tanrım sen beni benden daha iyi bilen, yüreğimdeki cam kırıklarını görensin... sen bildiğin gibi yap" demekten ibaretti ...
Ama üzülmez miydi acaba? Yoksa, kimselerle paylaşmaz mıydı o derine gömdüğü kırgınlıklarını?...
Açıktı oysa; sevdiklerinden, dost bildiklerinden gizlisi saklısı pek olmazdı. Ama nedendir bilinmez, kırgınlıklarını onlara dahi açmazdı...
Belki de bunları sadece kendine saklamasıydı onun hastalanmasına neden olan. İçine attığını bilmeden biriktirmiş miydi gizliden, yuttuklarını?...
"Meğer bitmemiş daha, yaşanacaklardan görülecekler varmış dememk hala ..." dedi hastalığını doktorundan ilk duyduğunda...Gözlerindeki ışığa tül bir perde indi usulca, buğulandı ışık hafifçe...Sildi inci tanelerini parmakuçlarıyla, gülümsedi hafifçe...
Yeniden doğrulttu düşmüş omuzlarını...
O an için "son" denen başlangıcın bir an öncesinde hissettiyse de kendini ürpermeden yaşadı o bunu...
Samimiydi her zamanki gibi; o kormazdı ki ölümden..ürpermediği doğruydu..
Şimdi: Biriktirdiği olgunluğu, kabulleniş ve tevekkülü bozdurup harcama zamanıydı...
"Her son bir başlangıçtır, hele kurtaracaksa bizi beden denen bu maddeden..." derdi.
Bilirdi; huzura davettiyeydi, onlarcasının "hastalık" dediği. Süreci sancılı da olsa; "tanrıdan gelene amenna" demesini bilirdi o...
Ama tek bir şey vardı... az biraz da olsa içini ezen; o yaşamayı hep arzu edipte paylaşamadığı belki de hayatında budenli içten ve böylesine gerçek tek aşkıydı.... Varsa da halen yaşamında onca ardında kalacak olan; belki evladı, belki anası, babası ve dost dediği bir kaç has arkadaşı, sadece bu çocukca yaşanmamışlıktı işte onun içini burkan....
O da olmasa ; yaşamla ölüm arasında ki geçiş onun gözünde:Bir bahçeden ötekine doğru gidebilmek için, eşikten atlayabilmek adına atılan bir küçük adımdan ibaretti..."Hayat" dedi ve gülümsedi bir kez daha...Sıcak, hüzünlü ve o sisli gözlerindeki çocukta onunla beraber, gülüverdi...
Yeni hayatının ilk gününe "merhaba" derken aldığı bu haberle yaşamayı öğrenecek, yine de bildiklerini kendine saklayacak ve zamanı geldiğinde de; bu defa usulca geri dönüşsüz yolda, sesiz adımlarla ilerleyip gözden kaybolacaktı yolcu...Ve vakti geldiğinde; her yol hikayesi gibi onun ki de nihayete erecekti...
Ve o inanırdı ki: Kül olup biten yaşanmışlıklar toprakla birleşip savrulurken; gönlümüzde yer edipte yaşayamadığımız ne var ne yoksa,çiğ tanelerine dönüşüp biz bu beden de var olmasakta tüm bahar sabahlarında , yeni doğmakta olan günün ilk ışıklarıyla dünyanın tüm papatyaları üzerinde parlayacaklar...ama sadece fallar da "seviyor" çıkan yapraklarda....
Sevgi ve ışıkla
Ayna
14.06.07