Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

04 Ocak '07

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Yönetim şeklimiz...

Yönetim şeklimiz...
 

Türkiye' de ast' da olmak, üst' de olmak zordur. Çünkü firmalar kurumsallaşmadan önce nedense kabul görmüş kuralların haricinde, kendi istekleri, kendi psikolojileri veya kafasına yatan uygulamalar şeklinde yönetmeye çalışıyorlar. Tabi bu durum belli süre sonra çalışma ortamın da huzursuzluk, memnuniyetsizlik, disiplinsizlik olarak boy göstermeye başlıyor..

Bu tip yönetim şeklinin, gün geçtikçe yetersiz kaldığı üstler tarafından kabul edilir. Fakat Türk milleti olarak yenilikleri, hemen kabul etmeyen bir yapımız olduğu için, şirket yapılarında ki değişim kararları uzun sürebiliyor. Değişimi kabul etmeleri uzun sürüyor fakat alışma süreleri, adapte olmaları çok kısa oluyor.

Uzmanlar artık şirket profillerin de tüm bu olumsuzluklara rağmen, yenilikleri, değişimleri uygulama konusunda da fikir birliğiniı kabul ettiklerini belirtiyorlar. Bunu olumlu bir gelişme olarak sevindirci buluyorlar.

Yazar, yönetim, iletişim ve Yaşam danışmanı Murat Toktamışoğlu' nun “ Türk Tipi Yönetim ” in ve yöneticilerin olumsuz sayılan taraflarını şu şekilde kaleme almıştır..

- Hızlı başlayıp, daha sonra işi yavaşlatma eğilimindeyiz

- Statükocuyuz, yeniliğe dirençliyiz. Değişimi sevmiyor, çekiniyor hatta korkuyoruz

- Amaç ve hedeflerimiz net değil, ya da yok

- Eleştirilmeyi hiç sevmiyor, fakat sık sık olumsuz şekilde yapıyoruz

- Kısa vadeli çözüm ve yaklaşımları tercih ediyor, bu uygulama ile uzun vadeli daha büyük sorunlar yaratıyoruz

- Teorik düşünmeyi sevmiyor, teoriden yola çıkmayan pratik yaklaşımlarla işin kolayına kaçıyoruz

- Uzmanlıktan çok, çevredekilere göre karar alıyoruz

- Merkeziyetçi ve mevzuatçıyız

- Çekingeniz İletişimden anladığımız sadece konuşmak, dinlemeyi bilmiyoruz

- Anlaşılamayanın, yanlış anlaşılanın hep biz olduğumuzu ve karşımızdakilerin bizi anlamadıklarını düşünüyoruz

- Kolay vazgeçiyoruz

- Çekişmeyi, itişip kakışmayı seviyoruz

- Sorgulayıcı değil, pasifist davranıyoruz

- Kurallara göre oynamak yerine, kuralları kendimize uydurmaya çalışıyoruz

- İlke ve değerlere önem vermeden tutarsızlığı benimsiyoruz

- İşbirliğine çok açık değiliz Birbirimizi, başkalarının başarısını çekemiyoruz

- Söylemiyor, söyleniyoruz; dedikodu yapmayı seviyoruz

- Duygusal bir toplumuz, fakat duygularımızı yönetemiyoruz

- “Biz” yerine, “Ben”leri daha öne çıkarıyoruz

- “Nasıl olur?” sorusu yerine, “Neden olmaz?” sorusuna cevaplar arıyoruz

- Bilgiyi saklıyor, paylaşmıyoruz

- Unvanımıza, makamımız güç katmak yerine onun gücünün arkasına saklanıyoruz

- Unvana, pozisyona, rütbeye, diplomaya çok önem veriyoruz

- Hatalara karşı savunmacı bir yaklaşım içinde direnç gösteriyoruz

- Öğrenmeyi okulla sınırlı görüyoruz

- Zamanımızı organize edemiyor, organize olamıyoruz

- Takip ve taklit etmeyi, çoğunlukla edilmeye tercih ediyoruz

- Kişiliklerle işi birbirinden ayrılmaz bir parça olarak görüyoruz

- Öz güven eksikliğimiz var Hatalarda sorumlu arıyor, mutlaka birini buluyor ve kelleleri uçuruyoruz

- Yaratıcı düşünceyi yeterince desteklemiyor, olanak yaratmıyoruz

- Olumludan çok, olumsuzluklara odaklanıyoruz

- Katılımcılık ve paylaşımcılık yönümüz gelişmemiş Gruplaşma ve hizipleşme yaygın

- “Takım Çalışması” yerine “Birtakım Çalışmalar” ve “Takım Çatışması” yapıyoruz

- Stratejik düşünmeyi bilmiyor, günü kurtarmaya çalışıyoruz

- Mazeret ve bahane üretmede üstümüze yok

- Planlı ve sistemli çalışmaya alışık değiliz, yönteme inanmıyoruz

- Yaşadıklarımızdan ders almayı bilmiyoruz

- Her zaman baş olmayı istiyoruz; “Benim olsun varsın küçük olsun” temel düstürumuz -Farklılık ve çeşitliliğe sıcak bakmıyoruz

- Risk almaktan korkuyoruz

- Başarıya odaklanma ve rotada kalma zayıflığımız var

- Kaderci ve kederciyiz Küçük düşünüyor ve az olanla yetinmeye çalışıyoruz

- Yetkilerimizi devretmeyi sevmiyoruz

- Bırakın lider yetiştirmeyi, çevremizde düşünen insan istemiyoruz

- Tepkiseliz Yüzeyseliz; buzdağının altını görmeye çalışmıyoruz

- İnisiyatif kullan(a)mıyor, otorite arıyoruz

- Her zaman bizim dışımızda bir kurtarıcı bekliyor, başkalarının yönlendirmesine ihtiyaç duyuyor ve bekliyoruz

- Sistemsizliğin sistem haline geldiği yapılar oluşturuyoruz

- Moda trendlere aşırı ilgi gösteriyor, herşeyin enflasyonunu oluşturuyoruz

- İleri dönük değil, geriye dönük düşünme eğilimi içindeyiz

- Amaç ve hedeflerimiz çok açık değil

- Süreksizlik ve kararsızlık bir parçamız olmuş

- Herşeyi acil kategorisine sokana kadar ilgisiz davranıyoruz

- Sürece ve sisteme değil, sonuçlara bakıyoruz

- Önce yapıyor, sonra düşünüyoruz

- İyiyi hedefliyor, fakat sonunda vasatla yetiniyoruz

- Zor yolu değil, kolay ve önceden kullanılmış eski yolları seçiyoruz

- Rekabetin bizim için anlamı, biz kazanalım onlar kaybetsin

- İyileştirme yerine, kökten değişimi savunuyoruz

- Özde değil, sözde doğruları söyleriz; Tutarlı değiliz “Beni düşüncem her zaman doğrudur”cuyuz

- Kendi isteklerimizin yapılmasında ısrarcıyız “Dediğimi yap, yaptığımı yapma” temel ilkemiz

- Hazır reçetlere önem veriyoruz

- Esnemekte her zaman zorlanıyoruz; Esneklikle, ilkesizliği birbirine karıştırıyoruz -Kendimizi küçümser, başkalarını büyütürüz

- Bizim dışımızdan gelen fikirleri zor kabulleniyoruz (Yabancılardan gelenler hariç)

- Objektif değil, subjektif yaklaşımımız ağır basar

- Kendi bakış açımızı her zaman önde tutarız

- Hiyerarşik ve otoriter yapılara karşı eğilimliyiz

Kurumsallaşamamış firmalar da çalışan insanlar, bu olumsuzlukları okuduklarında mutlaka kendilerinden epey bir madde bulacaklarına eminim...

 
Toplam blog
: 529
: 3765
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

İstanbul'da doğmuşum... Dünyalar tatlısı bir kızım var... Herkesi kolay kolay sevemem... ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara