Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

24 Mart '08

 
Kategori
Öykü
 

Yukardan bir mesaj var

Yukardan bir mesaj var
 

Yukardan mesaj var, duyun bu mesajı!

Bizler sizin bildiğiniz ailelerden değiliz, herşeyden ve herkesten üstünüz, biz varsak sizler de var olabilirsiniz.

Şimdi ne bu ukalalık demeden dinleyin.

Ağzımdan çıkanı kulağım duyuyor benim.

Söylediğim gibi, herşeyden ve herkesten üstündür bizim ailemiz.

Merak ettiyseniz tanıştırayim ailemle sizi. Aslında siz bizi tanıyorsunuz ya, çıkaramadınız herhalde, müsaade ederseniz yardımcı olayım.

Benim birbirinden güzel dört tane çocuğum var, hepsi de birbirinden marifetlidir.

Büyüdü artık hepsi, eşim yaşlandı, birde ben. Beni hiç sormayin çok dertli bir anneyim, hüzünlerim, kederlerim boy, boy.

Öncelikle biricik ve herşeyden çok sevdiğim eşimden bahsetmek istiyorum. Sizler yoktunuz daha, emareleriniz bile yoktu. Eşim gencecik delikanliydi, yakışıklı, sağlıklıydı ve benzi böylesine solmamıştı. Bir mevlevi dönüşü ile etrafımda ve benimle birlikte dönerdi. Herşey rüya gibiydi, çevremizdeki yıldızlar, gecemizi aydınlatır, bizimle dans ederlerdi. Ahhh, ah ne güzel günler, ne güzel yıllardı. Güzel, sağlıklı, heyecan dolu gençliğimiz vardı.

Çocuklarıma gelince:

Birbirleriyle çok iyi anlaşıyorlardı, ne kavgaları nede anlaşmazlıkları oluyordu. Can işte, yedikleri içtikleri ayrı gitmez, türlü oyunlar oynar, cıvıl cıvıl etrafımızda dönerlerdi…

Derken günler ayları, aylar yılları, yıllar, yüz ve bin yüz yılları kovaladı. Kardeşlik, arkadaşlık, dostluk, ne olduysa birden bire bitti. Yerini rekabete bıraktı. Aile de huzurumuz kalmamıştı artık.

Bir tek çözüm bulabildim. Yavrularımı, çocuklarımı birbirlerinden ayırmak zorundaydım.

İçim kan ağlayarak, herbirini ayrı diyarlara gönderım, yüreğimi de dört parçaya böldüm.

„ Gözden ırak gönülden ırak „ dersiniz ya, mesele çocukların olunca pek öyle olmuyor. Herzaman olduğu gibi, gözlerim mesafelere rağmen, hep üzerlerindeydi yavrularımın.

Onlarsa verdikleri kavgalardan yorulmuş, ayrı ayrı büyümenin verdiği zorluklarla boğuşuyorlardı. Aradan asırlar geçti.

Çocuklarımızla görüşme dönemlerimiz vardı bizim, artık hep birlikte olamasakta, sırasıyla gelirlerdi yanıma. Siz o dönemleri değistirdiniz.

Önceleri gözümüze nede sevimli göründünüz, minik minik insancıklar. Ama hiç de öyle değilmişsiniz, nasıl da aldatabildiniz bizi?

Çocuklarımızla uğraşmaktan bir hayli yorulduk. Hasta ettiniz onları, sizlerden binlerce kat fazla. Bilinçli bilinçsiz, siz hasta ettiniz onları.

Nasıl mı?

Dikkatle dinleyiniz lütfen.

Onlar doğduklarında yoktunuz, ergenlik çağlarında yoktunuz, onlar tüm canlılara armağandı.

Mevsimlerim, yavrularım benim. Isimlerini de değiştirdiniz mevsimlerimin.

Kış dediniz birine, Yaz öbürüne, ilkbahar diğerine, ve en küçüğüme de sonbahar adını koydunuz. Daha o zamanlar aşılamışsınız bu virüsünü çocuklarıma. İsterseniz ayrıntısına girelim.

İlk çocuğum, oğlum, en büyüğüm Beyazım. Sizin değiminizle Kış. Çocukluğundan belliydi hangi mesleği öğreneceği. Biraz soğuktu kardeşlerine göre. Beyaz, pamuk gibi olan buz ipliğiyle örtüler örüyordu, senenin bir dönemi, dağları, ovaları, bayırları, ağaçları ve o sizin beton yığınlarınızı örtüyordu örtüsüyle.

Bazen üzerinde kızak kaydınız, bazen kar topu oynadınız, kardan adam yaptınız. Çocuklarınız çok seviyordu onu. Ya siz, siz ne yaptınız? Kirlettiniz Beyaz`ımı, kızdırdınız oğlumu. Kirli bir çığ oldu evladım.

Ikinci çocuğum kızım Alarengim, sizin değiminizle İlkbahar. Canım kızım, biliyor musunuz, en çok o sarsıldı sizin bu bencilliğinizden. Sanırım beşiğine koyulmuş, çiceklere sevdası bir tanemin, küçüklüğünden buyana bahçeden çıkaramazdık onu, aklı fikri kırlar da kelbeklerin peşinde koşuşturmaktı Alacığımın. Ne kır bıraktınız, ne bahçe, ne kelebek nede çiçek. Küstürdünüz kızımı hayata, pis bacalarınızla.

Üçüncü çocuğum, oğlum Ateş , sizin değiminizle Yaz.

Sıcacık yüreği ile sevgiler saçıyordu etrafına, önceleri siz de hayranıydınız ona. Çok sevdiniz oğlumu. Alevli bir çocuktu, haşarıydı biraz, bazen çok alevlenip ara sıra tarlaları, ormanları yakardı. Sizler alevlerini daha da güçlendirdiniz, haşarılığını hırçınlığa çevirdiniz. Arabalarınız, uçaklarınız, acımasızca bağrıma sapladığınız bıçaklarınız. Çıldırttınız oğlumu.

Ve yavrum güzel kızım altın saçlım, sizin değiminizle Sonbahar.

İnanın en cok onun için endişeleniyorum, o benim ufacığım. Doğduğu ilk günden beri sadece hüzünle arkadaşlık kurabildi, gönlünde yeşeren ne varsa, hep hüzünle noktalandı, aşkı ve ızdırabı, sevdayı ve kederi hep içinde barındırdı. Siyahı, kahverengiyi, griyi ve sarıyı sevdi. Yine sizler körelttiniz, sevda ve yeniden başlama hevesini. Bitmek tükenmek bilmeyen aç gözlülüğünüzle. Biliyor musunuz? Artık hic kimseyle konuşmuyor altın saçlım?

Eeee, sıra bendeee, hatırlanız değil mi beni? Hatırlamadıysanız hatırlatayım. Benim gerçek adım Yaşam, siz bana doğa veya tabiyat diyorsunuz. Beni öldürmek istediniz, yani Yaşam`ı öldürmek istediniz. Evet yanlış duymadınız. Siz “ Insan denilen zavallı topluluk “ !

Bir elin beş parmağı vardır. Siz teker teker kırmaya çalıştınız parmaklarımı. Başparmağım, erim, sevdiğim, eşim, evrenim, Dünyam`ı kirlettiniz. Üzerinde fabrikalar kurdunuz, arabalarınız uçaklarınız, birbirinizi imha etmek için, icat ettiğiniz silahlarınızı Dünya`mın bağrına sapladınız. Cildini kanser ettiniz, kalbini Hiroşima da catlattınız, denizlerinde petrol dağlarğnda maden aradınız, ciğerini ezdiniz ve koruyucu tabakasını deldiniz.

Bense hep sustum. Zamanı değil, ben daha ayaktayım diyordu bana Dünya, ve ben de susuyordum. Yaşlandı, yıprandı, sarsıldı ama size daha yenik düşmedi. Çocuklarım artık konuşmuyor benimle. Aramızı açtınız, kardeş, can derken, düşman ettiniz evlatlarımı bana.

Siz insanlar toysunuz. “Iklim değişti diyorsunuz, anlaşsak mı anlaşmasak mı” diye toplantılar yapıyorsunuz. Tahtımdan asırlardır izliyorum sizleri. Aslına bakarsanız bir nebze akıllanırsınız diye bekliyorum. Boşunaymıs bunca sabrım. Kıymet bilmediniz.

Denizlerimizi kirlettiniz, elinizden geleni, ardında koymadınız. Sadece kendinize zarar vermediniz, kendinizi, onlardan çok üstün gördüğünüz, nice canlıları da yok ettiniz, şimdi sıra sizde, bunun bile farkında değilsiniz. Iyi niyetimi istismar etmeyiniz insancıklar.

Verdiğim dersleri de almadınız. Depremlerle salladım sizi. Erozyonlar, seller tsunamiler, lavlar, hortumlar ve cığlar yetmedi size. Daha ne yapmam lazım akıllanmanız için ?

Insanlığı mı silmem gerekiyor? Gerekiyorsa bunu da yaparım.

Akıllı olun!

 
Toplam blog
: 8
: 805
Kayıt tarihi
: 04.09.07
 
 

1974 yılında doğmuşum. Haylaz bir çocuk olduğumu söylerler. Belki de annem o yüzden dayımların yanın..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara