- Kategori
- Dostluk
Yüzünü göremediğim dost

Arkadaşımı telefonla aramam gerekiyordu. Aradım. Ancak, bir fazla ya da bir eksik numara çevirmişim. Bunu daha sonra anladım. Meraklanmayın sizlere de anlatacağım. Arkadaşımın sandığım telefon çaldı çaldı. Kimse açmadı. "Evde yok" diye düşündüm.
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Telefonum çaldı. Açtım. Karşımdaki ses çok genç bir bayana aitti.
"Bizi aramışsınız numaranız kayıtlı" dedi.
Ben de durumu anlattım. İyi de ondan sonra durmadım. Bir daha aradım. Ertesi gün bir daha aradım. Karşımdaki insanı bıktırmamaya da çalışıyordum.
İlerleyen günlerde bu güzel sesli bayan bana adını "Zeynep" olarak söyledi. Bir zaman sonra bu adın "göbek adı" olduğunu söyledi ve gerçek adının "Hatice" olduğunu bildirdi. Böylece aramızda güzel bir dostluk başladı.
Bu anlattığım yanlış numara ile tanışma beş-altı sene önce olmuştu. O zaman Hatice lise birinci sınıfa gidiyordu. Şimdi "kamu yönetimi" okuyor. Henüz başlarda. Ama, eminim ki çok yakında aramıza bayan "kaymakam" olarak çıkacak.
Bazen benim bir sorunum oluyor, dertleşeceğim insan o oluyor. Bazen, onun dertleşeceği bir insana ihtiyacı oluyor. O zaman da o beni arıyor. Uzun soluklu telefon konuşmalarımız oluyor. Birbirlerimize tüm içtenliğimizle dertlerimizi anlatıyoruz. Çoğunlukla o günkü derdimizden sıyrılıyoruz.
Hatice, İstanbul'un en sevdiğim semtlerinden biri olan Eyüp'te oturuyor. Bu nedenle Eyüp'ü daha çok seviyorum. Ara sıra gezmeye ve fotoğraf çekmeye de gidiyorum.
Dertleştiğimiz akşamlarda Hatice hep sevgililerinden söz ediyor. "Tam aradığım insanı buldum" diye sevinirken, bir başka akşam onu ağlarken buluyorum. "Ne oldu" diye sormama bile gerek kalmıyor. Bunca dostluğumuzdan sonra onun "tam aradığım insan" dediği sevgilisinden ayrıldığını anlıyorum. İçi buruk, gönlü kırık ve gözleri yaşlı. Uzun zaman konuşuyoruz. Konuşmamızın sonunda gülen yüzüyle giriyor yatağa.
Kadınlar böyle oluyor. Çok duygusal davranıyorlar. Onların hamurlarında duygusallık ne kadar varsa, biz erkeklerde de kadınlardan "yararlanma" duygusu o kadar var. Ama, düşünmediğimiz bir şey var: Kadınların sevgi dolu yürekleri.
Onlar yalnızca başlarını omuzlarına koyup, sohbet edecekleri, arkadaş olacakları bir erkekeğe ihtiyaç duyuyorlar. Saçlarının okşanmasını, güzel sözlerle birlikte yatağa girip gerçek aşkı yaşamayı düşünüyorlar.
"Tam aradığım insan" dediği erkekler bir zaman sonra hiç de öyle çıkmıyor. Hayır, yalnız ikili ilişkilerde sorun çıkmıyor. Kadınlar erkeklerde çok başka özellikler de arıyor. Ne bileyim, "tam aradığım insan" dediği erkek, bir gün beyaz çorap siyah ayakkabı giyiniyor. Ya da takım elbisenin altına spor ayakkabı giyinip geliyor. "Tam aradığım insan" dediği erkeğin sigara içmekten dişleri, bıyıkları ve parmakları sararmış oluyor. "Hayatım" "aşkım" demesini beklediği erkek bir gün ona "lan" demeye başlıyor. Ya da bir başka şekilde onu küçük düşüren söz söylüyor.
Bu hayal kırıklığına karşı bir çok genç kız gibi Hatice de dayanamıyor, ağlıyor, ağlıyor, ağlıyor. Hemen telefonuna sarılıyor. Uygun olmadığım zamanlarda telefonumu açamıyorum. O zaman kısa mesaj geliyor: "Lütfen telefonunu aç sana çok ihtiyacım var".
Nasıl dayanarım? Açıyorum telefonu. Hatice yine ağlamaklı. Kırgın. Yeni bir "tam aradığı insanı" terk etmiş oluyor.
Eyüp'ün o güzel mistik ortamında sabaha kadar ibadet eden nice inançlı insanlar gördüm. Güvercinler bile yuvalarına dönerken, onlar Allah'a avuçlarını açıp dua ediyorlar. Gecenin alacakaranlığında Eyüp'ün dar sokaklarına gölgesi düşüyor mezar taşlarının. Haliç'in suları usul usul dövüyor Eyüp'ün kıyılarını. Ve orada bir gencecik kızcağız kimbilir kaçıncı "buruk acısı"nı benimle paylaşıyor. Çünkü ben onun, o da benim gerçek dostum.
Çünkü biz birbirimizi hiç görmeden dost olduk. Ve hâlâ öyleyiz. Kim bilir ne zamana kadar?
Neden ömrümüzün sonuna kadar olmasın?