- Kategori
- Bilim
Zaman Bir Algıdır

Zaman bir algıdır, duyu organlarımız tarafından ardı ardına oluşan bazı olayları hissetmemizle oluşan bir algı. Zamanın akışını ancak çevremizde gerçekleşen değişiklikleri izleyerek anlayabiliriz. Örneğin, karşı kaldırımdaki okulun tenefüsünün başlangıç zilinin sesini duyarız. Beş dakika sonra da tenefüsün bitiş zilinin sesini duyarız. İki zil sesi arasında bir vakit geçtiğini düşünürüz ve buna “zaman” deriz. Ya da bir tabak düşer ve kırılır, kağıt yanar küle dönüşür, koşarız ve kısa bir süre içerisinde sokağın başındayken sonuna geliriz. Birbirlerinin sebep ve sonuçları arasında geçen vakit ve o esnada etrafımızda olan olaylar bize zamanın ilerlediğine dair fikirler verir.
Daha önce tecrübe ettiğimiz olaylardan da bir durumun ne kadar zaman alacağı konusunda tahminlerde bulunabiliriz. Daha önce normal bir trafikte bir saatte ulaştığımız bir yere, yine aynı sürede ulaşabileceğimizi düşünürüz, çünkü bu konuda bir tecrübemiz vardır. Ama daha önce aynı yolu hiç gitmemiş birisi, ne kadar da oraya varacağını tam olarak bilemez.
Güneşin doğuşu ve batışı sayesinde bir günün geçtiğini anlarız. Güneş 30 veya 31 kere doğup battığında bu kez bir ay geçti deriz. Ancak sorulduğunda bir ay sanki kısa bir an gibidir. Gözlemlenen hareketlilik, o esnada yaşanan farklılıklar bize zamanın geçtiğini düşündürür. Eğer geceyle gündüz, gündüz ile gece ard arda gelmese, vakti anlayabileceğimiz bir saat de olmasa, kıyas yapamayacağımız için günün bitiş ve başlangıç zamanlarını tahmin edemezdik. İşte bu nedenle zaman belli kıyas noktaları olmadan ne hızda aktığını anlayamayacağımız bir algıdır.
Fizikçi Julian Barbour, zamanın şöyle tarif eder:
Zaman eşyaların pozisyonlarını değiştirme ölçüsünden başka birşey değil. Bir sarkaç sallanır, saatin kolları ilerler. ( Tim Folger, "Buradan Sonsuzluğa", Discover, Aralık 2000, s. 54)
Kısacası zaman, beyinde depolanan hayaller arasında kıyas yapılmasıyla oluşur. Eğer hafıza olmasa, beyin bu tür yorumlar yapamayacağı için zaman algısıda oluşamaz. Bir kişinin "ben elli yaşındayım" demesinin nedeni, beyninde yaşadığı elli yıla ait bazı bilgilerin saklanmış olmasıdır. Bu kişinin hafızası olmasa, yaşadığı 50 yılı bilmeyecek sadece o “an” ile muhatap olacaktır.
Zamanın hızlı ya da yavaş geçmesi de psikolojik bir algıdır. Örneğin 15 dakika içinde çok önemli bir telefon bekliyorsanız, o 15 dakika size 15 saat gibi gelecektir. Okula gitmek üzere yatağınızdan kalkmadan önce uyuduğunuz fazladan 10 dakikada ise saatlerce uyuduğunuzu düşünürsünüz. Okulda 45 dakikalık ders hiç bitmezken 5 dakikalık bir tenefüs bir kaç saniye gibi gelir. Bu hisler zamanın kişiye ve kişinin o an içinde bulunduğu ruh haline göre değiştiğinin ispatıdır.
Allah Kuran’da da zamanın algı olduğunu ayetlerinde bize bildirmiştir.
Dedi ki: 'Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?' Dediler ki: 'Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor.'" (Müminun Suresi, 112-113)
Sizi çağıracağı gün, O'na övgüyle icabet edecek ve (dünyada) pek az bir süre kaldığınızı sanacaksınız. (İsra Suresi, 52)
Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları birarada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar… (Yunus Suresi, 45)
Allah’ın ayetlerde de bildirdiği gibi insanlar zamanı çok farklı algılayabilirler. Yaşarken dünya hayatı onlara hiç bitmeyecekmiş, önlerinde daha yaşanacak çok uzun yıllar varmış gibi gelir. Oysa yaşadıkları yıllara baktıklarında hatırlanması bir kaç dakikaya sığacak anılar vardır akılda.
Allah, Mearic ve Secde surelerinde de zamanın farklı durumlarda farklı şekilde olduğunu bildirmiştir.
Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir. (Mearic Suresi, 4)
Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O'na yükselir. (Secde Suresi, 5)
Kaderi, zamanı ve zaman algısını Allah yaratır ve Allah zamandan ve mekandan münezzehtir. Burada akla “Kader nedir?” sorusu gelebilir. Kader zamandan münezzeh olan Allah’ın, zamana bağlı olarak yaşayacak tüm canlıların yaşamlarını başladığı andan, bittiği ana kadar bilmesidir. Çünkü bu anların tamamını Allah yaratır ve hepsi Allah’ın kontrolündedir. Allah bizim ve evrendeki canlı cansız herşeyin, her olayın başını, sonunu ve ortasını tek bir anda bilir. Zamana bağlı olmayan, zamanın dışında olan Allah geçmişin ve geleceğin her detayına hakimdir.
Bu kesin gerçeğe rağmen kaderi doğru anlayamayan bazı insanlar kaderden bağımsız bir hayat yaşayabileceklerini düşünürler. Oysa kader Allah’ın -yukarıda da belirttiğim gibi- geçmiş de, o onda ve gelecekte olan ve olacak olan tüm olayları tek bir an olarak bilmesidir. Bir insanın kaderi o daha doğmadan milyonlarca yıl önce Allah katında bellidir. O nedenle o kişi ne yaparsa yapsın Allah’ın yarattığı kaderini yaşayacak, yaşamının her karesi Allah’ın yarattığı şeklide yönlenecektir.
Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık. (Kamer Suresi, 49)