- Kategori
- Deneme
Zaman

Caddeden yukarı doğru ilerlerken, sağa doğru kıvrılınca, kırmızı kıyafetleri içinde bir bando takımı beni karşılar. Beş kademeli yıldızlı sandığıyla ayakkabı boyacısının başı çektiği, çakmakçı ve simitçinin onu yalnız bırakmadığı tabi kestane kebabında eksik kalmadığı…
Bazen biri, bazen diğeri, o günkü yaşam enerjilerinin onlara getirdikleriyle ilgili sanırım, kendini ön plana çıkarmaya çalışır. O zamanlarda kendimi bir kumpanyanın içinde bulurum.
Fener alayı gözümü kamaştırır. Hokkabazlar, cambazlar, cüceler, deniz kızları, vantriloklar ve tahta uzun bacaklı göstericiler bütün hünerleriyle etkilemeye çalışırlar beni.
Ben de bu ilgiden mutlu, mesut yüzümde o eski tanıdık gülümseme…
İki avucumu açmış, şekerlemeleri ceplerime doldurmayı bekleyen bir çocuk gibiyim.
Bu çok sesli armoni beni büyülüyor.
Hayatın içinde, her zaman gittiğim mekanlarda bile, içimdeki çocuğa hitap eden birçok detayla karşılaşabiliyorum.
Bu durum benim için paha biçilemez değerde…
Dilimde şekerleme tadı….
Gösteriyi seyre dalıyorum.
Olmadı, kendim yaratıyorum bu ortamı.
Çocukluk yaşarken değeri bilinemeyecek bir gerçeklik. Yıllar geçtikçe parmaklarımızın arasından kayanın ne ifade ettiği daha bir ortaya çıkıyor.
Zaman yer yer irdelediğim bir olgu.
Yaşamın safhaları da…
Belki bundan mıdır bilmem! Bu giriş-gelişme-sonuç kısmı beni bağlamıyor.
O yüzden bir yerlere bakarken salıveriyorum çocukluğumu, salıveriyorum gençliğimi onlar iki elleriyle yollarını açıp ilerliyorlar.
Akıp giderken hayat bazen çocuk, bazen genç, bazen orta yaşlı bir kadın oluveriyorum.
Ve zamanında kıymetini bilmediğim bu dostlar, benim için artık çok önemliler.
Sıralamasıyla değil ama yaşanmışlıklarıyla ilgili…