- Kategori
- İlişkiler
Zamansız vedalar

Bazen üzeri yazılarla dolu beyaz mermer taşlardır insanoğluna bir durak; nereye gideceğini iyi anlaması için. Onlardan daha iyi bir yol gösterici var mıdır? Belki orası tartışılır.
Derin sessizlikler içinde kuşlar ansızın ötüşür, yapraklar bir ismi zikreder, toprakların üzeri ise edilmiş vedalarla dolu. Zamanlı zamansız ayrılıklar şehridir mezarlıklar. ''İşte gidiyorum bir şey demeden / arkamı dönmeden, şikayet etmeden / hiçbir şey almadan, bir şey vermeden / yol ayrılmış; görmeden gidiyorum'' diyen şair de veda etmemiş midir, söylediği gibi?
''Bir daha mı geleceğiz dünyaya?'' diyen zatlar ne kadar da doğru tespit yapmışlar. Haklılar, bir dahası yok dedikleri gibi. Aslında, bavulları hazırlayıp da yanında götüremeyeceklerini hesaba katmayanlardır bu cümlelerin özneleri. O bavullar ortalıkta, içindekiler de kırk tane kurdun elinde kalır da, yine bavul derdi sarar etraflarını.
Dünya gösterişli bir sofradır. Güzel olan her şeyden tatmak ister insanoğlu. Canı ister, eli gider; tadar en nihayetinde. Ama o sofrada ebedi kalacak değil ya! İlla ki restorantın kapanacağı saat de gelecektir. Kalkmak istemese de zorla çıkaracaklardır hesabı ödeterek. Cebinde ne varsa vermekle bitmeyecek hesap, yetmediğinde bir yaptırıma maruz kalacaktır elbet.
Necip Fazıl, Aynalar şiirinde ne güzel söylemiş;
''Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik !
İşte yakalandık, kelepçelendik.
Çıktınız umulmaz anda karşıma,
Başımın tokmağı indi başıma.''
Ölüm hiç gelmeyecek gibi zannederiz bize; ta ki gönül verdiğimiz, can bildiğimiz, hatıralarımızda sayfa doldurmuş bir güzel insan, alıp başını gidene kadar bu dünyadan.
''Bu da geçer'' sözünün bir ömür süreli filmidir dünya hayatı. Kaldırılacağı sofrada daha neyi yemenin peşinde insanoğlu?
''Uyan ey gözlerim, gafletten uyan!'' diyen 4. Murad da mı tesir etmez kalplere?
*
Ey insanoğlu uyan;
Ölüm var!