Zekeriya Öz, Saldıray Berk ve Hukuk

Zekeriya Öz, Saldıray Berk ve Hukuk

Ergenekon soruşturmalarında görev alan üç savcı ve eski 3. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Saldıray Berk hakkında dün ajanslara düşen iki ayrı haber belki de gündemin deprem bölgesinden gelen haberlerle dolu olmasından dolayı medyada yeterli ilgiyi görmedi. Bazı gazeteler Saldıray Berk'le ilgili davadan çıkan kararı öne çıkardı. Bazı gazeteler ise aralarında Zekeriya Öz'ün de bulunduğu üç savcı hakkındaki davayı daha çok önemsedi... Yani Ergenekon haberlerinde medyanın iki tarafı arasında gördüğümüz belirgin ve keskin ayrılık burada da kendini gösterdi.

Aslında bu iki haberin de bir arada verilmesi hatta ciddi bir analize tabi tutulması gerekirdi. Zira, Ergenekon soruşturmasının başından beri, çok karmaşık ve ciddi iddialar üzerinde son derece basit fikir yürütmelerine dayalı çıkarımlar yapıldı. Yapılmaya da devam ediyor. Bunu sadece bir taraf yapmıyor. Ergenekon soruşturmalarıyla ilgili birbirine zıt görüşlere sahip bütün taraflar yapıyor.

Yukarda adı geçen davalara gelince...

İlki eski 3. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Saldıray Berk hakkında... Berk, aynı zamanda "Erzincan'daki Ergenekon" olarak bilinen davanın da sanıklarından... Erzincan'da 3. Ordu Komutanı olduğu dönemde, bir köyde Başbabakan Tayyip Erdoğan hakkında "hakaret içeren" sözler sarfettiği iddiasıyla, bir vatandaşın şikayeti üzerine Berk hakkında dava açılmıştı. Davayı karara bağlayan Kemaliye Sulh Ceza Mahkemesi Berk'e "devlet büyüklerine haraket etmek" suçundan 11 ay 20 gün hapis cezası verdi.

İkinci dava; Ergenekon soruşturmalarında görev alan Zekeriya Öz, Nihat Taşkın ve Mehmet Ali Pekgüzel hakkında... OdaTv soruşturmasında tutuklanan Müyesser Uğur Yıldız, suç konusu olmayan, özel hayatına ilişkin telefon görüşmelerinin dava klasörlerinde yer almasından dolayı bu savcılar hakkında tazminat davası açtı. İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen dava sonunda Hakim; savcılar Öz, Taşkın ve Pekgüzel'in "haberleşmenin ve özel hayatın gizliliği" ilkesini ihlal ettikleri kanaatine vardı. İlgili yasa gereği hakim ve savcılara karar ve işlemlerinden dolayı tazminat ödetilemediği için mahkeme, Adalet Bakanlığı'nı Yıldız'a 4 bin lira tazminat ödemeye mahkum etti.

İki dava arasında elbetteki farklar var. Ancak büyük resme baktığımız şunu görüyoruz: Erzincan'ın bir köyündeki sıradan bir vatandaşın şikayeti üzerine, Orgeneral rütbesindeki bir "devlet büyüğü", Başbakan'a hakaret ettiği için ceza aldı. Aynı gün, İstanbul'da bir başka mahkeme, Türkiye yakın tarihinin en büyük davalarında görevli, üzerine en çok yorum yapılan, en çok komplo teorisi üretilen iddianamelerini hazırlayan savcılarını kusurlu buldu. Hakim, savcıların bu kusurundan dolayı en üst kurumu Adalet Bakanlığı'nı tazminat ödemeye mahkum etti.

Bu iki karar da çok önemli. Türkiye'deki hakimlerin kendilerine güvendikleri, önlerine gelen dava dosyalarını sadece hukuk kaygısıyla değerlendirdikleri zaman ne kadar cesur kararlar verebildiklerininin güzel örnekleri... Ayrıca, her fırsatta eleştirdiğimiz, yerden yere vurduğumuz hukuk sistemimizin hala pırıl pırıl işleyen dişlilerinin olduğunu gösteriyor.