Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

14 Eylül '09

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Zenginleşmek isteyenlere

Zenginleşmek isteyenlere
 

Benim simgem


Şayet iradenize hakim olamıyorsanız, bu blogumu hiç okumayın, o değerli vaktinizi heba etmeyin. Bizim söyleşimiz iradeli kişilerle...

Zengin olmak denilince öncelikle gönül zenginliğinden bahsedilir. Konumuz bu değil, zira gönül zengini kişiler genellikle maddi anlamda diledikleri noktaya gelemeyenlerden oluşur. "Dünya malı ne önemi var, bizim de gönlümüz zengin" gibilerinden kendilerini teselli etmektedirler.

Biz insanlar yaşadıkça, maddi durumumuz başkalarına ihtiyaç duymayacak şekilde olmalıdır. Peki fazlası zarar mıdır? Ne münasebet zarar olsun. Fazlasını gerçek ihtiyaç sahipleriyle paylaşmak ayrı bir zevk.

Şimdi gelelim durumu iyileştirmeye, bir adım daha ilerisinde zenginleşmeye götürecek yollar:(Bazıları belli bir devre için)

1-Yeşilaycı olunacak.( a-sigaranın sağlığa zararını bilmeyen kalmadı. Zaten yasaklandı. Sigaralara hergün verilen paralar cepte kalıyor. b-Alkolün zararları saymakla bitmez. Ayrıca yüksek kalori, bilhassa karın bölgesinde çirkin görüntülü kilolar yapıyor. Alkol paraları da tasarruf kolonuna yazılıyor.)

2-Helva, kadayıf, baklava gibi beyaz şekerle yapılan tatlılar yasak. (Yediğimiz meyvelerdeki şekerler vücudumuza yetiyor. Ayrıca besinlerle aldığımız karbonhidratlar şekere dönüşüyor. Tatlıcılık sektörü Türkiye'mizde çok yoğun. Mesela, Uzak doğuda, Asya ülkelerinin pek çoğunda tatlı kültürü yok. Böylece hem bütçe tasarrufu sağlanıyor hem de diyabet riskinden uzak olunuyor.)

3- Evin küçük çocuklarına harçlık olayına dikkat! Cipsler, 3, 5 yaşına kadar çocuklarda sağlık yönünden çok tehlikeli ve yasak. Parası eve tasarruf.)

4-Gazlı içecekler çok zararlı.(cola satanların cola içmediklerini biliyor olmalısınız, mide kanseri sebebi)

5-Markalı kıyafetler reklam giderleri sebebiyle muadillerinden pahalı.(Size, bilginizle, hanımefendi veya beyefendi oluşunuzla, eğitiminizle değer biçilir. Üzerinizdekilerle değil. )

6-Evde küçük tasarruflar, (tasarruflu ampuller, sensörlü yaklaşıldığında akan musluklar. Güneş enerjili su ısıtma sistemleri)

7-Konser, sinema, tiyatroya bir devra ara vermek ( Onun yerine, sevdiklerinizle, el ele, göz göze denizi seyretmek, deniz yoksa mesela bir parkta başbaşa....)

8- Kırmızı et seyrek olarak, (Kırmızı et hem pahalı hem de damar sertliği yapıyor, kolesterolü yükseltiyor. onun yerine beyaz et, balık veya proteince zengin baklagiller.)

Bu kadar yasaklarla bütçe otomatikman tasarrufa geçer, az da olsa tasarruf damlaya damlaya göl olur, çoğaldıkça heyecan verir, teşvik edici özelliğe bürünür. Denemekte fayda var. Bu arada çalışmayı kesintiye uğratmamak gerekir.

Şimdi hiç birşeyleri yokken varsıllaşan Halil ile Halime'nin 15 yıl önce yaşadıkları gerçek öykülerine bakalım:

İç Anadolu kırsalında, köyün yağız delikanlısı Halil, aynı köyün güzel kızlarından Halime'ye gönlünü kaptırır. Halime de kayıtsız değildir. Geleneklere uyulur. Aileler peki deseler de maddi olanaksızlıklar engel olarak karşılarındadır. Tek çare vardır, kaçmak....

Samanlığın seyran olacağını düşünürler, kaçarlar. Bu olaya aileler fazlaca tepki göstermezler. Birkaç ay geçer. Ne varki, samanlık seyran değildir. Köy yerinde ne iş yapılır? Yeterli arazi de yoksa...

İstanbul'da yaşayan bir akraba ile temasa geçilir. O vasıta ile taşı toprağı altın olan İstanbul'dadır Halil. Kapıcılık yapmaya başlar. Ama Halime, küçücük kapıcı dairesinde sıkılmaya başlar. O, bağda bahçede, açık havalarda çalışmaya alışmıştı. Halil'i yanındaydı ama maddi sıkıntıları bitmemişti. Düşündü, düşündü, Halil'ini vezir yapmayı kafasına koymuştu bir kere. Eşine:

-Halil, böyle olmuyor. Şöyle açıklık yerlerden bir ev tutalım, önünde bahçesi olsun. Memleketteki gibi. Hem canımız sıkılmaz, ne olur peki de, pişman olmayız.
Birkaç defa bu istek tekrarlanınca, zihinlerinde kabul görür, Gebze taraflarında bahçeli bir gecekonduda kiracı olurlar.

Halime çalışkandır, Evin önündeki bahçeye taze soğan, marul, maydanoz vs yeşillikler diker. Evin yanındaki müştemilata da borçla bir inek alırlar. Kümes de Halil'den. Halil marangozluktan anladığını kümesi çakınca anlamış. İçinde piliçler, tavuklar...

Kısa bir süre geçmiş, Bizim Halime en yakın pazarda yeşilliklerini, yumurtalarını satıyor. Bazı evlerde süt aboneleri olmuş. Halil de gündelik işlerde çalışıyor. Yorulduklarını hissetmiyorlar, enerjilerini sevgilerinden alıyorlar.

Halime çalışkan, Halime acar, Halime azimli ve tutumlu. Para biriktirmeye başlıyorlar. İki sene sonrasında, komşu bahçeyi satın alıyorlar. Yeşillik dikilen alanı genişletmişlerdir. Kafalarına bir hedef koymuşlar ya, hedefe doğru devam...

Dördüncü senenin sonlarında, kendi bahçelerine (artık arsa kategorisindedir) tek kat evlerini inşa ederler. Kendi evlerinde oturmanın keyfini yaşarlar ama hiç ara vermezler, o ilk dört seneki çalışmalarına... Hatta ineklerin sayısı iki olmuştur, tavuklar da çoğalmışlardır. Her iki senede bir eve bir kat daha ilave ederek dört katlı bir apartmanın sahibi olurlar. Tabii üç de kiracıları vardır.

Vasıfsız ama çalışkan bir insanın aklını kullanarak neler yapabileceği gözler önüne serilmektedir.

Sonrasını bilmiyorum, Biz İstanbul'dan ayrıldık. Eğer bu yazımı okuyorlarsa, kulakları çınlasın Halime'nin.

Bu öykü, yoksulluktan şikayet eden, sızlanan pek çok genç nesile ışık olacak nitelikte değerli bir kılavuz. Ama bunun için "irade lazım, çalışmak lazım" Güzel bir gelecek için bir devre fedakârlığa katlanılır.

Esen kalınız.

Gül Alkan

 
Toplam blog
: 344
: 1671
Kayıt tarihi
: 09.04.09
 
 

Özel bir finans kuruluşundan emekliyim. Hayatın her aşamasını acısıyla tatlısıyla yaşamış biri ol..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara