- Kategori
- Bayramlar
Zeynep'e...

Zeynep 6 yaşında...
Zeynep'e...
Eski bayramlar diye başlamak istemezdim, ben bile; ama gerçekten bu cümle hayatımda varlığını yeni yeni kanıtlamakta. Ne yazık ki! “Ben bile” diyorum, çünkü, yeni nesle dahil olacak yaştayım henüz. Ya yıllar değiştikçe hayatlar, insanlar, dolayısıyla duygular da değişiyor, cümlenin hayatıma yeni katılması bundan kaynaklanıyor, ya da yaştaki rakamlar büyüdükçe umutların sayısındaki rakamlar küçülmekte... Bu sebeple bayramların hayatlarımızdaki değerleri değişmekte.
Aslında evde bir ufaklığımız olmasa bayramı hiçten anlayamayacağım. Onun neşesi, süsüpüsü, müthiş güzelliği bayramı kanıtlayan tek değerli varlık hayatımdaki. Ona bakarken buruk bir acı hissediyorum derinimde. Çocukluk hatıraları canlanıyor gelişigüzel. Bayramları hatırlıyorum. Dedemi, babaannemin köydeki taş fırında yaptığı sıcak ekmekleri, evin üstündeki eski rum mezarlığının olduğu tepeden aşağıya uzanan zeytinliklerin rüzgarla dans edişini, ve göze ömür veren müthiş manzarasını, ordaki herkesin bildiği adıyla yani; maşatlığı… İznik Gölü'nü ve de… Sanki her biri birer rüyaydı sadece. Tek bir eser bile kalmayışı eskiden, zihnimdekilerden başka, ne garip...! Sanki hiç yaşanmamış gibi. Şimdi ne elini öpebileceğim babaannem ve eski dedem var, ne o sıcak köy ekmeği, ne de herkesin bir araya gelişi mümkün artık. Hep beraber balkona sığışıp İznik Gölü'nün maviliği karşısında neşeli sohbetlerin cenazesini çoktan kaldırmışız meğer.
Yeni kıyafet alışverişleri, ertesi güne kadar süren sabırsızlıklar ve yatağın başucunda durması kıyafetlerin, ne de büyük bir heyecandı. Zorluklar olmasına rağmen o zaman da hayatta, yine de güzeldi, çünkü çocukluk hiçbir keder barındırmazdı. Bayram o zamandı.
Şimdi de hayatımıza yeni dahil olan hayatların bayram zamanı…
Mutlu bayramlar teyzecim; gözlerinin güzelliği, içindeki neşe, gülüşündeki gerçeklik hiç solmasın. Seni çok seviyorum…
Eski bayramlar diye başlamak istemezdim, ben bile; ama gerçekten bu cümle hayatımda varlığını yeni yeni kanıtlamakta. Ne yazık ki! “Ben bile” diyorum, çünkü, yeni nesle dahil olacak yaştayım henüz. Ya yıllar değiştikçe hayatlar, insanlar, dolayısıyla duygular da değişiyor, cümlenin hayatıma yeni katılması bundan kaynaklanıyor, ya da yaştaki rakamlar büyüdükçe umutların sayısındaki rakamlar küçülmekte... Bu sebeple bayramların hayatlarımızdaki değerleri değişmekte.
Aslında evde bir ufaklığımız olmasa bayramı hiçten anlayamayacağım. Onun neşesi, süsüpüsü, müthiş güzelliği bayramı kanıtlayan tek değerli varlık hayatımdaki. Ona bakarken buruk bir acı hissediyorum derinimde. Çocukluk hatıraları canlanıyor gelişigüzel. Bayramları hatırlıyorum. Dedemi, babaannemin köydeki taş fırında yaptığı sıcak ekmekleri, evin üstündeki eski rum mezarlığının olduğu tepeden aşağıya uzanan zeytinliklerin rüzgarla dans edişini, ve göze ömür veren müthiş manzarasını, ordaki herkesin bildiği adıyla yani; maşatlığı… İznik Gölü'nü ve de… Sanki her biri birer rüyaydı sadece. Tek bir eser bile kalmayışı eskiden, zihnimdekilerden başka, ne garip...! Sanki hiç yaşanmamış gibi. Şimdi ne elini öpebileceğim babaannem ve eski dedem var, ne o sıcak köy ekmeği, ne de herkesin bir araya gelişi mümkün artık. Hep beraber balkona sığışıp İznik Gölü'nün maviliği karşısında neşeli sohbetlerin cenazesini çoktan kaldırmışız meğer.
Yeni kıyafet alışverişleri, ertesi güne kadar süren sabırsızlıklar ve yatağın başucunda durması kıyafetlerin, ne de büyük bir heyecandı. Zorluklar olmasına rağmen o zaman da hayatta, yine de güzeldi, çünkü çocukluk hiçbir keder barındırmazdı. Bayram o zamandı.
Şimdi de hayatımıza yeni dahil olan hayatların bayram zamanı…
Mutlu bayramlar teyzecim; gözlerinin güzelliği, içindeki neşe, gülüşündeki gerçeklik hiç solmasın. Seni çok seviyorum…