Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '09

 
Kategori
Deneme
 

Zihnin mıknatısına takılanlar - bir

Nobelli bir yazarın ülkesinde idamla yargılandığını öğrenince şaşkınlığını gizleyemedi. Şair, romancı Wole Soyinka ülkesi olan Nijerya’da idamla yargılanıyormuş, Nobel’i alırken. Hasan Hüseyin’in dizeleri aklına geldi. Hasan Hüseyin’in “biliyorum/ matarada su/ torbada ekmek/ ve kemerde kurşun değil şiir// ama yine de/ matarasında suyu/ torbasında ekmeği/ ve kemerinde kurşunu kalmamışları/ ayakta tutabilir…” dizelerinden yola çıkıp, öyledir mi demek istedi acaba Nijerya erki…

Notlarını tarihin mıknatısına doğru tuttu. Tarihin çok başlı canavarlığına bakakaldı. Hangi başı doğru bir olay doğru bir hikâye anlatır acaba diye düşündü.

Edebi metinlerde Conrad’ın zaman içinde sıçrama tekniğini, anlatacağı tarihi notlara ışık yaptı. On yıl öncesini anlattığı bir metinden, aynı metinde yirmi yıl sonrasını anlattığı bölüme uzanan kurguyu düşünerek… Bunu genişletti. Önce Fransa’nın Cezayir’le bağlantısına yatırdı metni, sonra Osmanlı’nın Cemal Paşa’sına götürdü.

Notlarına, Fransızların Cezayirlileri katli ile başladı. Sebebini de not düştü: Göstericiler, katledilen Cezayirliler burada kastedilen kitle, İkinci Dünya Savaşı’nda Fransa saflarına katılmaları karşılığında sözü verilen bağımsızlıkları için sokağa dökülmüşler. Fransa, 8 Mayıs 1945 tarihindeki gösterilerde Cezayir’de 45 bin Cezayirliyi öldürmüş. Notunun sonuç kısmına da şunu düştü: Fransa, 10 milyonluk Cezayir’de 1, 5 milyon Cezayirliyi öldürmüş. Fransa, işlediği insanlık suçlarını itiraf edip kimseden özür dilemedi. Notlarına dahası da var kısmıyla devam etti: Fransa, sömürgeci geçmişiyle övünüyor. Barbarları uygarlaştırdığını düşünüyor. Ve o halkları ilerlettiğini iddia ediyor…

Havanda sözcük dövmek için ucu uçuk bir yarım tümce kurdu; Osmanlı’da 1915–1917 tarihleri arasında cereyan eden olayları, kim hangi belgeler ve hangi tanıklıklarla yazacak?

Cemal Paşa’yı Ermeniler Tiflis’te öldürtmüş, diye bir not düştü. Okuduğu metinlerde, Arap çöllerinde Cemal Paşa’nın ayak izlerine rastladı. Osmanlı hükümetinin görevlendirdiği bir paşa. Arapların yaşadığı yerlerde hüküm sürerken Osmanlı, Cemal Paşa ile Arap aydınlarının ilişkisi ona çok çarpıcı geldi. Ortadoğu’da yaşayan Hıristiyan ahali ile Cemal Paşa arasında meydana gelen olayları merak etti. Bugün hala yankı bulan çatışkılarının alt yapısının ipucunu yakaladı.

Tarihin kaç başının olduğunu merak etti, yeniden. Düşüncelere daldı.

Eli arkadan bağlanmış bir tarihçi düşündü. Eli arkadan bağlanmış olan tarihçinin ağzının da bantlandığını gördü…

Sarayların bodrum katlarında, kemirgenlerin yiyip bitirdiği belgeleri düşündü…

İlber Ortaylı’nın siluetinde karar kıldı. Hocanın ağzından tane tane dökülen tarihi olaylar ve hikayeleri düşündü. İçine bahar serinliği gibi bir ferahlık yayıldı, konakladı.

İlber Ortaylı Hoca; Osmanlıca bir dil değildir, demiş diye bir not düştü. Büyük bir imparatorluğu ve bu büyük imparatorluğun üç kıtada hüküm sürmesini düşündü. Bütün yapıyı ele alıp, kültürel boyut dışındaki kısımları ihmal etti. Çarpıcı sonuçları hocaya ısmarladı!

Ece Temelkuran’ın yapıtlarını masasının üstüne koydu. Ortadoğu’dan Güney Amerika’ ya uzanan bir gökkuşağı düşündü. Temelkuran’ın iki yapıtı arasındaki bağlantıyı ironiye döktü. Yüzü, büyük kısmı gölgede kalmış bir tebessümle tekrar yüzleşti böylece.

Temelkuran’ın, “Şehrazat dili” adlı yazısı içinde kargaşaya yol açtı. Sade ve iyi kaleme alınmış, içten sıcaklığa sahip, yazıların içinde yarattığı kargaşaya anlam vermeye çalıştı. Anlam kargaşasının korkuyla bağlantısını kurdu, sustu...

Notlarının dibinde bir delik açıp şu alıntıyı tıkaç yaptı: “Batı dünyası, neresinden bilmediği, batan bir gemidir. Ama herkes yolculuğun daha rahat geçebilmesi için elinden geleni yapıyor.” ( Emanuelle Severino, İtalyan )

 
Toplam blog
: 55
: 383
Kayıt tarihi
: 27.01.09
 
 

1975’te Ankara’da doğdu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İ.İ.B.F. İşletme Bölümü’nü bitirdi. Şiirleri..