- Kategori
- Deneme
Zıtlıkların dansı
Zıtlıkların Dansı
Partnerimle uzun yıllardır ilk kez dans ediyorduk. Tekrar eski uyumumuzu yakalamamız bir kaç dakikamızı aldı. Zıtlıkları düşündüm dans ederken. Zıtlıkların uyumunu. O beyaz giymişti bense siyah. Sonra kadınla erkeği düşündüm. Gündüzle geceyi. Biri olmadan diğeri olabilir miydi? Gündüz olmadan gece, kadın olmadan erkek, beyaz olmadan siyah olabilir miydi?
Ay, güneşsiz neydi? Soğuk sıcaksız? Ya ayaklar başsız? Güzel çirkin olmadan, genç yaşlı bilinmeden ne ifade ediyordu? Gökyüzü, yeryüzünden ayrı mıydı, yoksa O’nun bir parçası mı? Tüm bildiğimiz zıtlıklar, bir diğeri olmadan neydi? Uyumun, tamamlanmanın, varolmanın manası değiller miydi? Toprağın, suyla ilişkisini anlamanın yolu, siyah bir zeytinin ardından çalınan bir parmak baldan mı geçmekteydi?
Müziğin ritmi gittikçe hızlanırken, bizim figürler de notalarla birlikte akıyordu sanki. Birazdan müzik duracak ve yerimize oturacaktık. Hareketsizliğin tadına danstan sonra varacaktık. Sessizliğin içinde kaybolmanın yolu, içimizdeki dahil, tüm seslerden arınmak değil miydi?
Pistin tam ortasında dursam, kollarımı aksi yönlere açsam, bilinen en zıt noktaları göstersem. Peki her iki farklı noktayı gösteren kollarım, aynı bedende bir olmuyor muydu? Gösterdikleri kuzey ve güney ya da doğu ve batı, dünyayı çepeçevre dönüp yine aynı noktada birleşmiyor muydu?
Ya gri, siyah ve beyaz olmadan varolabilir miydi?Yazla kışın en güzel tarafı, baharı yaşamak değil miydi? Denge kelimesinin manası zıtlıklar olduğu sürece vardı.
Müziğin sesi gittikçe yavaşlamaya başladı. Bizim figürlerimiz de. Dansımız sona ermeden, kemanla piyanonun uyumuna bıraktık kendimizi. Başlangıcı olan her şey gibi dansımızın da sonu gelmek üzereydi.
Çimen Erengezgin