Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '12

 
Kategori
Öykü
 

Zor Karar

Zor Karar
 

Ezan sesine uyandı. Eli saate uzandı, altıya geliyordu. Daha yarım saat bile olmamış diye söylendi, döndü yeniden uyumaya çalıştı. Olmadı. Uzunca bir süre dönüp durduktan sonra dayanamadı kalktı.

Haftalardır bu durumdaydı. Doğru düzgün uyuyamıyor,rüyalarda boğuşuyor, sonra da sabahın köründe , kendisi için erken bir saatte, kalkmak zorunda kalıyordu.

Mutfağa yöneldi, çay suyu koydu. Ankara’daki üniversite günleri geldi aklına. Ne olursa olsun, özellikle kış aylarında, çay demleyip kahvaltı etmeden çıkmazdı evden. Gülümsedi ancak bu gülümseme uzun sürmedi. Yüzünü yıkamak için girdiği banyonun aynasında gördüğü yüz kendini korkuttu. Tıraş oldu, yeniden dikkatlice baktı, değişen bir şey yoktu. Ne zamandır bu durumda olduğunu, gözlerinin çukura kaçtığını  anımsayamadı. Mutfağa gitti, çayı demledi.

Giyinmek için yatak odasına yöneldi, karısı derin bir uyku içindeydi. Uyandırmamak için ışığı yakmadı, perdeyi hafifçe araladı, sokak lambasından gelen ışıkla oda yeterince aydınlandı.O arada gözleri karısının yorgandan sarkan kolundaki bileziklere takıldı. ‘Bu kadar bileziği niye koluna takar ki?’ diye düşündü bir an.  Dilsiz uşaktaki takımını, gömleğini ve kravatını alarak sessizce odadan  çıktı. Salonda giyindi, çorapları unuttuğunu fark etti, yeniden odaya döndü, sessizce komodinden bir çift çorap aldı.

Çay demini almıştı. Pek bir şey yiyesi yoktu.Bir dilim ekmek kızarttı, bir parça peynirle yedi. O çok sevdiği çayı bile zorla içti iki bardak. Saate baktı, yedi yi biraz geçmişti .Balkon penceresine yaklaştı, uzaktan gördüğü denize baktı uzun uzun. Sonra salona geçti, çantasını açtı,şeffaf dosyaya yerleştirdiği dilekçeyi bir kez daha okuduktan sonra masanın üzerine bıraktı.

Elli bir yaşını doldurmuştu geçen ay. Emekliliği de hak etmişti. Gittikçe artan, son aylarda dayanılmaz hale gelen huzursuzluğunu sona erdirmek istiyordu. Yapmak zorunda kaldığı şeyler, onlarca insanın çektiği eziyet, göz göre göre yaşanan haksızlıklar dayanılır gibi değildi. Böyle olmaması gerekiyordu, ama ne yazık ki böyleydi. Rüyasında babasıyla tartışıyor, uyandığında bile babasının sözleri kulaklarında çınlıyordu: ‘ Bu dünya yalan oğlum. Ama mademki yaşıyoruz, bir süre konuğuz, adam gibi yaşamalıyız. Onurumuzla, başımız dik. Haksızlığa alet olmadan, haram yemeden, kötülük etmeden.  Aç kal ama başını eğme! Bu dünyanın nimetlerine tenezzül etme.’

Bu gün yine karar günüydü. Kalbinin sıkışmaya başladığını hissediyordu. Balkona çıktı, derin derin nefes aldı. Soğuk ama temiz havayı içine çekti. İçeri girdi. Kızının odasına yaklaştı, aralık duran kapıdan başını uzattı. Yarıyıl tatilinin en keyifli kısmı olan sabah uykusunun tadını çıkaran kızına baktı. Öyle güzel uyuyordu ki. Güzel bir karne getirmişti, önümüzdeki yıl liseyi bitirecek, iyi bir üniversite öğrenimi görecekti. Çocuk doktoru olmak istiyordu. Kapıyı hafifçe çekti, yanındaki odanın önünde duraladı. Ankara’da okuyan üniversite öğrencisi oğlunu düşündü. Yeniden salona döndü, ‘kusura bakma baba, onların geleceğini düşünmem gerek. İşler senin bildiğin gibi değil artık’ diyerek masanın üzerindeki  emekliliğini isteyen  dilekçeyi  aldı, yırttı.

Hızla ayakkabılarını giydi, aynaya bakamadan evden çıktı.Gözlerinin dolduğunu hissediyordu, bir şeyler boğazında düğümlenmişti. Kimselere görünmemek için asansöre binmedi, merdivenlere yöneldi. Şoför erkenden gelmiş, bekliyordu. Açılan kapıdan arabanın arka koltuğuna yerleşirken bir sakinlik çöktü üzerine. ‘ Nasıl olsa birkaç aya çıkarlar. Ben olmasam da aynı şey olmayacak mı?’ diye mırıldandı.Kendini ikna etmeye çalışır gibi. Sonra gazeteye uzandı, manşetten atılan ’Türkiye Avrupa’yı solladı’ haberini okumaya başladı. 

 
Toplam blog
: 56
: 651
Kayıt tarihi
: 06.12.10
 
 

Bornova Anadolu Lisesi ve Sbf mezunuyum. Üniversite yıllarımda başlayan çalışma yaşamım kısa bir sür..