Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Nisan '07

 
Kategori
Kitap
 

" Şiir ustalardan öğrenilir! "

" Şiir ustalardan öğrenilir! "
 

Şiirin burçları: Hasret ve Hikmet!

Metin Celâl ismini her ne kadar şiirle özdeşleştirsek de son yıllarda yazdığı ve yayımladığı romanlarla alabildiğine genişlettiğini görürüz. Benim zamanında şiire dahil olmamış, dikkat edilmesi gereken en ilginç nesneleri, sözcükleri şiirlerine yetkinlikle dahil etmesinden, E dergisindeki köşesindeki yazılarından tanıdığım Metin Celâl “Yeni Türk Şiiri” adlı kitabından sonra bir kitap çıkardı geçenlerde: “Şiir Ustalardan Öğrenilir”. Doğrusu herkesin yarış halinde şiir yazmaya çalışıp çok azının başardığı, yine o azınlığın şiire çalıştığı 2ooo’lerin başında çok da iyi yaptı.

1979’dan beri yazı ve şiirleri dergilerde yayımlanan Metin Celâl, şiirin ve edebiyatın gerçek emekçilerinden. Bu sürece dört şiir kitabı, üç roman ve iki eleştiri kitabı sığdıran Celâl, bu son kitabında modern Türk şiirinin ustalaşmış şairlerinin öğrettiklerini ve kendi öğrendiklerini bize de aktarmakta.

Kitap, adından anlaşılabileceği gibi, bu şiir ustalarının şiirlerini anlama, kavrama ve çözümleme denemeleriyle dolu. Üç bölümden oluşan kitabın ilk bölümü “Hikmet Burcu'”adını taşıyor. Bu ve ardından gelen bölümün başlıkları aslında usta şair Behçet Necatigil’e atıfta bulunuyor. Çünkü Necatigil “Şiirin Burçları” adlı yazısına göre: “Bence her şair, şiir hayatı boyunca, üç burçtan: Gurbet, hasret ve hikmet burçlarından geçiyor. İlki gurbet burcudur; şair önce bir süre bir gurbeti yaşar. Sanki Robinson gibi, ıssız bir adaya düşmüştür. Sağda solda eline geçirdiği öteberiyle kendine bir barınak yapar. Bir korunma içgüdüsü onu, bulduklarıyla bir yapı, bir çatı kurma ve varlığını böylece kanıtlamaya zorlar. Tam bilincinde değildir yazdıklarının ve bu dönemde rastlantının payı büyüktür. Beğenisi sağlam temellere oturmamıştır. Beğendikleri iyi şairler de olabilir, kötü şairler de. Gününün ustalarına rastlamışsa, bu onun için iyi bir şanstır. Onla gibi yazar; onlardan farksız da, onlardan iyi de yazabilir. Ne var ki özentidir, taklit ve kendini arayıştır bu dönemin ürünleri. Yeri, zamanca kendine yakın birkaç kuşak içinde bir şairin tekrarıdır. Gurbet burcudur bu. Burada ne kadar kalınacağını da, şairine göre değişir.” [1]

Bu alıntıyı bilhassa yaptım. Çünkü, gurbet burcundan önce de bir yer vardır. Eşik! Ne yazık ki şiire soyunan, hatta birçok şiir kitabı çıkarmış şairler bile Türkçe’den ve dilbilgisinden yoksundur bizde. Hayat cahilidirler. Okumazlar, düşünmezler. Eşiktedir bunlar. Şiiri bir iç dökme, “ruh temizleme kliniği” olarak gördüklerinden, onlar için şiir kolayca yazılan bir "şey"dir. İki uyak “patlatmakla”, üç mısramsı kurmakla şiir yazılır sananlar çoğunluktadır. Bu çoğunluk ne eşikten içeri adım atabilir ne de çekip giderler. Eşikteki manzara güzel olacak ki, oradan ayrılamazlar!

İşte “Şiir Ustalardan Öğrenir” adlı kitap, Hikmet Burcu’ndan çıkıp Hasret Burcu’na doğru gidiyor ve tabii ki Gurbet burcuna girmiyor. Çünkü gurbet burcu şiirinden öğreneceğiniz oylumlu bir bilgi yoktur.

Hikmet Burcu’nda kimler mi yer alır? Metin Celâl’in üstüne değerlendirme ve tespitler yaptığı sekiz şair, Türkçe yazılan modern şiirin de büyük ustaları. Bu sekiz şair Oktay Rifat, Behçet Necatigil, İlhan Berk, Attilâ İlhan, Can Yücel, Metin Eloğlu, Edip Cansever ve Cemal Süreya. Metin Celâl yazarken sadece okumalarından değil, belki ki bu şairler üzerine yazılan önemli denemelerden, incelemelerden de yararlanmış. Bu farklı tespitleri süzüp, o şairlere dair kendi yaklaşımlarını da denemelerin içine yedirmiş.

Benim ilgilimi en çok çeken Oktay Rifat, Cemal Süreya ve Edip Cansever üstüne yazdıkları oldu. Oktay Rifat için yazdığı yazıda “Hiçbir zaman ‘ben oldum’ demeden, sürekli arayan, bulduğuyla yetinmeyip daha ötesini isteyen bir şair. Rahatlıkla üç-dört şaire yetecek kadar şiir, şiir anlayışı, eğilimi bir arada. Üstelik ilk şiire başladığı günden itibaren, yirmili yaşlarından beri, her yaptığını bilerek, üzerinde düşünerek yapmış biri. İzah edemeyeceği, hesabını veremeyeceği tek bir dizesi yok!.. Ustalığının doruğunda dediğimiz yıllarda bile yenilik peşinde.” [2] Demek ki Metin Celâl ile Oktay Rifat şiirine sevgimiz çok benzer!

Bu denemeler, şairlerin poetikalarını oluşturmaları noktasında önemli, vurucu ve yetkin değerlendirmelerle motif gibi inceliyor. Cemal Süreya şiiri için “Bir ayağı Batıda, bir ayağı Doğuda olan bir şair, Bir anlamda Türkiye’nin hali gibi. Türkiye’de olan, Türkiye’yi tanımlayan her şey var onun şiirinde. Biriktirir, damıtır ve ‘kişilikli bir şairin’ kendine has söyleyişiyle belleklerimize kazı şiirini” derken, Edip Cansever şiirini hemen yakasından yakalar: “Kendinden yani insandan yola çıkan bir şair Edip Cansever. ‘Ben’in peşine düşmüş. Onun sorunlarını anladığında, çözdüğünde hemen her şeyin çözüme ulaşacağına inanmış. Bireyden yola çıkıp insana, topluma ulaşmaya çalışmış. Yaşamın anlamsızlığından, dünyanın anlamsızlığından kaynaklanan karamsarlığı, kötümserliği kendinde sorgulamış. O büyük yalnızlığında büyük bir şiir yazmış”.

Gerçekten de Edip Cansever şiirinin esas özünü, temasını ve söyleyişini “benlik” ve insan kaplamıştır. Bunlarla doludur şair, sorgudadır, üstelik karamsardır da. Aşk bir olanak olarak yakalarını açar, serinletir ama fazla uzun sürmez bu ferahlık. Edip’in hemen hemen şiirlerinde, bilhassa Ben Ruhi Bey Nasılım ve sonrasındaki kitaplarda ağırlıklı olarak, insana yapılan bir psikanaliz vardır! Ve giderek derine inen, katmanlaşan, ustalaşan bir şiirle yapar bunu...

Necatigil’e göre Hikmet Burcu’nda, “şikayetlerin, isyanın şiiri, zamanla yerini kabulün, benimsemenin, vazgeçişin şiirine bırakır”. Yani bir bakıma bunca çalkalanmanın ardından durulur, her şeyi olduğu gibi kabul eder mi? Yoksa bilgelik midir kastedilen? Bu sorunun yanıtını o burca ulaşan her şair kendi bulacaktır sanırım.

Hasret Burcu adını taşıyan ikinci bölüm, ustalaşmanın eşiğinde, artık bir olgunlaşma dönemine varmış altı şairin şiirine eğiliyor. Buradaki seçimde daha kişisel, kararlarında daha naif ve duygulu Metin Celâl. Özellikle Üç Çiçek’i beraber çıkardığı arkadaşları şair Haydan Ergülen ve Adnan Özer üstüne yazdıkları... Ben Metin Altıok ve Tuğrul Tanyol şiirleri üstüne yazdıklarını daha çok beğendim. Hatta bu yazılarda Cemal Süreya gibi özgün bir dil yaratma çabasına girişildiği için keyiflendim. Şiirin açılımları da şiir gibi olunca, okumak keyfe dönüşüyor çünkü. Tuğrul Tanyol şiiriyle ilgili yazıdan bir paragraf örneğin: “Yenilik sözde değil, kimlikte olmalıdır. Nüfus kâğıtlarını tütün sararak harcayanlar ancak ozandır. Arnavut kaldırımının, tramvayın ve gözlerle selamlaşmanın sadece nostalji olmadığını, kendi aralarında bir etkileşim olduğunu, onlarla yaşamazsanız kıymetlerini bilebileceğinizi en iyi o hisseder.”

Ve son bölüm: “Şairin Maceraları”. Şair kimliğine bürünmeye çalışanlara, şiir üstünden kariyerizm yapmaya çalışanlara ironik bir tokat! E’nin ilk sayılarında çıkan bu yazılar, mutlaka okunması, yüzleşilmesi gereken paragraflarla dolu!

Orhan Kahyaoğlu’nun deyişiyle, “Şiir, şair, özellikle de Türkiye'deki şair tipolojisinin inanılmaz ironik, mizahi eleştirileriyle dolu denemeler var bu bölümde. Şiire, şaire dair, son yıllarda okuduğumuz en keyifli, o denli de hakiki metinler Celâl'in yazdığı. Türkiye'de 'şairim' diyen herkesin kendinden bir kesit bulduğu, çıkar ilişkileri içinde yaşadıkları bocalamaları, ikilemleri, sahtelikleri bu kadar güzel dile getiren bir başka denemeler bütününe rastlamadık.“ [3]

Yeni Türk Şiir’inde [4] genel olarak 80’lerin şiir resmine odaklandıktan sonra “Şiir Ustalardan Öğrenilir”, şiirle biraz olsun ilgilenen her insanın okumasında fayda olan bir kitap. Dilinizin biraz daha şiir olması için!

[1] Haz: Yaşar Nabi Nayır, Salih Bolat, Şiir Sanatı, Varlık Yay., 2003.
[2] Metin Celâl, Şiir Ustalardan Öğrenilir, Everest Yay. 2006.
[3] Orhan Kahyaoğlu, Radikal Kitap eki, 6 Nisan 2007.
[4] Metin Celâl, Yeni Türk Şiiri, Çizgi Yay., Mart 1999.

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..