Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ağustos '10

 
Kategori
Edebiyat
 

"Aşk Kapısı"nda aşklı bir şair:Mehmet Sadık Kırımlı

"Aşk Kapısı"nda aşklı bir şair:Mehmet Sadık Kırımlı
 

"bak, aşkın kapısını açık bıraktım; hadi

taptaze düşler gibi sokul yanıma

istersen gir içeri…"

M.Sadık Kırımlı

Aşk…Bir büyülü sözcük mü? Topu topu üç harf. İçinde ateşi, coşkusu, hüznü, ayrılığı, özlemi barındıran anlamlı bir serüven sözcüğü… Bir şairin dilinde, beyninde, kaleminde, imgeleminde, şiirinde bir başka renge dönüşen dünya… Aşksız şair var mıdır? Bana göre yoktur. Olursa, aşk olsun ona, şiiri kırılı, acır, üzülür. Şiirin var olduğu, insanla buluştuğu günden bu yana aşk egemen olmuştur şaire. Hepimizin aşkla işi olmuştur mutlaka. Aşka gelmişliğimiz çoktur yaşamımızda! Aşktır bizi çoğaltan. Aşk üstüne söylenecek söz, şiir, yazı, öykü, roman biter mi hiç? Benim de amacım aşk üstüne bilgiçlik taslamak değil elbette.

Sözü aşklı bir şaire, Mehmet Sadık Kırımlı'ya ve onun yakın zamanda yayımlanan şiir kitabı "Aşk Kapısı"na getirmek istiyorum. Kırımlı’yla tanışlığımız 30 yılı aşmıştır; ama şiir dostluğumuz, şiir kardeşliğimiz hani bin yıllık derler ya, öyledir işte. Benim Bellek Pazarı, onun Güz Kuşatması Etki Yayınları’ndan 2002’de birlikte dostlarımıza ulaştı. İlya Yayınlar’ında 2007’de benim İnce Oda’mla, onun Ağacına Küsen Yaprak kitabı, birlikte yer aldı kitapçı raflarında. Ancak bu kez ben mızıkçı çocuklar gibi oyunu bozdum, 2010 yılında Kırımlı’yla birlikte şiir kitabımı sunamadım okurlara, dostlara. O elini çabuk tuttu “Aşk Kapısı” ndan giriverdi! İyi de etti. Benim tembelliğim tuttu demek ki.

Mehmet Sadık Kırımlı soyadından da anlaşılacağı gibi kökeni Kırım’a dayanan 1934 yılında Balıkesir’de doğan bir genç adam benim için…Aşkla, aşkın çeşitliliği, rengiyle dolu bir dünya insanı… İzmir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ni bitiren Kırımlı, önce TRT Genel Müdürlüğü Ankara Radyosu Reklam Yayınları Ünitesinde, daha sonra Genel Müdürlük Bütçe Malî Kontrol Şube Müdürlüğü’nde uzman, daha sonra atandığı İzmir Radyosunda sırasıyla şef, şube müdürü ve idarî işler müdürü olarak uzun yıllar çalıştı. Sonra da bölge müdürlüğü danışman- uzmanlığından 1998 yılında emekli oldu. Uzmanlığı süresince onunla şiirli buluşmalarımız, alış verişlerimiz de başlamıştı zaten. Yazdığı nice şiirin ilk okuyucusu olmuşumdur daktilosunda takılıyken kâğıdı; daha sonra bilgisayarından gönderdiği iletisiyle… Telefondan ilk dinleyicilerden, ilk alkışlayanlardan biri de ben olmuşumdur mutlaka. Kırımlı asli görevi dışında Türkiye Radyoları için çeşitli radyo oyunları yazdı ve ödüller kazandı. İzmir Kültür ve Sanat Derneği’nin kurucuları arasında bulundu, üç yıl başkanlığını yaptı. 1972 Yılında Yelken dergisinde yayımlanan bir şiiri nedeniyle, sıkı yönetim komutanlığınca tutuklanarak cezaevinde yattı; daha sonra serbest bırakıldı.

1999 yılında ‘Atadost Yayınları Şiir Ödülü’ birinciliğini, 2001 yılında da ‘İzmir Karşıyaka CUMOK Uğur Mumcu Şiir Ödülü’ birinciliğini kazandı. 2005 yılında Karşıyaka Belediyesi Homeros ‘ Şiir Emek Ödülü’nü aldı. Şiirleri, şiir üzerine yazıları ülkemizin seçkin yazın dergilerinde yayımlanmaya devam ediyor. Şiir Kitapları: Aldanış (1968), Gün Kesiği (2000), Güz Kuşatması (2002), Ağacına Küsen Yaprak (2007). Şimdi de Aşk Kapısı (*) Kırımlı’yla ilgili ortak anılar çok elbette. Katıldığımız etkinlikler, dost toplantıları, söyleşiler, sofralar, tokuşan kadehler… hep şu şiirin kardeşliği, paylaşımı, aşkıyla işte… O zaman sözü fazla uzatmadan, Kırımlı ağabeyimin “Aşk Kapısı”ndan girip onun aşklı dizelerine bırakayım. Bakın ne tat alacaksınız sizde:

aklın güvercinleri henüz dallardayken

düşler sokağına gidelim seninle / bırak

orada kalsın uzun dediğin geceler

bir sigara yak savrulan zamana / şurada

saçlarını tarayan kavak ağacının önünde

yalnızlığın büyük kızıyla oturup aşkını tazele

şarkılar türküler söyle ona

(MEVSİM HÜZNÜ, s.15)

senin bakışlarında ıssızlığını arıyor sokak

yanında taşıdığın aşk yarası var ya

akşam güneşi gibi kıpkızıl yayılacak odana

yüreğinden öpecek seni bir gül sesi

gecesi gündüzüne karılacak mevsimlerin

unutma, çoğalacağız bir gün eksildiğimiz yerde

(ADAM, s.25)

Geceler doyumsuz bir kadın, öpülmek

Okşanmak ister…

aşkın sevinciyle buluştuğun koyda

denizler coşkuyu, kıyılar dinginliği sever

eğil de bak, yağmurun anne sevdası var

suların yüzünde: “dallar uzadıkça

kuytu olsun akan suya” diyorsan boşluklar

bırak yüreğinde / öpsün seni sevdan

(AKLINDA TUT, S.33)

sen yokken saçak altlarında duvar diplerinde

demleniyordu bıraktığın yoksunluk

parmağı uzun bir aşk dokununca tenimize

erken başladı içimizde yolculuk / dışarıda

taze çilek kokusuyla oturan yalnızlık benim

şu anda liman arayan ülkem

(YÜZSÜZ GECE, s.35)

henüz alışamadım bıraktığın boşluğa

dönüp baktım yaraymış akşam

çıplak ruhumda kanıyor günün son bakışları

acıyı avucumda tutsam çocukluğum ağlamaz

bak, aşkın kapısını açık bıraktım; hadi

taptaze düşler gibi sokul yanıma

istersen gir içeri…

(PENCERE, s.47)

Evet Mehmet Sadık Kırımlı’nın “Aşk Kapısı”ndan içeriye girdiniz işte! Aşklı dizelerle buluştunuz; ama daha çoğunu, yalnızlığı, hüznü, ayrılıkları, anıları paylaşmak isterseniz, bence “Aşk Kapısı”nı elinizde tutun, birbirinden anlamlı, özenle ve emekle oluşturulmuş dizeleri, şiirleri kendi sesiniz, yorumunuzla okuyun derim. Seveceğinizden, kendinizden bir şeyler bulacağınızdan kuşkum yok.

HADİ “AŞK GELE” O ZAMAN… Nereden geldi şimdi bu söz aklıma? Hadi rastgele'den mi esinlendim ne? Belki bir şiirime ad olmaz mı sözce? Onu da sizinle paylaşmak isterim. Bana da "aşk gele" o zaman...

(*) AŞK KAPISI, Mehmet Sadık Kırımlı şiirleri, Mühür Kitaplığı Yayınları, 68 sayfa, İstanbul-Nisan 2010,

 
Toplam blog
: 178
: 1483
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

1946 yılında Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinde doğdum. İlkokulu aynı ilçede, ortaokulu Ceyhan’da, li..