Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '08

 
Kategori
Siyaset
 

"Atatürkçü düşünme sistemi" yeterince bilinmezse ne olur?

"Atatürkçü düşünme sistemi" yeterince bilinmezse ne olur?
 

Nasıl ki bilgisayarımızı, 5 sene önce yükleyip, güncelleştirmesini ihmal ettiğimiz bir anti virüs programıyla bugünün virüslerine karşı koruyamazsak, ülkenin silahsız işgali ve egemenliğin işbirlikçiler eliyle yabancıların eline geçmesini de 1920'lerdeki tanımlama ve mücadele kalıplarını kullanarak engelleyemeyiz.

O halde sahip olduğumuz “ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNME SİSTEMİNİ” bu yeni durumların bilgisiyle güncelleştirmeli ve yeni mücadele biçimleri geliştirmeli ve bunu da en kısa zamanda geniş halk kesimlerine aktarmalıyız.

ATATÜRKÇÜLÜK NASIL BiR SEYDiR?

Sevgili Dostlarım,

Eskiden(Emperyalizm çağında) bazı devletler, bir bölgede yaşayan insanları kendileri için çalıştırmak, yer üstü ve yer altı kaynaklarını sömürmek için, silahla o toprakları işgal ederlerdi. Şimdi ise Neo emperyalizm çağında, bazı istisnai durumlar hariç emperyalist devletler kaba kuvvet kullanmıyor. KÜRESELLEŞME denen bir sivil araçla isteklerini silahsız elde ediyorlar. Mikro milliyetçiliği kışkırtmak, Demokrasinin araçlarını ustaca kullanmak ve Dini inançları özgürlük maskesiyle sömürmek çoğu durumda yeterli oluyor.

Sömürü düzeninin başlaması için IMF diye bir teşkilat kurup, o ülkeye borç vererek işe başlıyorlar. Borç ödemek zorlaşınca işbirlikçi birilerini bulup, ülkenin nesi var nesi yoksa sattırmaya sıra geliyor. Bu arada açlıktan ölümlere sebep olup, kontrolü kaybetmemek için cüzi bir kısmını sadaka olarak dağıttırıyorlar. Bir süre sonra suyunu, ormanını yeraltı ve yer üstü zenginliklerini, bankalarını, fabrika ve her türlü tesisini satın alıp, o ülkenin insanlarının tümünü kendiler için çalıştırıyorlar. Bu bir şirket satın almaya benziyor. Nasıl satın aldığınız şirketin tüm demirbaşları ve çalışanları sizin emrinize girer ve size çalışırsa, borçlandırdığınız ülkelerdeki insanlar da bir süre sonra tamamen size çalışmaya başlıyor. Çalışanların maaşlarından kesilen vergiler de devletin borcunun taksit ve faizlerini ödemede kullanılıyor. (Şu an Türkiye en fazla sömürülen ülke. Çünkü dünyanın en yüksek faizini veriyor, hem de gönüllü!) Ülke iflas eder gibi bir duruma düşüp, borç ödeme işi tehlikeye girdiğinde Kemal Derviş gibi bir has adamlarını komiser olarak gönderiyorlar. Böylece Putin benzeri birinin yönetime gelip, moratoryum ile borç ödemesini askıya almasını engelliyorlar. Bu komiser daha Türkiye yolunda uçaktayken, milletin önüne ilk hedef olarak dış borç ve faizlerinin kesintisiz, sürdürülebilir olarak ödenmesini koyuyor. Ecevit ve Bahçeli, komiseri hemen bakan yapıyor. DSP çökünce de Baykal tutup CHP'ye kabul ediyor.

Peki, BÜTÜN BUNLAR TÜRKİYE’NİN BAŞINA NİÇİN GELDİ?

Yönetici kadrolardaki bilgi, bilinç ve farkındalık eksiğinden, kısaca

“ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNME SİSTEMİNİN” yeterince BİLİNMEMESİNDEN.

Sırası gelmişken BİLMEK üzerinde de durmak isterim.

"BİLMEK", öğrenmek, hafızada bulundurmak, malumat sahibi olmak değil İDRAK ETMEKTİR.
İDRAK ETMEK, öğrenilen BİLGİNİN SEMBOLÜ OLMAK DEMEKTİR.
Bir BİLGİNİN SEMBOLÜ OLMAK DEMEK, o bilginin aksine davranışta bulunmamak, bilginin GEREĞİ NEYSE ONU YAPMAK DEMEKTİR.

İşte bu nedenle Atatürkçü Düşünme sisteminini iyice bilmek zorundayız.

Hiç unutmam, Ankara Ün. Fen Fakültesinde Süreyya Aybar(Allah rahmet eylesin) isminde son derece dürüst, yalansız, demokrat ve açık düşünceli bir Fizikokimya Profesörümüz vardı. Ama son derece de prensip sahibi ve disiplinliydi. Sorduğu problemlerde çözüm yolumuz doğru olsa bile sonuç mantıksızsa yanlış kabul eder, “Bir mühendisin hesap hatası yapma lüksü yoktur” derdi. Bitirme sınavında ilk sorusu ANAHTAR SORU denen not değeri olmayan bir soru olurdu. Onu doğru cevaplayamayanın diğer doğru cevaplarını dikkate almaz, başarısız sayardı. Sebebini sorduğumuzda; "Anahtar soruyu sizin FİZİKOKİMYACI DÜŞÜNME SİSTEMİNE (Nosyonuna, Bakış Açısına, Kavrayışına) sahip olup olmadığınızı anlamak için soruyorum. Eğer Fizikokimyacı nosyonuna sahip değilseniz iş yaşamınızda karşınıza çıkabilecek durumların tanımlayamaz, doğru kararı verip, doğru eylemi yapamazsınız" derdi.

Onun bu sözlerini hiç onutmadım. Zaten yaşam unutmama izin de vermedi. Çünkü dogru düşünme sistemi sahibi olmak, doğru gözlem yapmak yani farkındalık ve doğru davranışın temelidir. Örneğin İran ordusundaki askerler ellerinde Musaf(yazılı kuran) taşıyan mollalar kışlaları bastığında bu nedenle ateş edememişlerdir. Tıpkı Siffin savaşında Hz. Ali’nin askerlerinin, mızraklarının ucuna Kuran ayetleri takan Muaviye’nin askerlerine saldıramayışı gibi. Şu an Türkiye'de olan şey de budur. Özünde bağımsızlığına düşkün olan halkımız “Atatürkçü Düşünme Sistemi”ni yeterince idrak edemediği için doğru davranışı gösterememekte sandıkta kendi aleyhine çalışan partilere oy vermektedir. Çünkü okullarda sadece emperyalizm ve Atatürk’ün emperyalizme karşı mücadelesi öğretilmiş, “Atatürkçü Düşünme Sistemi” öğretilmemiştir. Üstelik Neo emperyalizm ve Küreselleşmenin ne olduğunu da bilmemektedir. Dolayısıyla elinde silah taşımayan yeni emperyalistleri tanıyıp, tavır koyacak bilgi, bilinç ve farkındalık seviyesinde değildir.

Nasıl ki bilgisayarımızı, 5 sene önce yükleyip, güncelleştirmesini ihmal ettiğimiz bir anti virüs programıyla bugünün virüslerine karşı koruyamazsak, ülkenin silahsız işgali ve egemenliğin işbirlikçiler eliyle yabancıların eline geçmesini de 1920'lerdeki tanımlama ve mücadele kalıplarını kullanarak engelleyemeyiz.

O halde sahip olduğumuz “ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNME SİSTEMİNİ” bu yeni durumların bilgisiyle güncelleştirmeli ve yeni mücadele biçimleri geliştirmeli ve bunu da en kısa zamanda geniş halk kesimlerine aktarmalıyız.

Sevgilerimle.

Tuncay Erciyes

15 Nisan 2008

 
Toplam blog
: 67
: 4845
Kayıt tarihi
: 11.12.06
 
 

Ayrik otu tohumu ekip, buğday imajinasyonu yaparak, Buğday  hasatı yapabilir misiniz? Her ne ..