Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mayıs '07

 
Kategori
Kültürler
 

"Bir kız vardı Japonya'da"

"Bir kız vardı Japonya'da"
 

Bir kız vardı Japonya'da
ufacık, tefecik bir kız,
Bir bulut vardı dünyada
işi: öldürmekti yalnız.

Bu bulut bu kızcağızın
öldürdü nineciğini,
külünü göğe savurdu,
sonra, yine apansızın
gelip babasını vurdu,
sonra da kızın kendisini.
Ve doymadı ve doymadı
yeni kurbanlar arıyor.
Atom ölümüdür adı,
karanlıkta bağırıyor.

Büyük bir birlik kuralım,
canavarı susturalım.
Savaş cengine gidelim,
canavarı yok edelim.

İşte böyle diyordu Nâzım Hikmet, "Bir Kız Vardı Japonya'da" adlı şiirinde. Bizim konumuz ise, Japonların geleneksel giysisi olan "kimono"lar...

Sözlük anlamı "giysi" olan "Kimono", Japonya'ya özgü en geleneksel öğelerden biri. Batı'da tahta kalıplarla basılan "Ukiyo-e" resimlerinin popülerliği aynı zamanda kimonolara olan ilgiyi de hat safhaya ulaştırmış...

Benim ilgim ise taa Van'da sert bir kışın hüküm sürdüğü bir zamanda, sınır karakolundayken okuduğum, Yasunari Kavabata'nın "Kiyoto" adlı eseriyle başladı. Bu kitapta, Kavabata, birisi fakir diğeri zengin iki genç kızın tanışmalarını, arkadaş olmalarını ve sonunda kardeş olduklarını anlamalarının öyküsünü, bir aşkın da dokunaklı öyküsüyle beraber içiçe verir. Yalın ve şiirsel anlatımıyla hem Japon insanının hem de Japonya doğasının inceliklerini veren eserde, en şaşırtıcı bölüm ise kuşkusuz yaptığı kimonolarla meşhur olan dokumacı ustası Otomo Sosuke'dir. Ve Sata ailesinin tek çocuğu olan Çieko'ya armağan edilen nefis kimono öyle iyi anlatılır ki, o muhteşem kimonoyu üstünüzde sanırsınız.

Romanda da anlatıldığı gibi kimonoların birçok çeşidi vardır.Mevsimsel sezonluk kimonolar, bayanların törenlerde giydiği özel kimonolar, erkekler için dikilen kimonolar...

"Nara" döneminde (710-94), "kosode" (küçük kol) olarak adlandırılan giysi, Kimono olan gerçek adını 18. yy'da alır. Halen kullanılan kimonolar, Japonya'yı ziyarete gelen turistlerin de ilgisini çeker ve kısa süreli de olsa ziyaretçiler Kimono gerçek anlamda giyme fırsatı yakalarlar.

İpekten dokunduğu için fiyatları de epey tuzlu olan kimonolar, sabahlık değil, bir Japon'un hemen her zaman giyebileceği bir giysidir. Ancak günümüzde her kimono ipekten değildir. Ayrıca erkek kimonsuna "hakan" da denmektedir. Ancak ipek olanlar, çok değerli olduğu için, nesilden nesile aktarılır... Hatta ve hatta Prag'a gittiğimizde, ünlü Astronomik Saat'in orada, kimonoları içinde görünce pey şaşırmıştım.

Kadınlar Kimonolarını özellikle geleneksel çay ve "ikebana törenleri"nde giyerler. Genç kızlar ise "furisode" olarak adlandırılan çok renkli kolları diğer kimonolara göre daha uzun, parlak "Obi" (kemer) olan kimonoları giymektedir. Fabrikalarda üretilen ve basit geometrik şekillere sahip, günlük hayat içerisinde sık kullanılan kimonolara ise "Edo komon" denilmiştir.

Düğün ve özel törenlerde ise, tam tersi özel olarak tasarlanan, müthiş görünüme sahip kimonolar tercih edilmektedir. Bunlardan biri de "shiromuku"dur, çok kalın kumaşlı, özel işlemeleri bulunan, saç tokası mevcut, geline özel beyaz renktedir. Damat adayı ise üzerinde ailesine ait işareti bulunduran ve "habutae" ipeğinden özel üretilmiş kimonoyu taşır.

Son zamanlarda tüm dünya gibi Japonya'da Amerikan rüyasına kapıldığından, düğünlerde damatların batı tarzında giyinmelerinin yanında, törenleri de klislerde yaparlar! Ölüm törenlerinde ise hem erkekler hem bayanlar siyah kimono giyerler.

Arthur Golden'in hem hayal ötesi kitabı Bir Geyşa'nın Anıları"nda okuyabilceğiniz, hem de filminde seyredeyebileceğiniz kimonolar ise, türünün eşsiz örneklerindendir.

Altına hiç bir şey giyilmediği söylenen kimononun, tek başına giyilmesi ve çıkırılması çok zordur. Bu nedenle kimonoyu giyerken ve çıkarırken yardım almanız gerekir.

Peki Japon erkekleri bu duruma ne diyor dersiniz? Sanırım sevişmek için, Taocu sevişme sanatını kullanan bir milletin torunları, her şey de olduğu gibi cinsel alanda da gayet sabırlılar!

Kiono ayrıca hem James A. Michener'in "Sayanora" kitabında (Filminde Marlon Brando oynamıştır), hem de Trevanian'ın "Şibumi"sinde birbirinden renkli kimonolara rastlayabilirsiniz. (Bunu filmi hâlâ çekilmedi!)
Geleim Türk edebiyatına. Yaptığım onca araştırmaya rağmen şiirlerinde ya da öykülerinde başlı başına Japon kültürünü ya da kimonoyu ele alan bir esere ne yazık ki rastlayamadım. Rastladığım ufak dizeler de Nâzım Hikmet'te ve haikulardaydı.

Kimonoların ilginç gözükme nedenlerinden biri de yürüyüş de gözüken minik adımlar ve zarafettir. Yürüyene büyük zorluk ve yorgunluk verdiği de gözden kaçmayan kimonolar, İkinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar Japon kadınlarınca sıkça kullanılmıştır. Savaş sonunda çöken ekonomiyle, kadının çalışmak zorunda kalması nedeniyle kullanım sıklığı hızla azalmıştır.

Günümüzde sadece özel günlerde giyilen kimonolar, genel olarak ikiye ayrılır: Birincisi henüz evlenmemiş olan kızların giydiği kimonodur. Adı "furisode"dir. Bu kimononun kol kısmından sarkan kumaş neredeyse yere değecek kadar uzundur ve daha açık renkli ve süslüdür. İkincisi ise "tomesode" denilen kadınların giydiği kimonodur, kol kısmındaki kumaş daha kısadır ve artık kadının evli olduğunu gösterir. Ayaklara "geta" denilen ve Japonların o küçük ayaklarını acıtan sandallar giyilir. Saçlara ise "kushi" denilen tokaları takarlar.

Kiru (giymek) ve mono (şey) kanjileri ile yazılan kimono, 5. yy.dan itibaren Çin ile Japonya arasında başlayan yoğun kültürel ilişkiler sırasında Çin hanfusundan etkilenme yoluyla ortaya çıkmış. Kimono, "kosode" adı verilen ve iç çamaşırı niyetine kullanılan giysiden türemiş. Modern kimono Japonya'nın "heian" döneminde (794–1192) günümüzdeki şeklini almaya başlamış. O dönemden beri hem erkek hem de kadın kimonosunun temel biçimi değişikliğe uğramadan kalmış...

Bugün bile Japon erkekleriyle kadınları, evlerine dönüp de bizim giydiklerimize benzer modern elbiselerini çıkardıkları zaman, bu rahat elbiseyi giymekteler. Böylece her alanda yaptıkları gibi modern ile gelenkseli aynı andan yaşarlar. Modern hayattan bir parça olsun uzaklaşmak ve bir geleneği yaşatmak için evlerine gelir gelmez kimonolarını sırtlarına geçirirler...

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..