Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

"Dört-Dört" lük bir buluşma

"Dört-Dört" lük bir buluşma
 

:):):):)


Belki Mithatpaşa Caddesi’nden gideriz düşüncesiyle, ellerimde çiçekler, evimin az ötesinde, köşe başında bekliyorum, “Birkaç dakika geç mi kaldılar sanki” diye düşünürken, telefon çaldı, “Nerdesin, evinin önündeyiz” diyordu Gülseren Hanım. Hemen geri yürüdüm, kırmızı arabayı görünce anladım neden onları göremediğimi, ben gri arabalara bakıyordum. Komşumun en son kırmızı bir araba aldığını unutmuşum.

Her zamanki sımsıcak merhabalaşmamızdan sonra, bazı şeylerden alınmayacak kadar uzun süren ahbaplığımızın verdiği güvenle “Bu çiçekler sizin ama Zehra Hanım’a yok, otobüsle gelebilir taşıması zor olmasın diye ona almadım.” dedim. Ve az sonra kahvaltı yapacağımız yerde, Şen Mantı’nın sahipleriyle tanışıyorduk; Gülseren Hanım’ın ilkokul öğretmenin evladıymış Ersan Bey ve onların da ailecek uzun yıllara dayanan bir ahbaplığı varmış. Orada buluşmak istememizin bir nedeni de buydu; bildik bir yerdi. Ama asıl neden Nursel Abla’nın neredeyse bir yıldır bizi bir kahvaltıda ağırlama isteğiydi.

Komşularım… Bu satırları okuduklarında, tıpkı yazarken olduğum gibi, içlerinin burkulacağını bilsem de yazmalıyım, artık eski komşularım; Nursel Abla, Gülseren Hanım ve Zehra Hanım. İki yıl önce, ilk Zehra Hanım ayrıldı aramızdan, sessizce. Karşı komşum evini kapatmasa da, Güzelbahçe’deki yeni evine taşınınca eskisi gibi görüşemez olduk. Gece yarısı bir yerden dönerken ışığımı açık gördüğünde beş dakika gelivermesi ya da öğleyin kapımı kapatışımı duyup, az sonra yemek yemeğe ya da kahve içmeye çağırışı gibi olabilir miydi artık? İş çıkışı, “Çabuk çayı koy, karnım da aç, beş dakika sonra sendeyim.” diyebilir miydim, hani o uzun akşam üstlerinde. Geçtiğimiz şubat ayında da ben ayrıldım. Değil komşularıma, kendime bile sürpriz olacak bir hızla hem de; salı gecesi ev sahibine kızdım, “asla çıkmam” derken, çarşamba gecesi ev tuttum, cumartesi günü de taşındım. Böylece, Nursel Abla İle Gülseren Hanım’ı ben de geride bırakıverdim. Çok yakınız ama aynı apartmanda olmak gibi olmuyor. Yeni yaptığınız ve komşunuzun sevdiğini düşündüğünüz yemeği bir koşu veremiyorsunuz. Ya da “Yorgunsundur, çayı koydum, öylece gel” veya “Sütlü kahve yapayım” çağrısına uyamıyorsunuz.

Olmayanları bir yana bırakıp, bir arada olmak için oldurabildiklerimizden birisi de zaman zaman kadın kadına buluşmak. İşte bu buluşmaların birinde Nursel Abla’nın içinden geldi “Sizi kahvaltıya götüreceğim” dedi. Biz ona yük olmak istemediğimiz için üzerine düşmedik ama onun bundan asla vazgeçmeyeceğini bilmeliydik. Öyle vaz geçmedi ki her zamanki hınzırlığımla “Neredeyse bir yıldır gelemedik kahvaltıya” dediğimde, “Yok Ufukcum, iki yıl oldu diyordu.” gülümseyerek. Ve sonunda dört dörtlük bir kahvaltı sofrasındaydık. Yok, öyle lüks bir yer değildi, öyle olsun istemedik de. Sıcacık, evimizin bahçesindeymişçesine yapılan sunumuyla, zeytinin zeytin gibi yeşiliyle, lorlu ısırganının, domatesin, salatalığın, gözlemesinin, yağda yumurtasının….. tadıyla, kızarmış ekmeğinin kokusuyla ki hemen yanı başımızda yanan kocamannnn sobanın üzerinde ayrıca tarafımdan ısıtılıp tereyağı sürülmüştür, portakal suyu, ince belli bardaklı çayıyla, en sonunda sıcak sütü ve sütlacıyla ama ille de dost sohbetimizle dört dörtlük bir kahvaltıydı. Belki de bu yüzden dayanamadım ve kırılmayacağını bilerek Gülseren Hanım’ın kulağına eğildim “Çiçeğini, Ersan Bey’e verelim mi” dedim. Onun da aklından geçmiş. Çiçeği alıp geldiğimde Gülseren Hanım, Zehra Hanım’a üç demet çiçek aldığımı anlatıyordu, ben itiraz edecekken vaz geçtim ve hınzır hınzır güldüm. Ona çiçek almamıştım ama Zehra Hanım da arabayla gelmişti.

Ne zaman bir araya gelsek sonunda birbirimize: “İyi ki varsınız” dediğimiz sevgili komşularım, bilmem farkında mısız ama artık dışarıda “dört dörtlük” kahvaltı geleneğimiz başladı. Önümüzdeki ay sıra Gülseren Hanım’da. Sonra? Ne dersin Zehra Hanım, sonra caysak mı :)

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..