Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '14

 
Kategori
Siyaset
 

"Milli irade", adı vardır ama kendisi yoktur...

"Milli irade", adı vardır ama kendisi yoktur...
 

Nasıl yansısın ki, böyle bir iradenin tanımı var ama uygulaması yok ki?


"MİLLİ İRADE", TANIMI OLAN AMA UYGULAMA OLASILIĞI OLMAYAN BİR KAVRAMDIR...

Millet(Halk), bir ülkede yaşayan ve aralarında hiçbir ayrım gözetilmeyen bireylerden oluşan bir topluluktur..

Milli(Halk) iradesi ise, bu birlikte yaşayan insanların, bireysel iradelerinin üstünde yer alan, firesiz ortak iradeleridir ki, bu emredici bir güç olarak da nitelendirilebilir.

Prof. Dr. Toktamış Ateş, kitaplaştırdığı "doçentlik tezi" çalışmasında, "siyasal düşüncede 'milli irade' diye bir iradenin varlığını savunan düşünceye pek rastlanmadığını" ifade etmektedir(1)

Dünya üzerinde, hiçbir ülkede şimdiye kadar böyle bir irade görülmemiştir. Bu nedenle de, "milli irade" kavramı, "birçok yönden eleştirilmiş, kanıtlanması olanaksız bir dogma olarak değerlendirilmiştir. Bu yaklaşıma göre, "milli irade", bütün bir milletin(halkın) değil; millet(halk) içinde oluşan çoğunluğun iradesi olabilir"(2) doğrusuna ulaşılmıştır.

Türkiye'de, Kurtuluş Savaşı ile birlikte, "milli irade" ve "Meclis iradesi" bütünleştirilmiştir...23 Nsan 1920'de açılan TBMM'de, "Meclis iradesi", "milli irade" gibi algılanmış ve savaş bu irade ile sürdürülmüştür. Bu durum, 1924 Anayasası ile de yasallaştırılmıştır. Bu anayasanın uygulandığı dönemde, siyasal iktidar, Meclis  içindeki çoğunluğun egemenliğini, hiçbir sınırlayıcı güç tanımayan bir irade olarak kabul etmiştir.

Özellikle çok partili yaşama geçilmesinden sonra, seçimler sonucunda Meclis'te oluşan çoğunluğun bütün bir ulusu temsil ettiği, buna karşı gelmenin "milli iradeye" karşı çıkma anlamına geleceği  ileri sürülmüştür.

Fakat, "Milli irade" ile "Meclis üstünlüğü" arasında kurulan bu özdeşlik, kimilerine göre  "çoğunluğun baskısının meşrulaştırılması" olarak algılanmış ve sonunda da, 27 Mayıs Askeri Darbesi olmuştur...Böylece, seçimlerde beliren sonucun, yalnızca seçimlerde oy kullanan seçmen çoğunluğunun siyasi tercihi olduğu gerçeği göz ardı edilmiştir.

Günümüzde ise, yine bazıları tarafından, bu "demokrasi dışı algılama" ve "çoğunluk iradesini hiçe sayma","her şey sandık değildir" düşüncesiyle devam etmektedir...

.Aslında bu düşünce ya da bu deyiş, demokratik bir hak olan bireysel iradesini, tercih ettiği yönde kullanmak için sandığa giden  seçmenin kişiliğini de zedeleyen bir tavırdır...

"MECLİS İRADESİ" VE "ÇOĞUNLUK İRADESİ"...

Bu iki iradenin de "milli iradeyi" temsil ettiğini söylemek pek mümkün değildir. Hatta biraz ileri gidersek, bu algılamanın "gülünç" olduğunu bile söyleyebiliriz...

76 milyon (%100) nüfusu olan bir ülkede, 52 milyon (%68) seçmen oy kullanırsa, bu oylar sonucunda oluşacak Meclis, "milli iradeyi" yani "tüm halkın" ortak iradesini temsil eder mi?

Hele hele, bu seçimlerde, seçmen oylarının yalnızca 20.5 milyonunu, "milli irade" olarak tanımlanan "tüm halkın oylarının" ancak  %27'sini(seçmenin %45'i) alan bir siyasi partinin, Meclis içinde "çoğunluk" partisi olmasına rağmen, yine tanımı yapılan "milli iradeyi" karşılamadığı açıktır. Yukarıda da ifade ettiğim gibi, bunu iddia etmek "gülünç" bile olmaktadır.

O zaman ne yapacağız?

Bu durumda imdadımıza  "demokrasi" yetişmektedir..."Bu koşullar altında, 'milli iradenin tecellisi', 'halkın dilekleri' gibi ifadeler, biraz abartma olmaktadır. Seçim sistemi 'nispi temsil' de olsa, ortaya ancak; üstelik sadece o seçim dönemi için bir "çoğunluk tercihinden' başka bir şey çıkamamaktadır"(3)

Meclis'teki siyasi partilerin ve onların milletvekilleri, "milli iradeyi" değil; ama kendilerine oy veren "seçmenlerin iradesini" temsil etmektedirler...Meclis'teki en fazla milletvekiline sahip siyasi parti de, seçmenlerin çoğunun oyunu aldığı için bir "karar alma" mercii olmaktadır.

Tanımı yapılan ama uygulaması olanaksız olan "milli iradenin" kısmen temsilcisi olan "Meclis iradesi" ve "çoğunluk tercihi" de, başıboş bırakılmamış ve 1961 ve 1982 Anayasaları ile bunların üstünde başta, yalnızca 17 üyeden oluşan Anayasa Mahkemesi olmak üzere diğer bazı devlet organlarının gözetiminde bulunmaktadır...Bunlara ilave olarak yasal olan ve olmayan iç ve dış baskı unsurları da cabası...

Bırakın "Milli iradeyi", bizim ülkemizde "meclis idaresi" de, "çoğunluk tercihi" de diken üstündedir...

Bizdeki demokrasi de böyledir işte...

cdenizkent

 ------------------------   :

(1) Toktamış Ateş, Demokrasi, İstanbul: 1976, s.125

(2) "Milli İrade", AnaBritanika Genel Kültür Ansiklopedisi, Cilt-23

(3) Toktamış Ateş, A.g.y. s.130

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..