Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Kasım '13

 
Kategori
Siyaset
 

“Resmi Tarih” dosyasını açıyoruz. Şimdi de Org. İzzettin Çalışlar 31 Mart Vakası'nı anlatıyor (4)

“Resmi Tarih” dosyasını açıyoruz. Şimdi de Org. İzzettin Çalışlar 31 Mart Vakası'nı anlatıyor  (4)
 

Ordu, Milletinin tepesinde mi oturur, veya sınırlarını mı korur? Milletlerin politikalarının rehberi olabilirler mi?


İnsan duygusal –kültürel- olmasının yanında bencil bir varlıktır. İşine geldiğinde, demiri ısıtıp orak, doğruyu çarpıtıp yalak! yapabilmektedir. Birlikte onlarca şahit ve araştırmacının düşüncelerini okuyacak ve onlarca, “Doğrusu budur!” yalanına şahit olacağız.

Buyurunuz cenaze namazına!

21 Haziran 1909 Tarihli sıkıyönetim mahkemesinin raporundan sonra, şimdi de yaşı Mustafa Kemal Paşa’dan bir yaş küçük ve olayların içerisinde olduğunu ifade eden, Orgeneral İzzettin Çalışlar’ın (*) yazdıklarını okuyoruz.

...


“AVCI TABURLARI VE GERİCİLER (1)

 “… Son devirlerde zapt ü raptları bozulan Yeniçeri Ordusuna sırf şahsi ve hasis menfaatler gayesiyle yaptığı isyanlarda bile yeniçeri zabitleri ve askerleri birlikte harekete gelirlerdi.

31 Mart Vakası’nda Avcı taburlarında yalnız eratın kanlı bir surette isyan hareketine geçmeleri gene kendi komutanlarının ve subaylarının ihmal ve gafletleri yüzünden vuku bulmuştur.

Avcı taburları subayları İstanbul’un zevk ve sefa âlemlerine o kadar dalmışlardı ki yüksek vazifelerini bile ihmal etmişlerdi. Zaman geçtikçe gericiler askerlerle istedikleri gibi temas ediyor, onlara istedikleri şekilde telkinatta bulunuyorlar.

Hatta bu Avcı askerlerinin aracılığı ile İstanbul garnizonunda ve yakınlarında bulunan diğer kıtaları da zehirlemek ve irticai kolayca hazırlamak imkânı buluyorlar. Kıta subayları ise olup bitenlerden habersiz, erlerin her gün kalplerini yoklamak hususundaki mürebbilik vazifelerini yapmak şöyle dursun basiretleri bağlanacak kadar ihmal ve gaflette berdevam.

Daha büyük komutanları ise cemiyet ve parti işlerine kapılmışlar, ordunun temeli olan eğitim ve disiplini altüst eden politika ile meşguller. Yoksa, bir kıtanın isyan etmesine imkân tasavvur edilemez.”


MUSTAFA KEMAL’İN HAREKÂT PLANI:

Mustafa Kemal’in harekât planında,

1- Kıtaatı şimendiferle Hadımköyü’ne naklederek, Hadımköy Halkalı mıntıkasında toplamak  2-Vaziyete göre İstanbul’a işgal etmek üzere ileri harekâta başlamak

3-Nakliyatın temini için Şark Şimendifer Kumpanyası’nın yardımını temin etmek

4-Silahlı, silahsız her türlü mukavemeti şiddetle yok etmek;

5-Âsi kıtaları silahtan tecrit etmek;

6-Bütün elebaşı mürtecileri tevkif etmek;

7-Sefarethanelerin, ecnebilerle bankaların ve azınlıkların hiçbir zarara uğramaması için en lüzumlu tedbirleri almak dahil bulunuyordu.

Rumeli’den trenlerle naklolunarak Hadımköy doğusunda toplanacak olan Hareket Ordusu ile vaziyet ve hale göre ileri harekât ve İstanbul’un işgal planı tanzim edilmişti. Yıldırım muhasarası ve bir taraftan tecridi ile Abdülhamit’in nezaret altına alınması işgal planının başında geliyordu.!”

Mustafa Kemal civar ordu ve tümen komutanlarıyla de temasa geçerek onların da harekâta katılma derecesini saptamış ve orduyu İstanbul üzerine yürüyüşe geçmeye hazır bir hale getirmiştir. Mustafa Kemal’in bütün bu hummalı faaliyetleri sürerken Üçüncü Ordu Kumandanı Mahmut Şevket Paşa, olup bitenlere karşı sadece seyircidir. İstanbul’daki asi kuvvetlerin miktarı hakkında abartmalı haberler geldiği için Mahmut Şevket Paşa, ne olur ne olmaz, ihtiyatı elden bırakmamakta ve harekete geçmek için en uygun ânı beklemektedir.

...

Orgeneral İzzettin Çalışlar’ın anısına bıraktığımız yerden devam edelim:

“ikinci Ordu Komutanı Salih (Paşa) ve Dördüncü Ordu Komutanı

İbrahim (Paşa) Ordunun karar ve icraatına … İkinci Ordu bir mürettep Fırka ile İstanbul üzerine yapılacak harekâta iştirak edeceğini bildiriyordu.

Dördüncü Ordu’nun uzaklığı hasebiyle fı’len iştirakinden  -vaki olacak gecikmeler yüzünden -onun yalnız manevi yardımı kâfi görülmüştü.”

İzzettin Çalışlar daha sonra ‘İrticai bastırmak harekâtına katılmak için Meşrutiyetin ilanından memnun olan Rumeli’deki azınlıkların da, yani Bulgar, Rum, Sırp ve Arnavutlar’ın da Hareket Ordusu’na katıldıklarını, mürettep alaylar ve livalar, komutanlarının ismiyle yani ‘Miralay Hasan İzzet Bey Livası, Binbaşı Muhtar Bey, Binbaşı Ali Hikmet Bey Alayı’ gibi… gibi anıldıklarını belirten bilgiler verdikten sonra anılarını şöyle sürdürmektedir:

...

Bu noktada önemine atfen bir açıklama yapmamız gerekmektedir.

Konuya meraklılar lütfen,

“...İrticai bastırmak harekâtına katılmak için Meşrutiyetin ilanından memnun olan Rumeli’deki azınlıkların da, yani Bulgar, Rum, Sırp ve Arnavutlar’ın daHareket Ordusu’na katıldıklarını,”

Bilgisini, bir yere not etsinler.  31 Mart Vakası’nın şifresi (neden yapıldığının iki-üç sebepten birisi olan sır burada gizlidir.

Kaldığımız yerden devam ediyoruz.

...

“Mustafa Kemal’in bu teşkilatta en çok dikkat ettiği nokta, Kumandan meselesi idi. Hareket Ordusu’nun başına kim getirilecekti? Bir defa, kendisi, teşekkül edecek ordunun kurmaylığını almayı teklif ve bu teklifini kabul ettirmişti.” (III. Ordu Kumandanı, Mustafa Kemal’in teklif ettiği Tümgeneral Suphi Paşa yerine Hüseyin Hüsnü Paşa’yı uygun görüyor).

“MUSTAFA KEMAL’İN İSTANBUL ÜZERİNE YÜRÜME HAZIRLIĞI

“… Vaziyetler üzerine fazla bir tesir yapması zan ve tahmin edildiğinden Üçüncü Ordu Kumandanı, Hareket Ordusu İçin Selanik Redif Fırkası Kumandanı Hüseyin Hüsnü Paşa’yı tercih ve tensip etmişti. Gariptir, Suphi Paşa, Süleyman Şefik Paşadan sonra Kuva-yi İnzibatiye Kumandanlığını deruhte eden (üstlenen) generaldir...

...“Fransızlar, Hürriyet Ordusu’nun ileri hareketi (L’avant merche de l’armee liberation) ve Almanlar (Die vormarsch der jurgen Türken) “Genç Türklerin ileri hareketi” adını verdikleri bu teşebbüsü alkışladılar. Redif bölüğünün seferberliğini ve kıtaların nakliyesini idare için Hareket Ordusu Karargâhı iki üç gün Selanik’te çalıştıktan sonra hususi bir trenle Hadımköyü’ne hareket etmişti. Kıtaların nakilleri de canlı bir faaliyetle devam ediyordu..


M. KEMAL, ENDİŞE DUYAN ÜSTLERİNE MORAL VERİYOR

Hadımköyü’ne kadar olan tren yolculuğunda, Kumandan (H. Hüsnü Paşa), İstanbul’a yaklaştıkça vesvese (içi rahat etmeme, şüphe, kuruntu) duyuyordu. Kurmay Başkanı Mustafa Kemal muvaffakakiyetin muhakkak olduğunu söyleyerek bir taraftan kumandanın her türlü endişesini gidermekte, bir taraftan da asker için ve İstanbul halkı için beyannameler ve emirler hazırlamakta idi.

Hareket Ordusu’nun büyük maksadı ve ciddi teşebbüsü İstanbul’da anlaşılır anlaşılmaz gericilerden ve âsilerden başka bütün halka büyük bir emniyet geldi; birer köşeye çekilip mustarip bir halde neticeyi bekleyen birçok aydınlar, subaylar koşarak Hareket Ordusu’na katılmaya başladılar.

...

Üçüncü Ordu kıtaları İstanbul ve Beyoğlu üzerine, İkinci Ordu kıtaları da Şevket Turgut Paşa kumandasında Yıldız’a yönelmişti. Asilerin maneviyatı bozulmaya başladığı ve halkın kurtarıcı olarak bekledikleri Hareket Ordusu’nun bir an evvel şehre girmesini tehalükle (büyük bir istekle) beklemekte oldukları haberleri gelmekte idi. Gericiler de çalışıyordu. Çatalca’daki askeri kendilerine çevirmişlerdi. Gümülcine mıntıkası ile de fazla meşgul oldular. Oralara da birçok propagandacı yollamışlardı. Vaziyet, İspanyol harbi gibi dâhilî bir harbe sürüklenecek kadar tevessü edebilirdi (genişleyebilirdi).

Ancak, alman güzel tedbirler sayesinde İstanbul’un işgalinde tasavvur olunan müşkülatın hiçbiri çıkmamıştı. Gericiliğinde bastırılmasında büyük tehlikeleri göze aldırmak lüzumu baş göstermedi.”


UCUZ ŞÖHRET PEŞİNDEKİ MAHMUT ŞEVKET PAŞA İSYAN BASTIRILDIKTAN SONRA HAZIRA KONUYOR

Görülüyor ki Mustafa Kemal’in aldığı önlemlerle isyan söndürülmüş, İstanbul’un işgali temin olunmuş, bundan sonrası dâhilî, haricî ve idarî sorunların çözümlenmesi ve gericilerin cezalandırılması gibi hususların çözümüne kalmıştır.

Harekâtı, Selanik’ten dikkatle izleyen Mahmut Şevket Paşa, bu aşamada komutayı ele alıp ucuz bir zafer şöhreti elde etmek için yedi vagonluk bir askerî kuvvetle İstanbul’a hareket etmiştir. Mahmut Şevket Paşa’nın İstanbul varoşlarına varışı, isyanın başlamasının 10 günüdür. Mustafa Kemal Paşa olmasaydı bu gecikme bir felaketle neticelenebilirdi.

Atatürk’ün adını ağızlarına ve kalemlerine almayan kimi tarihçilerimiz eserlerine aldıkları Hareket Ordusu konusunda Mustafa Kemal’e hiç değinmemişlerdir.

Birkaç kişiyi geçmeyen bu tarihçiler sayılmazsa diğer tarihçi ve araştırmacılarımızın hemen hepsi Atatürk’ün 31 Mart (13 Nisan 1909) Vakası’ndaki etkin rolüne ve Mahmut Şevket Paşa’nın sonuçlandırılmış büyük bir zaferin şerefini üstlenmek küçüklüğüne, yetersiz de olsa, işaret etmektedir. Örneğin o günleri yaşamış, deneyimli ve tarihsel olayların içinde bulunmuş değerli yazar Mustafa Ragıp Esatlı, büyük hacimli kitabında Atatürk’ün yüceliğine ve Mahmut Şevket Paşa’nın cüceliğine şöyle değinmektedir:

“… Mahmut Şevket Paşa, İstanbul üzerine yürümek, Abdülhamit’i devirmek şerefini zekâ ve kudret itibariyle ne kadar yüksek olursa olsun Mustafa Kemal Bey’e bırakmak istemiyordu. Mustafa Kemal Bey’in planı ile ikmal edildikten sonra İstanbul’a girmenin muvaffakiyet va’dettiğini anlayan III. Ordu Kumandanı Mahmut Şevket Pasa, bu hareketin başında gözükmek hevesinden kendini kurtaramadı. Ve Hareket Ordusu Kumandanlığını kendisi üstlendi. Oysa 22 Nisan’da Mustafa Kemal Bey’in planı tatbik edilmiş, harekât başlamış, âsi kuvvetlere ilk mühim darbeler indirilmiş, ordu Yeşilköy’e kadar uzanmıştı. Mahmut Şevket Paşa bu hazır muvaffakiyetlerden sonra 23 Nisan’da bir beyanname yayımlayarak kumandayı üzerine almıştır… Işın içyüzünü bilenler, Mahmut Şevket Paşa’yı bir hürriyet kahramanı olmaktan uzak görüyorlardı.. “

Tekrar Orgeneral İzzettin Çalışlar’ın anılarına dönelim:

“İşte bu arada, bu işin başına geçerek Osmanlı tarihinde büyük bir şöhret kazanmak şerefi Mahmut Şevket Paşa’ya nasip olmuştur…”

...

Görüldüğü gibi İzzettin Paşa’nın bu anısında 31 Mart Vakası’nın diğer tarihî kaynaklarında rastlamadığımız bilgiler buluyoruz.

Atatürk’ten bir yaş küçük olan yazar, birçok olayları Atatürk’le birlikte yaşamıştır....

Bu bakımdan anıya, kısıntı yapmadan devam ediyoruz:

Mustafa Kemal, icraatına karışılmasını istemiyordu. “Askerî tedabir ve icraatla İstanbul’un işgali temin olunduktan sonra dahilî, siyasi, hatta haricî pek mühim birçok meseleler karşısında kalınacaktı. Muvakkat bir diktatörlüğe de belki lüzum hâsıl olacaktı.

Mustafa Kemal İstanbul üzerindeki harekâtı çabuklaştırdığı nisbette ATASEmiliterliklerden ve diğer yerlerden Selânik’e koşan birçok zevat da Mahmut Şevket Paşa’nın etrafında toplanarak hususi bir sür’at hatasıyla bir an evvel Hürriyet Meydan muharabesi’ne varmak için yola çıkmışlardı.

Mustafa Kemal, hazırladığı ve İstanbul’a kadar götürdüğü Hareket Ordusu’na başkalarının karışıp şuna buna âlet olmalarını istemiyordu. En büyük teşebbüsü bizzat almayı tasarlamıştı. Mustafa Kemal’in kendi nefsine ve zekâsına o kadar itimadı vardı ki Hareket Ordusu’nun icraatını ve bu icraattan doğacak… (birkaç satır silik). O zamana kadar geçen kıtaları, biriktirilen erzak ve mühimmatı öğrendikten ve zaten İstanbul’a girmiş bulunan Hareket Ordusu kıtalarının vaziyeti hakkında malumat aldıktan sonra Yeşilköy’e ve oradan Bakırköy’e varan Mahmut Şevket Paşa “Hareket Ordusu Kumandanı” namiyle harekâtı eline almış bulunuyordu.

Üçüncü Ordu Kumandanı’nın ferik rütbesinde Kurmay Reisi ve albaylar, yarbaylar rütbesinde kurmay subayları vardı. Askerî ve siyasî harekâtı Selanik’ten İstanbul’a kadar sevk ve idare eden ve İstanbul’u gericilerin ve âsi askerlerin elinden kurtaran Birinci Harekat Ordusu Kumandanı Ferik Hüseyin Hüsnü Paşa ve Önyüzbaşı Mustafa Kemal bu yeni Hareket Ordusu içinde kalamaz ve kaynaşamazlardı. Mahmut Şevket Paşa’nın etrafında Selanik’ten beraber bulundurduğu kişilerden başka İstanbul’da bulunan bütün askerî erkân da toplanmıştı.

Derhal askeri yeni teşkilat yapıldı. Hareket Ordusu birinci ve ikinci mürettep fırkalar namiyle iki fırka olarak teşekkül etti. Ve kısm-ı âzami Üsküdar mıntıkalarına verilen gayrımuntazam gönüllü müfrezeler de başka bir kumandaya bağlandı. Birinci Tümen Kumandanı Miralay Hasan İzzet ve İkinci Tümen Kumandanı da Miriliva Şevket Turgut Paşa oldu. İstanbul’da esasen mevcut Birinci Ordu Kıtaları’ndan irtica ile alakadar olmayanları tensik (nizama koyma) ve Birinci Ordu’nun yeni baştan teşkili vazifesi Birinci Ordu Kumandanı Mahmut Muhtar Paşa’ya havale edildi. Örfi İdare ilan olundu.

Bu vaziyet içinde çok mühim olan İstanbul Merkez Kumandanlığına Üsküdar Mutasarrıfı Kurmay Yarbay Ahmet Cemal (Ünlü Bahriye Nazırı Cemal Paşa) getirildi. Yeşilköy’de Ayan ve mebusların içtimaiyle Abdülhamit’in hal ve Reşad’ın Osmanlı Tahtına iclası (getirilmesi) kararını alan Mahmut Şevket Paşa, Hareket Ordusu karargâhı ve İstanbul’dan iltihak eden büyük generallerle -ki Nazım Paşa, Ahmet İzzet Paşa, Mahmut Muhtar Paşa, Keçecizade İzzet Paşa bu arada idiler- hususi banliyö treniyle Bakırköy’den Sirkeci’ye vardı ve atla dörtnala Babıâli, Cağaloğlu, Türbe ve Çemberlitaş yolu ile Beyazıt’ta Harbiye Nezareti’ne vardı.

Birinci Hareket Ordusu’nun icraatı sayesinde (yani Mustafa Kemal’in kumanda ettiği) toplattırılmış olan bütün gericiler başlarında Nazif Sururi ve Cevher Ağa ve asi Avcı taburları başlarında Hamdi Çavuş olduğu halde Harbiye Nezareti meydanını doldurmuşlardı.

Mahmut Şevket Paşa yüksek sesle Avcı Taburları’na hitaben :

“Ben sizi mükemmel bir talim ve terbiye ile ve meşrutiyeti korumak için Üçüncü Ordu’dan İstanbul’a yolladım. Siz birer canavar kesildiniz ve âsi oldunuz. Şimdi hepinizin ve sizi teşvik edenlerin kafasını kırmak için buraya geldim.” dedi.

Daha sonra maiyeti ile Harbiye Nezareti’ne gitti. Yeni padişah Harbiye Nezareti’ne getirilip orada kendisine biat olundu. Harp Divanı kurulup Bekirağa Bölüğü’nde hapsedilen mültecilerle muhakemeleri başladı.

Gerici ve asiler, cinayetleri işledikleri yerlerde kurulan darağaçlarına asıldılar.

Millet ve memleket tekrar sevinçlere kavuştu.

Millet, istibdat yılanlarının başını bir daha kopardığından müftehir ikinci bir hürriyet bayramı yaşıyordu.

...

Artık bu yeni Hareket Ordusu içinde Mustafa Kemal’i meşgul edecek bir vaziyet kalmamıştı. O, başlangıçta Hareket Ordusu’nun teşkilinde ve bu ordunun İstanbul’a kadar sevk ve idaresiyle İstanbul’un işgalinde belli-başlı mürtecilerle asilerin toplattırılmasında hakikaten büyük hadisenin kahramanı olmuş ve çok değerli hizmetlerde bulunmuştur.

Bundan sonra O’nun âli düşünceleri ve büyük tasavvurları diğerkilerine benzemiyordu. O, ne yıldırım tasfiyesi için vazife alanlarla, ne orduda “tasfiye-i zütebe-i askeriye” namiyle teşekkül eden heyetlerle beraberdi. Mustafa Kemal, subayların orduda politika ile, siyaset işleriyle ve particilikle meşgul olmasına şiddetle aleyhtardı.”

31 Mart Vakası ile ilgili incelemelerin hiçbirinde, Orgeneral İzzettin Çalışlar’ın bu makalesinde olduğu gibi Atatürk’ün Hareket Ordusu içindeki rolüne ve etkinliğine böylesi geniş ve detaylı biçimde yer verilmiş değildir...”(2)

...

-Atatürk Araştırma Merkezi'nde yayınlanan makale özetlenirse, (Orgeneral) -O dönem 27 Yaşında olan- İzzettin Çalışlar’a göre, ‘31 Mart Vakası bir gerici ayaklanması, Sultan 2. Abdülhamit zalim’dir.

-Bir önceki yazıda, İttihatçılar'ın kurdurduğu Sıkıyönetim Mahkemesinin raporu da aynı çizgidedir.

-Gelecek bölümden itibaren çok sayıda iç ve dış kaynak kullanılarak, 31 Mart Vakası anlatılmaya devam edilecektir.

 

www.canmehmet.com

Resim; http://www.fikriyet.com/anasayfa/yazar.asp?yaziID=504

Açıklamalar;

(*)“Orgeneral İzzettin Çalışların hareket ordusu ve Atatürk’le ilgili anıları: 31 Mart faciasını yaşamış ve o olaylar içinde görev de almış bulunan Atatürk’ün silah arkadaşı ve yaşıtı Orgeneral İzzettin Çalışlar, 1940 yılında Ulus gazetesinde yayımladığı uzun bir makalede bu olayın birçok bilinmeyen yönlerini açıklamış ve yorumlamıştır. Bu makalenin bir ayrıcalığı da, adını Atatürk’ün verdiği Hareket Ordusu’ndaki önemli ve etkin rolüne geniş biçimde yer vermiş olmasıdır. (Bakınız; Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı-atam.gov.tr)

Kaynak;

(1-2) Yazının tamamı için bakınız; http://atam.gov.tr/31-mart-vakasinin-cikis-nedenleri-uzerine-cesitli-yorumlar-ve-ataturk-ve-hareket-ordusu-uzerine-orgeneral-izzettin-calislarin-bir-makalesi/

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..