Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Nurten Yiğit Tartaç

http://blog.milliyet.com.tr/nurmer

03 Mart '16

 
Kategori
Öykü
 

Bir Kadın (1 )

Bir Kadın (1 )
 

( Tablo: Bekir Üstün )


( 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ne özel, dizi öykü kurgulaması. )
 
Güneşin iyice ısıttığı kerpiç duvara sırtını dayayarak çömelmişti. Belki yüzünü güneşten korumak için, belki de beynine üşüşen sorunlarına çözüm ararken destek olsun diye, dirseğini dizine dayamış, elini alnına koymuş oturuyordu genç kadın. Kerpiç duvarın yumrularından rahatsız olan sıska sırtının kemiklerini rahatlatmak için pozisyonunu bozmadan, arada bir iki minik hareketle kıpırdanıyordu yalnızca. Uzun süre böylece oturdu olduğu yerde. Arada bir yeşil gözlerinden kara bir bulut geçiyor, bu bulutun gölgesi kemikli, ince yüzüne düşürüyordu. Bu ılık bahar gününün kendinden beklenmedik sıcaklıktaki güneşiyle iliklerine kadar ısındığını hissetti. Neden sonra, çocukların içeriden gelen  feryat figan kavga sesleriyle irkilerek kendine geldi. Ve soğuk, güneş görmeyen, izbe evine girdi aceleyle.
 
Annesinin ve erkek kardeşinin de oturduğu, aynı avlunun içindeki bu karanlık, bir odası ve aynı zamanda mutfak olarak da kullanılan bir antresi olan, iki göz ‘ev’ de oturuyordu, dört çocuğu ile Hürü. 
 
***
 
Kuma getirmişti üstüne köyde kocası. “Hayır!” demişti Hürü“Durmam kumayla...” Toplamış bohçasını, almış yanına boy boy dört yavrusunu, kasabaya Anasının yanına gelmiş sığınmıştı. Ne bir işi ne de başka bir güvencesi vardı. Ama olmazdı, yapamazdı... Kadınlık gururu kabul etmedi kumayı ve kumayla paylaşacağı bir kocayı. Döner sandı kocası. Başka ne yapabilirdi ki..? Ne gücü vardı, neye güvenerek baş kaldırıyordu bu kadın..?  Kaç gün sığardı anasının yanına. “İt gibi kuyruğunu kıstırarak döneceksin nasıl olsa. Git bakalım…” demişti… Hemen pılısını pırtısını toplayıp terk etmemişti evini elbette Hürü. Direndi önce. Konuştu olmadı. Bağırdı, kavga çıkardı olmadı. Dayak yedi her isyanında. Oturdu bir köşeye ağladı kendi kendine kadere isyan ederek. Bir köşede O ağladı, bir köşede kuması. Zorla vermişti O'nu da babası, evli ve yaşlı bu adama, kuma olarak. O da ağlayıp duruyordu sessiz sessiz. 
 
***
 
“Kader...” demişti Hürü’nün Annesi.  “Ne yapalım, paylaşırız ekmeğimizi, aşımızı…” Ama beş boğaz artmıştı yaşlı kadının başında. Ne kazancı vardı ki kadıncağızın, ne kadar destek olabilirdi..?  Kardeşi desen... Beş çocuk da O'nda vardı. Kendi ailesine zor bakıyordu, kaldı ki Hürü ve çocukları…
 
Aylarca yarı aç yarı tok yaşadılar. Akrabaların arada bir gönüllerinden koparak verdikleri ufacık desteklerle ailesini ayakta tutamazdı. 
 
Bir süre sonra konu komşunun işlerine yardım etmeye başladı Hürü. O tarihlerde insanlar evlerini temizletmek için kadın çağırmazlardı, buna gerek yoktu. Kimsenin şimdiki gibi ağır mobilyaları, halıları, dolapları falan yoktu çünkü. İki sedir, birkaç  kilim, mutfağında bir tel dolap, rafta üç beş tabak olurdu evlerde. Zenginle fakir arasındaki uçurum da şimdiki kadar derin değildi. Hayatlar mütevaziydi. Burası ufacık bir kasabaydı zaten ve köy yaşantısından pek farkı yoktu buradaki yaşantının da. Evlerinin yakınındaki bağ ya da sebze bahçesi olan komşulara çapa yapmaya gidiyordu arada Hürü. Bir de, aynı mahallede çocukları olmayan bir karı koca vardı. Kadın yıllardır hastaydı ve bir süre önce de yatalak olmuştu. Bazı günler onun ev işlerine yardım ediyordu. Gün sonunda avucuna sıkıştırdıkları parayla çocuklarını doyurmaya çalışıyordu…
 
 
nurten y tartaç
 
( 06.04.2010 )
 
Devamı var…
 
Toplam blog
: 20
: 150
Kayıt tarihi
: 12.05.15
 
 

Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunuyum. Emekliyim.   İnsana, hayvana, bir küç..