Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '07

 
Kategori
Gelenekler
 

Mayısedisi

Mayısedisi
 

Karadeniz bölgesinin, doğu bölümünde her yılın Mayıs ayının 20’sinde sahillerde şenlikler yapılır. Yüksek köylerden, kasabalardan sahile inilir, yediden yetmişe herkes en güzel kıyafetlerini giyer. Delikanlılar, yüzme sezonunun açılışını yaparlar. Genç kızlar, kendilerine uygun koca adaylarını değerlendirirler. Kavuşamayan sevgililerin kaçış zamanıdır. İhtiyarlar denize yakın açık alanlarda dolaşır, eski günlerini yâd eder, eğlencelere yön verirler. Çocuklar için elma şekeri, pamuk helva, cevizli tekne helvası, gazoz, limonata tüketimi sınırı o gün için kaldırılmıştır. Köy ya da kasaba meydanlarında yerel oyun havaları çalınır, söylenir, oynanır.

Küçük büyük tüm takalar, denize açılır. Önce ev halkı ve akrabalar ardından ise civar halkından insanlar ücret mukabilinde denizde gezdirilir. Denizde tur istikametini belirleyen noktalar, genelde küçük adacıklar, ırmak ağızları, burun uçlarıdır. Balıkçılar, takalarına müşteri çekmek için tur yapılan istikamete ilişkin efsanevi hikâyeler uydururlar. Gidilen her yerin, görünmeyen ama herkesçe bilinen efsanevi sahipleri vardır ve bunların birçoğu insanlara hep yardımcı olmuşlardır. Falancı adanın etrafında üç kere taka ile dönülürse çocuğu olmayanların çocuğu olurmuş. Kızlar, koca bulurlarmış. Hastalar iyileşirmiş gibi. Zamanın nasılda hızla geçtiğini görür müdahale edemezsiniz. Bitmemesi için dua edersiniz.

Mayıs ayının bu gününe ait hava ve denizi raporu genelde şöyledir. Sabahın ilk saatleri tatlı bir bahar serinliği ile rüzgârsız ve deniz durgun olarak başlar. Öğlene doğru şenlik başladığı sıralarda genelde yumuşak bir karayel, denizi biraz dalgalandırıp canınızı sıkar. Öğlen gibi hava bulutlanır. Öğlen sonrası ise yağmur ha geldim ha geleceğim der. Şenliğin tadı kaçmaya başlar. Birçok insan sabahki tatlı güneşe aldanmış ve rengârenk gömlekler, tişörtler, elbiselerle gelmiştir. Saat öğleden sonra iki ila dört gibi biraz sert sayılabilecek rüzgâr eşliğinde farklı bir yağmur getirir. Yaşlıların, yüzü gülmeye başlar. Onlara göre bu yağmur adeta kutsaldır ve bereket ile gelmiştir. Herkes kaçacak bir yer bulur ve şenlik hızla sona doğru akar gider. Çok geçmez güneş bir kez daha bütün heybetiyle ışıldamaya başlar. Şenliği erken ve eli boş dönenleri büyük bir hüzün kaplar. Keşke yarın da olsa diye iç geçirirler.

Bu şenliler, sahile ulaşımın zor olduğu Karadeniz yaylarında da kutlanmaktadır. Bu zamanlarda yaylalar çıkılır, eğlenceler yapılır, kızlar oğlanlar birbirleri ile tanışır izdivaç kurarlar.

Doğa, yeşilin tüm tonlarını sunmaktadır. Akasya çiçekleri hala çok güzel kokmaktadır. Güller, baharın en revaçta çiçekleri olma özelliğini diğer hemcinslerine bırakmaya hiç niyetli değillerdir. Karadeniz’in o kara ve korku veren rengi sanki biraz açılmış maviye çalar hale gelmiştir. Dereler şarkılarını bir başka coşkuyla söylemektedirler.

Tüm bunların yanında, neden böyle bir eğlence yapıldığını birçok kişi bilmez.

Halk arasında kocakarı hesabı diye tabir edilen Ay takvimine göre Mayıs’ın Yedisi, aslında Miladi takvimin yirmi Mayıs’ına tekâmül eder. Yine Hızır-Kasım takvimine göre de Hızır ayının ilk günü Mayısedisi ile çakışır.

Annemin babaannesi, Mayısedisi’nde sahile iner denize ayakları denize sokar, yüzünü, kollarını, boynunu, saçlarını deniz suyu ile iyice ıslatırmış. Ardından da ibriklere deniz suyu doldurur, köyün tepesindeki evinin etrafına dökermiş. Annem, neden böyle yaptığını sorduğunda da “Kızım, büyücülerin sırrını bozuyorum. Bugün garacongulus (Karakancolos) denizden çıkıyor Hızır Aleyhüsselam denize giriyor. Bundan sonra boğulmalar, ölümler olmaz” dermiş.

Dedem ise annemleri takasına bindirir Aktaş denilen beyaz renkli çıplak adaya götürürmüş. Aşçı kiralar, ada üzerinde ızgara yaptırır, çocukları ile yer içer, bağlama çalan arkadaşlarının müziği eşliğinde eğlenirlermiş. Dayımlar denize girer, derinden büyük mideler çıkarır günün tadını çıkarırlarmış.

Babama, Mayısedisi nerden çıkmış diye sorduğumda ise “Oğlum, Mayıs ayının yirmisine kadar havalar, fırtınalar durulmaz. Bu nedenle eski adamlar bu günü bayram ilan etmiş” derdi. Siz neler yapardınız diye sorardım. O da “Biz güzel giyinir babamla kasabada lokantaya giderdik. Pilav üstü kuru fasulye yemeyi çok severdim. Eve dönünce arkadaşlarla oyun oynar yatardık. Gecenin bir yarısı uyanır, arkadaşlar ile birbirimize seslenir, geceleyin de bir oyun daha oynardık. Gece oyun oynamak da ne garip şeymiş” diye cevap verirdi.

Bir gün olur da yolunuz Mayısedisi’nde Karadeniz’in doğu bölümüne düşerse; mutlaka Cevizli Tekne Helvası ve balık yiyin. Bir takaya atlayıp efsanelerin kol gezdiği kıyılarda bir tur atınız. Kim bilir belki tüm kötülüklerin sırrı bir anda çözülüverir. Belli mi olur.

 
Toplam blog
: 23
: 910
Kayıt tarihi
: 27.10.06
 
 

Ordu-Perşembe'nin Çerli Köyü'nün sahilinde doğdum. 23 yaşına kadar balıkçılık yapıp liseyi bitirdim...