Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '07

 
Kategori
Mizah
 

Görücü usulü kız istedik (1)

Görücü usulü kız istedik (1)
 

''Kızı bir göreyim!'' dedim ama ''soyunsunsun da vücut hatlarını göreyim'' anlamında değildi bu isteğim. Kızı yakından görmek onunla biraz sohbet etmek, ellerinin sıcaklığını hissetmek istiyordum.

Yaş gelmiş otuza. Almanya'da henüz yabancı düşmanlığı başlamamış... Alman kadınları Türk erkeklerine bayılıyorlar, bayıldıkları arasına beni de katıyorlardı. Haliyle evlenmeye vakit bulamadan 30'u devirmişim. Türkiye'ye tatil için geldiğim bir yıl, anneme rica ettim.

''- Anneciğim!'' dedim. ''Hani şu dipteki komşunun kızı var ya, çok hoşuma gidiyor. O da bunun farkında ve bizim kapının önünden her geçişinde bana gülümsüyor.''

Annem hiç de ilgi göstermedi. Rahmetlinin her zamanki ilgisizliğiydi. Nur içinde yatsın. Cümlemi tamamlayıp da kendisiyle tanışmama yardımcı olmasını isteyemedim. Aklıma başka bir fikir geldi. Amcamın kızı Emine abla bizim evin biraz üstünde oturuyor, o kızın annesiyle de konuşuyordu. Neticede derdimi ona açtım:

''- Emine Ablacığım ben bu kızdan çok hoşlanıyorum, tip olarak. Ama daha ağzından çıkan bir kelimeyi duymadım, ses tonunu bile bilmiyorum yani. Elini tutmadım, dudaktan öpmedim...''

''- Hoooop... Hop Mustafa! Türkiye'de olmaz öyle şeyler. Bu kız Alman değil.'' tepkisi geliverdi tabiî.

''- Tamam Emine Abla bu kızla ailesinin nezaretinde bir evde buluşalım, ailecek otururken, küçük kız kardeşi de yanımızda olmak kaydıyla 10-15 dakika yalnız bir odada kalalım. Valla bi şey yapmam ya! Sadece konuşmasını duyayım. Bazı sorular sorayım. Yani ilk anda birbirimizden elektrik alıp alamayacağımızı görelim. Bir de ellerini okşayayım biraz. Ten uyumunu kontrol için.''

Emine abla, fazla vaktim olmadığını bildiği için işi hemen halleti. Üç gün sonra kızın teyzesinin evinde bir tanışma ziyareti ayarladı.

Ziyaret günü geldi çattı. Birbirimizi tanıyacağız. Ailelerimiz de tanışacaklar. Olumlu netice alırsak bir söz keseceğiz ve mercimeği fırına verip 1 yıl içinde evlilik filân plânlayacağız.

Bende bir heyecan, bir heyecan. Bıkmışım yalnız yaşamaktan. Almanya'da akrabalarım olmadığı için uygun Türk kızlarıyla tanışmam mümkün olmadı. Ayrıca tesadüfen hep Türklerin olmadıkları muhitlerde oturdum.

Bu kızdan da hoşlandım ya! Vücudu, yüzü çok güzel bir kız. O akşam merak ettiğim özelliklerini de öğreneceğimi umut ederek gittim şekerciye, bir kutu iyisinden çikolata alacağım. Şekerci sordu,

''- Beyefendi kutunun altını boş bırakıp sadece üstünü mü doldurayım yoksa 2 sıra mı doldurayım çikolatayı?

''- Kardeşim biz dolandırıcılığa gitmiyoruz ki, kız tanımaya, uygun olursa söz kesmeye gidiyoruz. Daha tanışırken kendimizi üçkâğıtçı olarak mı tanıtalım? Böyle bir soruya ne gerek var? Tabii ki iki sıra olsun.''

Aldım çikolatayı gittim çiçekçi dükkânına. Orada da da en güzel çiçeklerden seçtim. Bir tane de orkide koydurttum.

İyi oldu, havam olsun. Ne de olsa Almanya'da mark kazanıyorum. Kız da etkilensin ki, netice alalım.

***

Babam vefat etmişti 2 yıl önce. Annem, ablam, eşi, amcaoğlu Zeki ve eşi Şerife bir de ben gideceğiz ziyarete. Bana sıkı sıkı tenbih ediyor annem,

''- Aman oğlum öyle sulu şakalar yapma! Sakin sakin otur, konuşulanları dinle! Damat adayı çok konuşursa sevmezler!''

''- Tamam anneciğim, kuru şaka yaparım.''

''- Oğlum kuru şaka da yapma. Sen şakasız duramaz mısın?''

''- Durmaya çalışayım, iş ciddi.''

Rahmetli annemden başka, Zeki, Şerife, ablam ve enişte de bana sıkı sıkıya tenbih ediyorlar,

''- Mustafa, ne olur az konuş, hatta hiç konuşma! Biz konuşalım, sen bir melek gibi, uslu uslu dur orada.''

Bunlar benden epey korkmuşlar. Hiç güvenemiyorlar. Aslında iyi tanıyorlar beni de olacakları peşinen fark ediyorlar.

Neyse cümbür cemaat yola koyulduk...

DEVAMI VAR >

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..